3.Bölüm: hiçbir şey gibi

175 22 15
                                    

4.BÖLÜM: "HİÇBİR ŞEY GİBİ"

Yüksek ve haşmetli minareden yükselen muhteşem ses, gecenin içinde aheste aheste yayılarak kalbimizi mest etti. Başımızın üstüne yayılmış pürüzsüz gökyüzünde, yıldızlar sanki bunu işitince çoğaldı, çoğaldı..

İki cihan güneşi, sevgili Efendimiz Muhammed Mustafa (s.a.v) 'namaz dinin direğidir' buyurduğu Allah-û Ekber ile başlayan kurtuluş daveti, İslam âlemini gecenin en tatlı vaktinde, Allah'la buluşmaya, kulluğun borcunu ifa ederek huzura ulaşmaya davet ediyordu.

"Hayyales-salah / Haydiyin namaza."

Ezanı dinlerken, ışıkları derece derece semâlara doğru yükselen büyük camiinin görkemini seyretmeye devam ettik Ferhan Mert'le. İç aleminde kim ne yaşıyor bilmiyorduk ama düşündüğümüzün yalnızca Yaratan olduğuna emindim.

"Hayyalel felah/ Haydiyin kurtuluşa. Allah-ü Ekber, Allah-ü Ekber, lâ ilâhe illallah..."

"Hiç şüphesiz, o Tektir. O Yüceler Yücesidir."

Burada durdu ve bir ayet okudu, sonra da mealini söyledi: "De ki 'Eğer onların söylemekte olduğu gibi O'nunla birlikte başka ilahlar olsaydı, o taktirde elbette onlar Arş'ın sahibine (ulaşıp kendisini mağlup etmek için) bir yol ararladı.' |isra/42|"

"Ementü billah. Öyle."

Daldığı yerden gözlerini toparlayıp: "Hadi geçelim camiye." diye mırıldandı.

"Peki," dedim.

Yürümeye başladık.

"İbrahim Ethem (ks) ne demiş biliyor musun?"

"Ne demiş?"

Alışkanlık haline getirdiği şeyi yapmamış olması şaşırtıyordu fakat bunun uzun sürmemiş olması daha az şaşırtıcı oldu. Çünkü konuşmaya başlamadan önce hemen ellerime uzandı, tuttu ve: "Demiş ki," dedi.

"Ne demiş?" diye meraklanınca güldü.

"Bizim Seher vakti kıldığımız namazdan aldığımız lezzeti padişahlar bilseydi; o lezzeti bize de verin diye bize savaş açarlardı."

"Doğru. Onlarınki kim bilir bizim aldığımız tatlardan kaç kat yüksektir."

"Seher vakti kılınan namaz ve gece namazları... Gece namazlarındaki tadı sen çok az alıyorsun."

"Tabi ya," dudağımı kıvırıp başımı ona çevirdim: "Sen benden daha çok mu alıyorsun? Teheccüde kalktığına çok az şahit oldum Ferhan Mert."

"Doğru çünkü hep horluyorsun."

"Kabasın! Çok fazla kabasın. Ayrıca ben horlamam."

"Aa ne tesadüf ben de horlamam."

"Neden dalga geçiyorsun ki?"

"Seviyorum."

"Dalga geçmeyi? Bence de haklısın."

"Yok ben seni seviyorum."

"Hayret," dedim keyifle gülerek: "Nedir bu sık itiraflar böyle?"

"Sevgim coşmuştur belki, belki de iyice aklına kazınsın diyedir..."

Gülüp dil çıkarınca, hakaret eder gibi: "Ayrıca az önce ciddiydim. Amel konularında gevşeksin Esme," dedi.

"En azından imansız karın yok. Şükretmeyi bil biraz."

"Baban sana gece namazlarını alıştırır gittiğinde. Belki çabalayıp ikna edemediğim çarşaf mevzusunu da kapatırız artık; seni çarşaf giymeye de ikna eder ne dersin? Onun yanında bu kadar salmıyordun kendini."

Çiçekler Kararır Mı? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin