18.Bölüm: gitme kal benimle

49 12 1
                                    

18.BÖLÜM: "GİTME KAL BENİMLE"

Şiddetle titremeye başladım. Ayaklarım geri gitmek istedi. Gözlerim görmekten soyutlanmak... Kalbimin azabı karşımdaydı! Hummaya tutulmuştum, cayır cayır yanıyordum... Gözlerim karardı bir aralık. Sendeleyerek geriledim. Dengemi sağlayamadım, düşeceğim sırada teyze hemen koluma girdi: "İyi misin kızım?" dedi.

Sonra beklemeden o atıldı: "İyi misin?"

Az önceki keyifli ifadesi yüzünden silinmiş, yerini soğuk endişe devralmıştı. "İyi değilsin," dedi sayıklar gibi: "Anne onu otuttur. Ben su getireceğim."

Oturdum ancak derhal reddi yapıştırdım: "İstemez!"

Durup döndü baktı yüzüme kıpırdamadan. İnadına varlığını yalanladım, görmezdim geldim onu: "Niye böyle oldun yavrucuğum sen? Babanlara haber edelim mi?" dedi teyze.

"Gereği yok. Yalnızca başım döndü. Arada oluyor böyle. Rica ederim endişelenmeyiniz."

"Arada da olsa bu normal değil. Doktora göründünüz mü hiç?"

Annesine söz bırakmadan araya atlayıp gönderdiği sorusuyla, göğsümü tutup derin nefes aldım. Nasıl becerebiliyordu? Nasıl her şey normalmiş gibi davranabiliyordu?

Yüzüne öfkeyle bakıp hanım teyzeye döndüm: "Bazen insanın hayatında yaşadığı kısa şokların yan etkileri, bedene etki edeceği maddi hasardan daha çok, manevi hasara neden olur. Ona da doktor gerekmez!"

"Nasıl kızım?" O, anlayamamıştı cümlemi ancak eminim ki oğlu gayet iyi anlamıştı.

Gülümsedim zoraki: "Kısaca bedeni yönden iyiyim."

"Eminsin değil mi?"

"Evet, merak etmeyin."

Karşılığında şefkatinden bir tutam hibe edip başımı okşadı: "O vakit rahat konuşun siz oldu mu? Ben az ötede güller var, onlara bakıp oyalanırım. Acele etmeyin."

Canına minnetti sanıyorum. Yeniden araya girmesi uzun sürmemişti: "Seviyorum annem anlayışını. Merak etme sen. Rahatına bak."

Yavaş adımlarla yanımızdan ayrıldı. Ayak seslerine kulak verdim, gittikçe uzaklaştı. Nihayet duruldu, gecenin sesi kaldı geriye... Ferhan Mert aheste aheste kıpırdayıp, karşıma geçti. Yüzüme doğru eğildi. İyice yerleşip parmaklarını masaya vurdu: "Daha iyi misin?"

"Sana ne!"

"Esme iyi misin dedim."

"Ben de sana ne dedim. Sağır mısın?"

Gergince alnını kaşıdı: "Öyle olsun bakalım."

Derin derin nefesler aldım. Elim hâlâ göğsümdeydi. Rahat değildim. Boncuk boncuk terliyordum. Rüzgara rağmen sırılsıklamdım ve hareket edemiyordum.

"Anlayacağını sanıyordum."

Çok sakin cevap verdim: "Ama anlamadım. Çünkü bana bahsettikleri insanla, senin aranda uçurumlar vardı. Aklıma gelmesi bile aptallık olurdu. Şimdi buna inanmak istemiyorum fakat her şey o kadar gerçek ki, bu, senden nefret etmem için ne kadar geçerli sebep, bir bilsen."

"Hepsi aşkın yüzünden inan. Beni kişiliğimden çıkaran düşman o. Bunları yaptıran o."

"Hakiki müslüman nefsine yenilmez."

"O kadar güçlü değilim."

"Bugün yenilen, yarın her türlü yenilmez mi?"

"Hayır sevda engeldir, kıymet verilene ihanet ettirmez."

Çiçekler Kararır Mı? Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin