16-"Eski hayatımı istemiyorum, onu istiyorum."

2K 224 55
                                    

Jungkook'u, yemekhaneyi hışımla terk edişinden beri görmemiştim. Zaten çok görmek de istemiyordum, okuldaki tüm imajımı zedeleyen o olaydan sonra, beni öylece ortada bırakması pek hoşuma gitmemişti.

Tamam, çocuğa göz dağı verip, bugün dayak yiyeceksin demiş olabilirdi ama bunun tamamen kendi itibarı için olduğunu düşünüyordum.

Okulda daha fazla durabilecek gibi hissetmediğimden, kendi sınırlarımı aşarak bugün okulu asmıştım. Jungkook'un ne halt yediği de gram umrumda değildi. İsterse adam dövsün isterse sevsin, gerçekten ilgilenmiyordum.

Okuldan hışımla çıkıp, önüme gelen çer çöpü tekmeleyerek eve yürüyordum. Ben böyle biri değildim, böyle küçük şeylere takılmazdım, umrumda olmazdı. Birkaç ay önce hayatım gayet istediğim akışta ilerliyordu. Yoongi bana yetiyordu, arada götü başı dağıtıyordum ama onlar bile benim istediğim ölçüdeydi. Her şey kontrolüm altındaydı.

Şimdi ise sanki her şey anlamadığım bir hızda ve tahmin edemediğim bir akışta ilerliyordu, buna hiç alışık değildim. Doğal olarak garipsiyordum, tamam, bazen değişiklik iyi olurdu, hayatın hep aynı düzlemde ilerlemesi sıkıcı ve iç karartıcıydı ama bildiğimin dışına çıkıp hayatıma yeni şeyleri kabul etmem gördüğüm kadarıyla bana iyi gelmemişti.

Hava hala çok güzeldi, bu güzel havada canımın böylesine sıkkın olması, boşa yaşanmış bir günden başka bir şey vermiyordu bana. Boşvermişlik hissiyle dolup taşmıştım, ne olursa olsun şaşırmayacak kadar ruhsuz hissediyordum kendimi, bedenim buradaydı, ama ruhum kuş olup uçmuştu sanki.

Tabii bunun bir diğer sebebi platonik bir aptal olduğum gerçeğiyle yüzleşmiş olmam da olabilirdi. Reddedilmeden reddedilmişlik hissini tadıyordum. Jungkook aptal bir çocuk değildi, eminim ki ondan etkilendiğimi, hatta belki de ona kapıldığımı fark edebilecek kadar akıllıydı, maalesef ki. Kendime dahi itiraf edemesem de, içten içe Jungkook'un bu farklı davranışlarının sebebini benden etkileniyor olmasına bağlıyordum. Şimdi ise, elimde kalan bir hiçti sanki, tüm her şey, boşa yaşanmış gibi hissetmekten kendimi alamıyordum.

Ağır adımlarla eve vardıktan sonra, odama çıkıp, biraz uzanmıştım. Eski hayatıma geri dönüp Jungkook hiç yaşanmamış gibi davranabilirdim. Her zamanki halime kavuşabilirdim ama nedense bunu hiç istemiyordum. Eski hayatımı geri istemiyordum, onu istiyordum.

Ders de çalışmıyordum zaten, kesin ortalamam düşecekti, aşk insana böyle kötü şeyler de yaptırabiliyordu işte. Kim olduğunuzu unutturup, yeni birine dönüştürüp bir de bununla yaşamanızı bekliyordu sizden. Sen siyah, o beyaz, Aşk, sizden birleşip gri olmanızı ister, renginden vazgeçemeyen de kaçar giderdi. Aşk böyleydi işte.

Aşık olup da mutlu olan yok mudur peki? Elbette ki vardır, aksi mümkün müydü? Zaten hepimiz bir ihtimalin peşine düşüp aşık oluyoruz, belki mutlu olanlardan biri oluruz ihtimalini koşturup, hayatımızla kumar oynuyoruz.

Bıkkınlıkla yataktan kalkıp, sinirle etrafıma bakınmıştım, aradığım tek bir şey vardı. Küçücük bir paket, evet, şuan tek istediğim buydu. Ancak maalesef ki uzun zamandır yüzüne bakmadığım için yerini de unutmuştum. Zaten sinirliydim, daha da sinirlenmiş, merdivenleri döve döve aşağıya inip, bahçeye çıkmıştım. Biraz temiz hava alacaktım.

Bahçemde gezinirken, tanıdık bir sesin mırıltılarına kulağım takılmıştı. Kendi kendine güzel bir şarkıyı mırıldanıyordu.

Yoongi.

Yanında da bana söylemeye tenezzül etmediği sevgilisi, Jimin vardı.

İkisi de beni görünce hafif irkilmişti.

paradise 𐤀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin