Jungkook, sen aptal bir çocuk değildin, ya da ben seni akıllı sanan bir aptaldım, bilmiyordum.
Şu an tam olarak da ellerini belimden çekmen gereken zamandı. Ama ne olduğunu anlayamadığın için elini daha da sıkıca sarmıştın belime. Of, Jungkook, şu an sahiplenici erkek olmanın hiç yeri ve sırası değildi. Abim bizi kafa kafaya tokuşturacaktı o zaman görecektin gününü.
"Abicim?" Demiştim, sesim bir kelimede on tane ton değiştirmişti, can çekişiyorum gibi çıkmıştı işte, iki günlük sevgilime rezil olmuştum, yine ve yine.
Jungkook ağzımdan çıkan kelimeyi duyduğu gibi, bir bana, bir de ateş topu gibi bize daha da yaklaşan abime bakmıştı, sonra da bana 'Cidden mi?' der gibi bir bakış atmış ve onu onaylamama sebep olmuştu. Onu onayladıktan sonra tek benim duyabileceğim şekilde "Bana bir abin olduğunu söylememiştin." demişti. Kusura bakma Jungkook, genel olarak birbirimizle uğraşmaktan özel hayat mevzusuna çok giremedik seninle. Aptal.
"Bu çocuk kim? Bunun yüzünden mi yedin uzaklaştırmayı?" dedi abim. Jungkook'a 'bu' demesiyle Jungkook'a kısa bir bakış attım, kaşları çatılmış, çenesi kasılmıştı. Jungkook, umarım senden beklediğim bir aptallık yapıp abimle kavgaya falan tutuşmazdın, çünkü bu hayatımın sonu olabilirdi.
"Yani şimdi abi şöyle ki..." Dediğimde abim sözümü kesmişti. "Sus, Taehyung! Şimdi içeri giriyoruz ve bana her şeyi anlatıyorsun. Bu çocuk konusuyla da sonra ilgileneceğim." Abimin sözleri rica değil emir niteliğindeydi. Of, nolmuştu ki sanki! Muhteşem öğrencilik kariyerimde sadece bir kere belaya bulaşmıştım, nazar boncuğu deyip geçseler olmuyordu sanki...
Abimin beni beklemeden kendindeki anahtar ile eve girmesiyle Jungkook'a bakmıştım. Hala kaşları çatıktı, çok ama çok sinirliydi. O kadar çekici duruyordu ki... Neyse. Konumuz bu değildi.
"Gitmem lazım..." dedim ona, her ne kadar istemesem de. Beni yanağımdan öpmüş, "Lütfen beni haberdar et Tae, olur mu?" demişti. Böyle tatlı tatlı konuşursa bana yaptıramayacağı bir şey yoktu.
Ah abi, eğer böyle gelmeseydin belki de senin şuan muhtemelen oturduğun koltukta Jungkookla biz... Gerçekten. Zamanlaman mükemmeldi.
*
"Öyle işte... Öyle oluverdi..." Abime her şeyi anlattığımda sinirden yüzü kırmızının en koyu tonuna bürünmüştü. Bir an kalp krizi geçirdiğinden falan şüphelenmiştim ancak 22'sinde, her gün sporunu yapan, yediğine benim saçlarıma dikkat ettiğimden daha çok dikkat eden kontrol manyağı abimin kalp krizi geçirmesi imkansızdı o yüzden çok endişelenmemiştim, sadece evi başıma yıkabilirdi işte, evet.
"Şimdi sen bana, bunca yıllık okul hayatında, en önemli senende sevgili yapıp, bir de o sevgilinle çocuğun tekinin elini kolunu bağlayıp, çocuğu dövdüğünüzü mü söylüyorsun?" Diye bağırmıştı. Tamam oradan bakınca çok canice duruyor olabilirdi ama o kadar da sıkı bağlamamışlardı ki. Ayrıca benim kimseyi dövdüğüm falan yoktu. Abi, lafı başka tarafından anlamasan olmuyor muydu?
"Hayır ben kimseye vurmadım! Napsaydım? Koşa koşa müdüre gidip öğretmenim Jungkook adam dövüyor mu deseydim?" Abim ellerini saçlarından geçirdi, komik bir şey söylemişim gibi kahkaha atmaya başladı. Valla bence yaşananlar gayet komikti.
"O çocukla görüşmeyeceksin Taehyung. Ben de yarın gidip müdürünle konuşacağım. Şu uzaklaştırma işi hakkında onu ikna etmeye çalışacağım. Tekrar ediyorum, o çocukla görüşmeyeceksin!"
"Abi saçmalama! Jungkook'u seviyorum. Tamam belki de yöntemi yanlıştı ama haklıydı! Tamam biraz çocuğu pataklamış olabilir tamam biraz da başımı belaya sokmuş olabilir ancak kesinlikle kötü bir amacı yoktu, tanısan çok iyi çocuk. Hem o da en az benim kadar başarılı, matematikte benden iyi bile!" Abimin dedikleriyle başımdan kaynar sular dökülmüştü. Tamam abimdi, onu canım kadar çok seviyordum ancak kimle görüşüp kimle görüşmeyeceğime karar veremezdi. Bunun kararını alabilecek kadar büyümüştüm ben.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
paradise 𐤀
Fanficokul birincisi taehyung'un başarısız olduğu tek konu jungkook'un aşkını fark etmekti. |frenemies to lovers|