19''Eniştemiz de teşrif etmiş!''

1.8K 140 67
                                    

Nerede kalmıştık?

Beni öpücüklere boğduktan sonra sonra bana gözlerinin içi gülerken güzel güzel, 'E hadi gel dersten önce bir çay içelim sevgilim, açılırız hem?'' demiştin.Zaten geç kalacağız deyip müthiş sarılmamızı bozmuş olmana rağmen okula oldukça erken varmıştık. Zamanlama konusunda berbattın, Jungkook. Gıcık olmuştum yine sana. Ama sen böyle güzel bakarken ben neye hayır diyebilirdim ki? Hadi gel atomu parçalayalım desen, e hadi parçalayıverelim bari, derdim. Ne ara böyle olmuştum ben? Nasıl başlamıştım seni böyle sevmeye, bilmiyordum.

Sen bana sevgilim deyince yüksek ihtimal okula girişimizi görmeyen sınıf arkadaşlarımızın çıkardığı birkaç ses ve açılan gözleriyle hepsinin bakışları bize dönmüştü. Hiçbiri böyle bir şey beklemiyordu tabii, yani beklememelerinin sebebi benim aylardır Jungkook'u bir zorba gibi terslememden kaynaklanıyordur diye düşünüyordum, Çünkü Jungkook, en başından beri bana hep dünya üzerindeki tek insanmışım gibi davranıyordu, kıskandınız değil mi? Kıskanın.

Jungkook, bakışları bize dönen sınıf arkadaşlarımızı fark edip bakınmaya başlamıştı, ''Ne var lan, ayı mı oynuyor?'' demişti. Bu oynayan ayılarla da işimiz hiç bitmemişti zaten, en başından beri tutturmuştuk bir ayı, gidiyorduk öyle, neyse. Jungkook'un terslemesinden sonra benim bir şey söylememe gerek kalmamasıyla rahatlayarak gerinmiştim. Jungkook, umarım hep böyle olurdun.

Beni kolunun altına almış, yanağıma güzel bir öpücük kondurup, ''Sevgilim benim...'' diye iç geçirmişti. O an bacaklarım sanki felç olmuş gibi hissetmiştim, içim gitmişti Jungkook, sana içim gidiyordu benim.

Sonrasında kantine inmiştik, sana bir çay ısmarlamıştım, çok mutlu olmuştun, sen böyle küçük şeylerle mutlu olacaksan işimiz çok kolaydı Jungkook.

Ders zilini duyduğumuz gibi herkes gibi biz de sınıfımıza gitmiştik. Sabah sabah ders matematikti. Ölmek istiyordum, bu dünyada bir öğrencinin başına gelebilecek en kötü şey sabah ilk dersin matematik olmasıydı, öğleden sonra olması ikinci, öğlen yemeğinden bir önceki ders olması üçüncü, son ders olması dördüncü... Kısacası matematik bir öğrencinin başına gelebilecek en kötü şeydi işte.

Ama neyse ki benim yanımda mükkemmel bir dehaya ve zekaya sahip, sıra arkadaşım, çiçeği burnunda bir sevgilim vardı. Bu işleri biraz olsun kolaylaştırıyordu.

Tabi şöyle bir sorunumuz vardı, mesela ders başladığından beri o güzel ellerini bacağımdan çekmeyen Jungkook gibi bir sorun. Sadece eli orada dursa neyseydi, ama elini bir yukarı, bir aşağı gezdiriyor, o bileğindeki saatinin camını, ucunu sivrilttiğim kalemimle kırmak istememe sebep oluyordu. Sence de biraz hızlı değil miydik, Jungkook?

Bir yandan da hoşuma gidiyordu. Sınıfımızdaki bazı kızlar gıcık gıcık bize bakıyorlardı, içten içe kuduruyorlardı, ben de zevkten dört köşe, hatta beş köşe oluyordum. Evet Jungkook, biraz gösteriş yapmayı seven biriydim. Biraz gösterişten kime zarar gelmişti ki zaten, değil mi?

Herneyse, Jungkook'un beni çıldırtmaya yemin etmiş eli, bacağımı sıkmaya başlamıştı. Tamam ilk başta güzelce sıkıyordu ama sonrasında gerçekten acıtmaya başlamıştı. Çürüyecekti resmen. Jungkooka carlamak için döndüğümde, gözlerini bir noktaya sabitlemiş, içten içe bir şey düşündüğü çok belli olan bakışlarıyla, tüm yüzünün kasıldığını görmüştüm.

Onun bu haliyle biraz endişelenmiş, hafifçe ona eğilmiştim, hocanın görmediğinden emin olup, boynuyla kulağı arasındaki bir noktaya öpücük kondurup, kulağına "iyi misin?" diye fısıldamıştım.

O an Jungkook'un ense kökündeki tüyler dahil görünen tüm tüylerinin diken diken olduğunu görmüştüm, eh, bu da bana zevk vermişti. Benden, beni geçtim, kulağına saniyelik de olsa fısıldamamdan bu kadar etkilenmesi beni deli ediyordu.

paradise 𐤀Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin