Uzun uzun baktı ona doktor. Gitmesi gerekiyordu. Kolları arasında yarım saattir ağlayan ve sonunda uyuyakalan hastasını yatağına yatırıp diğer hastalarıyla ilgilenmesi gerekiyordu. Gözlerini ayıramıyordu ki Hyunjin'in yüzünden. Ay gibi parlayan cildi, uyurken çıkardığı mırıltılar, alnına dökülen karışık saçları... doktorun ilgisini çekmişti genç çocuk.
Changbin'in bu hislerden kurtulması gerekiyordu, başlamadan bitmeliydi. Bir hastasına aşık olamazdı. Bu etik değildi. Kollarıyla sıkıca sardığı bedeni hafifçe yatağa yatırdı. Göğsünde yatmasını tercih ederdi oysa.
Hyunjin Changbin'in sıcak göğsünden ayrıldığını hissetti. Uyansa da gözlerini açmamıştı, sonsuza dek uyumak istiyordu. Bu gerçekliğe uyanmak acı veriyordu genç çocuğa.
Doktor elini Hyunjin'in dağınık kaküllerine götürdü. Sadece götürmekle kalmıştı, elini geri çekerek hızlıca ayağa kalktı ve üzerini düzeltti. Kendine hakim olması gerekiyordu. Bunca yıl doktordu ve şimdiye kadar hiçbir hastasından etkilenmemişti. Birden bire ne olmuştu? Üstelik etkilendiği kişi Bay Han'ın kardeşiydi. Jisung anlarsa kovulabilirdi hatta kesinlikle kovulacağından emindi Changbin. Gönlünü karşılıksız bir aşka da kaptırmak istemiyordu zaten. Daha fazla oyalanmadan odadan çıktı.
Hyunjin kapı sesi duymasıyla gözlerini araladı. Şimdi yalnızdı. Odayı inceledi. Tüm eşyaların beyaz olması canını sıkmıştı, sanki tek sorun buymuş gibi. Yataktan kalkıp cama doğru yaklaştı. Bir cam vardı fakat açılmıyordu. Sadece dışarıyı görebilmek için tasarlanmıştı. İntihar olaylarının artması sonucu böyle bir yönteme başvurmuştu hastane. Hyunjin atlayarak kaçmayı planlamıştı ama planları en başında camın açılmadığını fark etmesiyle yıkılmıştı. Üstelik cam açılsa bile oldukça yüksek bir kattaydı ve atlaması imkansızdı. Atlaması imkansız değildi aslında... atlayıp sağ kalması imkansızdı. Cam açılıyor olsa Hyunjin hiç düşünmeden kendini camdan atar ve intihar edenlerin arasına karışırdı. Annesi olmadan yaşamak anlamsız geliyordu ona ne de olsa.
Nefesinin daraldığını hissetti. İçinde bulunduğu oda, duvarlar... her şey üstüne üstüne geliyordu sanki. Odanın kapısını açmayı denedi. Kilitli olduğuna inanamıyordu. Ya acil bir şey olsaydı? Bu resmen hastaları ölüme terk etmek demekti Hyunjin'e göre. Aslında yatağın yanında bir düğme duruyordu. Bu düğmeye basarak hemşireleri çağırabilirdi. Bunun bilincinde olmasına rağmen onları suçlamak istiyordu işte. Şuan şikayet etmek dışında bir şey yapmak gelmiyordu içinden.
Gidip düğmeye bastı. Hemşirelerden biri saniyeler içerisinden odasına gelmişti.
Felix"Acıktın mı? Akşam yemeği birazdan servis edilecek."
Hyunjin"Changbin..."
Felix"Changbin Bey'i çağırmamı mı istiyorsun?"
Başıyla onayladı sarışını.
Felix"Çağırıyorum hemen."
Felix odadan çıktı. Hyunjin kapıyı açmayı denedi fakat başarısız olmuştu. Kapı sadece doktor ve hemşirelerin sahip oldukları kartlarla açılıyordu. Hyunjin sinirle kapıyı yumruklamaya başladı.
Hyunjin"Benim burada olmamam gerek! Buraya ait değilim ben!"
Changbin'in kapıyı açmasıyla dışarı attı kendini. Var gücüyle koşuyordu. Kaçma çabası fazla uzun sürmemiş hemşireler tarafından tekrardan odasına sürüklenmişti. Hyunjin kendini yere atıp duruyordu bu yüzden hemşireler gerçek anlamda sürüklemişti bedenini. Ciddi bir sinir krizi geçiriyordu ve hemşireler onu yatağa bağlamaya karar verdiler. Changbin buna engel olmuştu.
Changbin"Bırakın elinizdekileri."
Seungmin"Changbin Bey onu tutmakta zorlanıyoruz."
Felix"Ya sakinleştirici verelim ya da bağlayalım. Kolumu çizdi baksanıza kıpkırmızı."
Felix Hyunjin'in kolunu bırakmış ve Changbin'e doğru ilerleyerek kızaran kolunu göstermişti. Seungmin de daha fazla dayanamayıp genç çocuğu yere bıraktı. Hyunjin ellerini yere sertçe vuruyor ve var gücüyle bağırarak ağlıyordu.
Seungmin"Changbin Bey? Sakinleştiriciyi hazırlıyorum izninizle."
Changbin"Hayır. Çıkın ikiniz de dışarı."
Felix ve Seungmin şaşkınca birbirlerine baktılar. Normalde sinir krizi geçiren hastalar kendi hallerine bırakılmazlardı çünkü beynini kemirip bitiren düşünceler hastaya zarar verirdi. Changbin'in neden bir şizofren hastasına ilaç vermeyi reddettiğini anlamıyorlardı. İkisi de odadan çıktı.
Changbin genç çocuğun önünde dizleri üzerine çöktü ve Hyunjin'in kızarmış avuç içlerini elleri arasına aldı.
Changbin"Shh, ağlama. Geçti artık. Olan oldu. Kendini suçlama. Burada iyi olacaksın söz veriyorum. Anneni bilerek öldürmedin, sen yapmadın tamam mı?"
Hyunjin"Ben yapmadım zaten! Jisung yaptı! Onun adamları yaptı!"
Changbin acıyan gözlerle bakıyordu karşısındaki bedene.
Changbin"Bir şekilde abini suçlu tutuyor olmalısın."
Hyunjin"Changbin... neden bana inanmayı denemiyorsun? K-Kimse beni dinlemiyor, ben bu gidişle gerçekten delireceğim."
Bir süre gözlerine baktı genç çocuğun. Açıkçası Hyunjin geleli çok olmamıştı fakat Changbin herhangi bir tuhaflığa rastlamamıştı Hyunjin'le ilgili. Kendi kendine konuşmuyor, konuşmalarında konudan konuya atlamıyordu. Onun gözlerine baktığında ise gerçeği söylediğini hissetmesi kanını dondurdu Changbin'in. Ya o haklıysa? Ya buraya hapsedilmişse? Changbin'in kafası karışmıştı. Hyunjin'i daha yakından gözlemlemesi gerekiyordu ve artık öyle yapacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
not schizophrenic⚝changjin
FanficAilesinin peşinde olan kötü adamlar yüzünden zor zamanlar geçiren Hyunjin kendini bir akıl hastanesinde bulur. Tek isteği akıl hastanesinden kurtulup normal bir hayat yaşamaktır. 09.07.2022 02.09.2022