1.Bölüm-Geç kalınmış gerçekler...

599 57 44
                                    

Anlarsın ki;
Aslında kimsenin farkı yok kimseden.
Sadece biri daha iyi yalan söyler,
Biri daha iyi oynar oyununu.
-Can Yücel

  Pencereden gelen rüzgarın naif esintisiyle yüzüme ulaşmayı becerebilen perde suratımı gıdıklama işimi abartıp azıttığında istemsizce uyandım.

Saat 7 civarıydı ve bu da demek oluyordu ki her ne kadar azıtmış olsa da beni tam vaktinde uyandıran perdeye teşekkür borçluydum.

Ne sebeple olduğuna gelecek olursak daha önce birçok kez olduğu gibi bugün de telefonum bana ihanet edip şarjını sömürmüştü.

Evet,doğru kelime,telefonum bu konuda rakip tanımazdı.

Tabii benim de hakkımı yemeyelim şimdi,
yatmadan önce telefonumu şarja koymayı unutarak son derece akıllılık etmiştim öyle değil mi!

Bu konuda daha dikkatli olmam gerektiğini -beni kovmak için elinden geleni ardına koymayan patronumu düşününce-aklıma yazdım ve telefonumu şarja koyup hazırlanmak için işe koyuldum.

Yeni aldığım siyah cropumu ve onu adeta tamamlayan kot pantolonumu giydiğimde hızlı ve güzel bir seçim yaptığım için kendimden memnun bir şekilde odamdaki lavaboya yöneldim.

Yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladıktan hemen sonra saçlarımı tarayıp çantamı aldım ve her zamanki rutinimle annemleri uyandırmamayı başararak işe doğru yola çıktım.

Güneşli bir gündü ve daha fazla terlememek için olabildiğince hızlı adımlar atıyordum.

Yolun hemen hemen yarısına gelmiştim ki saate bakma ihtiyacıyla çantamdaki telefonu aradım.

Aradım aramasına da ben telefonumu bulmak istedikçe onun dışındaki her şey elime geliyordu.

Sonunda çabalarımın nafile olduğunu,telefonumu evde unuttuğumu fark ettiğimde ne yapacağımı bilemeyerek olduğum yerde donakaldım.
Çantam bana bakıyordu ben de çantama.Saat 9' da mesaimin başladığını hesaba kattığımda hala vaktim olduğundan neredeyse emindim .
Ancak bu güneş...
Yakıyordu basbaya.
Umutsuzca gözlerimi devirdim ve risk almayı tercih ettim.Pek de şaşılası bir şey değil aslında,ben risk almayı oldum olası severdim.
——

Güneş beynimi yakmaya ant içmişçesine tepemdeyken burnumdan soluyarak çaresizce evin yolunu tuttuğumda geç kalmış olmamak için bildiğim bütün duaları okumayı da  ihmal etmedim.

Eve vardığımda saatten bihaber olsam da evdekilerin hala uyuyor olma ihtimaline karşılık sessizce kapıyı açıp odama yöneldim.

Telefonumu bulmakla uğraşırken aniden yan odalardan birinden gelen bağırış sesiyle olduğum yerde kalakaldım.

Bu annemin sesiydi:
"Ne yaptığını zannediyorsun sen,telefonumu geri ver!"

"Asıl sen ne yaptığını zannediyorsun ?"ve bu da babamın sesiydi.

İyi ama onlar hiç kavga etmezlerdi ki?

"Bak Zehra,o kadın senin numarana nasıl ulaştı bilmiyorum ama az kalsın ikimizi de yakacaktın.Nasıl bu kadar düşüncesiz ve mantıksızca davranabilirsin anlamıyorum!"

"Anlamıyor musun?"annemin sesi her zamankinden farklı her zamankinden daha yoğundu.

"Sahiden anlamıyor musun Mehmet?Ne tuhaf!Ben de seni anlayamıyorum."

Ben ikinizi de anlamıyorum ama neyse..

İç sesim kontrolüm dışında tepki verirken nedenini bilmesem de acelem olmasına rağmen konuşmanın devamını dinlemek için müthiş bir istekle tutuşuyordum.

MÜPTELAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin