~Akça Karasu
İnsan bazen söylemek isteyip de söyleyemediklerini dile getirebilmeyi o kadar çok ister ki mucizelere sığınacak hâle gelir.
Bazen de söylemek istemediği bir şeyi söylemiş olmanın pişmanlığını silebilmek ve vicdanını rahatlatabilmek için her şeyi yapabilecek hâle gelir.
Ne de çaresiz olur o zaman insan.Sanki tedavisi olmayan bir hastalığa kapılmış gibi..
Teşhisin olması hiçbir şeyi değiştirmez.
Sorunu bilmekle çözüme asla ulaşamazsın.
Belki ağırıyı hafifletecek ilaçlar verirsin, hatta yaraları sararsın da...
Ama asla tam olarak iyileştiremezsin.
Çünkü o yaralar senin yokluğunda tekrar kanar,her seferinde...
Tekrar tekrar kanar..Ve insan söylediklerinin ağırlığıyla kalır öylece,bazen de söyleyemediklerinin...
"Niye bir şey söylemiyorsun?"
Gözlerini gözlerime öylece dikmiş hâlâ bir umutla benden bir cevap bekliyordu.
Sonunda gözlerimi ondan kurtarıp başka tarafa baktım ve sessizliği bozmak istercesine bir şeyler geveledim.
"Özgür,bak..Ben seni üzmek—""Devam etme...Sakın..."
diyerek sözümü kestiğinde,tam o saniyede, gözlerimi yumup görünmez olmayı diledim.Sanki kaybolursam her şey çözülebilirmiş gibi..
Gözlerimi tekrar açtığımda gözlerindeki hayal kırıklığıyla karşı karşıya kaldım.
O kadar derindendi ki...
"Hatırla ama."dedi acı çeker bir tonda.
"Bugünü,bu ânı unutma...Hatırla bunu.."
Gözlerinden akacak bir damla yaşı öfkeyle sildi.Kelimeler kifayetsizdi artık.O saniyeden sonra konuşsam da hiçbir şey değişmeyecekti bu çok belliydi ve böyle olmasını ben istemiştim.Ben...İstemiştim..
Özgür arkasını dönüp birkaç adım attığında çaresizce onu izledim.
Birden geri dönüp gülümsediğinde,öyle acı dolu ama bir o kadar da güzel,kalbimdeki sızıyla söyleyeceği şeyi bekledim.
"Bir daha saçmalamayacağıma emin olabilirsin."dedi nerdeyse fısıltıyla.
"İyi geceler."
***
"Akça uyan."
"Akça!"
"Heyyoo!"
"Akça!"
"Kızım uyansana!"
Başta uzaktan gelen bir seslenişi andıran seslerin Ela'nın haykırışları olduğunu nihayet idrak ettiğimde huysuzca mırıldandım."Sabah sabah ne bağırıyorsun Ela ya!"
Yorganımı çekip beni zorla ayağa kaldırdığında şaşkınlıkla tek gözümü açıp kaşlarımı çattım.
"Ne oluyor be,kafayı mı yedin?"diye sitem
ettiğimde
"Kafayı yemedim canım."dedi kendinden emin bir edayla.
"E o zaman ne diye kaldırıyorsun beni!"dedim yarı uyanık halimle.
Gözlerini devirip yine o bilmiş edasıyla cevap verdi.
"Birincisi saat 12 oldu o yüzden bi zahmet kalk!İkincisi Özgür yok."
Bu kez ben gözlerimi devirip lavaboya girdim daha fazla direnmeyip.Suyu açıp yüzümü yıkarken söylenmeyi ihmal etmedim ama.
"Ne var yani saat 12 ise ve yine ne var yani Özgür yoksa?"
"Çocuk değil ya gelir birazdan."diye ekledim aynadaki yamulmuş tipime bakarken.Gerçekten sabah kalktığımda ben bile kendimi tanıyamıyordum.
"İyi de sabah sabah ne diye haber vermeden gidiyor ki bu çocuk,aradım kaç sefer cevap da vermedi beyefendi."
Ela'nın düşünceli haline karşılık umursamazca omuz silktim.
"Abartıyorsun Ela,Anası gibisin gerçekten,ne olabilir ki yani.Bir şeyler almaya gitmiştir belki şarjı felan bitmiştir."
Ela söylediklerimi değerlendirircesine başını sallayıp dudağını kıvırdı.
"Yani evet...Haklısın galiba."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜPTELA
Teen FictionBir anda hayatını alt üst eden gerçekle karşı karşıya gelen bir kız... Gerçeklerin yalana dolandığı o düğümü açabilmek için elinden gelen her şeyi yapmaya hazırdır. Ancak bu yolda o kadar çok kalp kırılacak,o kadar çok oyun oynanacaktır ki daha da k...