-1.5-

4.7K 506 61
                                    

"Jeongguk'un babası gelmiş."

"Yine kızacak kesin, geçen geldiğinde sınıflardan birine çekip tokat atmıştı."

"İksir dersinde O alamadığı için Slytherin'in yüz karası diyor ona."

Taehyung duyduklarıyla oturduğu masaya sığamıyordu resmen.

"Kesin sesinizi, bunların konuşmak size düşmez." Yoongi'nin sert sesiyle herkes konuşmayı kesip gözlerini Taehyung'a dikmişti bu kez de. Onun vereceği tepkiyi merak ediyorlardı. Taehyung hiç onları duymamış gibi davranıyor, bardağındaki balkabağı suyundan içiyordu azar azar ama elleri sinirden titremesin diye kendisini zor tutuyordu.

Onun Jeongguk'una kimse dokunamaz, canını yakacak tek bir harekette bile bulunamazdı.

"Jeongguk tuvalette." Yoongi'nin sesiyle Taehyung ona minnettar bir şekilde gülümseyip sakince ayaklandı ve kullanılmayan erkekler tuvaletine yöneldi. Emindi ki sevgilisi oradaydı.

"Selam Taehyung!"

Mızmız Myung kabin duvarından geçip ona tatlı bir selam verdiğinde Taehyung gülümseyerek saydam hayalete baktı.

"Merhaba Myung, nasılsın?"

"İyiyim, arada sırada öpüşken insanları korkutmakla uğraşıyorum." Myung'un söylediklerinin ardından Taehyung sevimli bir kahkaha attı ve içeriden gelen sesle çekingen bakışlarını Myung'a çevirdi.

"Rica etsem, bir süreliğine bizi yalnız bırakabilir misin?" Myung anlayışla kafasını sallayıp dudaklarını ısırdı.

"Şey, ağlıyor. Ona görünmek istemedim, kendini kötü hissetmesin diye. Kimsenin içeri girmesine izin vermem, istediğiniz gibi konuşabilirsiniz. "

" Myung.. Çok teşekkür ederim. " Hayalete minnetle bakıp içeri girdiğinde asasını çıkardı.

"Colloportus."

Kapıyı yalnızca içeriden açılacak şekilde mühürleyip kabinleri tek tek gezmeye başladı. Sadece birinin kapısı kapalıydı, hafifçe tıklattığında içeriden gelen burun çekme sesiyle gözleri doldu.

"Jeongguk, benim. Aç hadi kapıyı aşkım, seni sevmeye geldim." Taehyung oldukça rahatlatıcı bir sesle konuşuyordu, ürkmesini, çekinmesini istemiyordu. Jeongguk hızlı bir şekilde kapıyı açıp dışarıdaki bedeni içeri çekmiş, klozet kapağına oturduğu gibi Taehyung'u da kucağına çekmişti. Yüzünü boynuna gömüp nefeslendi bir süre, Taehyung ise ona hiçbir şey sormadan parmaklarını saç diplerinde dolaştırıp rahatlattı ve boynuna daha sıkı sarıldı.

"Annem ve babamın yerine ben ölmeliymişim, amcam öyle söyledi." Taehyung'un parmakları dondu. Jeongguk'un, boynuna bıraktığı nemli nefesler bile umurunda değildi şimdi.

"Bana bunu demesi önemli değil, alıştım ben. Taehyung, ölseydim seninle tanışamazdım ki." Bal gözlü oğlanın yüzüne çarpan gerçek onu yerinde zangır zangır titretti. Jeongguk amcasının kötü sözlerinden dolayı değil,

Ölseydi, Taehyung ile asla tanışamayacağının verdiği korku ve gerçeklikten dolayı ağlamıştı. Bunun düşüncesi bile mahvetmişti onu.

"Ama ben buradayım. Biz beraberiz, hem de aylardır. Jeongguk, sana aşığım ve bunu hiçbir güç değiştiremez." Sevgilisinin saçlarına dudaklarını bastırıp biraz daha yaklaştı bedenine, öpücüklerini yavaş yavaş yanağına indirdiğinde durdu.

Çünkü tam dudaklarının altındaki ten, vücudunun diğer parçalarına nazaran daha sıcak ve hafif de olsa kabartılıydı. Geri çekilip Jeongguk'un yüzüne baktığında dudakları titredi, aşkı ise ona hiçbir şey olmamış gibi bakıyordu. Dudağının kenarında kuruyup kalmış kanla ve yanağındaki kızarıklıkla Taehyung daha önce hissetmediği kadar sinirle doldu. Parmak uçları narince kızaran yanakta gezinmeye başladığında Jeongguk rahatlamışlıkla gözlerini kapadı ve bebeğinin belinde duran kollarını sıkılaştırdı.

Heart Without Color×Taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin