-8.BÖLÜM / KAFES-

212 109 21
                                    

-10 AY ÖNCE-

İnce ve uzun parmaklarım sert yüzeyde ritim tutuyordu. Sol elimi çeneme dayadım. Saatlerdir düşünmek için kendimi Yin yangtaki bu odaya kapatmıştım. Bir çaresi olmalıydı. Olmak zorundaydı. Saatin akrep ve yelkovanı normalde olduğundan çok daha yavaş çalışıyordu. Zaten sinirimin üst seviyelerde olmasına katlandığım son dakikalardaydım.
Daha fazla dayanamayıp oturduğum yerden kalktım ve odamı terk ettim.

Ekrem denilen o adamla artık başa çıkamıyordum. Dediği her şeyi yapmama karşılık elime geçen bir hiçti. Anlaşılan ciddiye alınmıyordum. İşte bu yüzden bir şeyler yapmam gerekti.

Arabayı hızlı kullandığımdan istediğim yere kısa sürede varmıştım. Herkesin şirket diye bildiği benim için sadece bir iletişim yeri olan binanın tam önüne geldiğimde sertçe emniyet kemerimi çıkarttım. Aracı da gelişi güzel park etmiştim zaten.
Büyük adımlarla önümdeki yüksek binaya giriş yaptım. Buralarda tanındığım için kimse hiçbir şey demeden içeri daldığıma laf etmemişti. Aradığım kişinin zemin katta olduğunu bir çalışandan öğrendiğimde fazla uğraşmayacağım için sevindim.

Kapıyı çalmadan sertçe içeri girdim. Timuçin toplantı masasının en ucunda oturuyordu. Odadaki çalışanların hepsi ben gelince susup olduğum yere doğru bakmıştı.
Rahatsızlık verdiğimi belli eden yüzüne ifadesizce bakmaya devam edince ilk tepki ondan geldi.

"Bu kadar yeter. Seda yarın için bir toplantı daha düzenle."

Oturduğu yerin tam karşısına oturdum. Odadakilerin hepsi çıkana kadar bir heykel edasıyla hareketsiz kaldım. Kapı kapanma sesini duyduğum an konuşmaya başladım.

"Kara ile konuşmak istiyorum."

Beyazlamaya başlamış kirli sakallarını kaşıdı. Daha sonra ellerini masanın üzerinde birleştirdi.

"Kafana her estiğinde konuşmaya gelemezsin. Zaten senin yüzünden az daha deşifre oluyorduk."

Az önceki dediklerini görmezden gelip tekrar sordum.

"Sana konuşmak istiyorum dedim."

"Senin gibi amatör çocuklarla hala ne işimiz var anlamış değilim ama yaptığımız şeyler çocuk oyuncağı değil Feris."

Oturduğum yerde öne doğru eğildim.

"Bunu Karaya da söyle lütfen." dedim alaycı ses tonumla. Ardından devam ettim. "Ara."

İkna olmayacağımı anlamış olmalı ki oflayarak isyan bayrağı çektiğini belli etti. Ceketinin iç cebinden telefonunu çıkarttı ve aramayı başlattıktan sonra hoparlöre aldı. Birkaç kere çaldıktan sonra bir erkek sesi duyuldu.

"Alo."

"Merhaba Rıza. Feris, Karayla görüşmek istiyor."

Karşı tarafta uzun bir sessizlik oluşurken Timuçin telefonu masaya koydu.

"Ferisciğim, bu güzel sürprizi neye borçluyuz?"

"Size borçluyum."

Gelen hışırtı sesiyle güldüğünü anladım.

"Bize borçlu olduğun başka bir şey daha var."

"Bu konuyu hallettiğimizi düşündüğüm gibi başka bir konuyu da hallettiğimizi düşünmüştüm."

"Ha..." dedi gülerek. "Geç kalınan bir sözün bedeli diyelim."

Sinirlenmiştim. "En azından ben sözümü tuttum." dedim duygularımı açık ederek.

EHVENİŞERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin