-16.BÖLÜM / LABİRENT-

93 45 0
                                    

"Sizinle neden iş birliği yaptığımı hala anlayamadım."

Yekta, kötü olduğumu görünce benim için bir bardak su getirmişti. Dibinde kalan son bir yudumu da tükettikten sonra salonun ortasında kalan sehpaya koydum.

"Adım Mehmet. Mehmet amca diyebilirsin."

"Peki, Mehmet amca." diyerek başımı salladım.

"Çünkü benimle iş birliği yapman en doğrusuydu. Başka türlü bu işin içinden çıkamazdın."

Bir dirseğini koltuğunun koluna yaslayan Yekta, el hareketleriyle babasına doğru konuştu.

"Tam olarak neymiş bu iş?"

Tam da merak ettiğim soruyu sormuştu. Bu olayları öğrendiğimizden beri akıllardaki doğru düzgün hiçbir soru cevaplanmamıştı. Karşımızda benimle iş birliği yaptığını söyleyen komiser, belki de aradığımız tek çareydi. Heyecandan hızlanan kalbimi sakinleştirmek için derin bir nefes aldım.

"Tanımadığım biri hakkında. Bir isim var ama araştırmaya kalktığımızda hiçbir şey bulamadık. Benim anladığıma göre arkalarında büyük bir zeka var. Her şey o kadar güzel planlanmış ki karda yürüyüp izini belli etmiyorlar."

Söylediklerine katılır bir şekilde bir mırıltı çıkarttım. "Öyle ki bir komiseri bile oyuna getirmişler. Bu işe sizi belli ki ben karıştırmışım, özür dilerim. "

"Olur mu öyle şey? Benim işim kolay bir iş değil. Sen olmasan belki de başka bir şekilde karşıma çıkacaklardı."

Gözlerimi kaçırdım. Mehmet amcaya hak versem de yüreğime çalınan vicdan azabı beni kül ediyordu. Yaşananlar olmasa belki de hala işine devam ediyor olabilirdi. Artık Asya ve Yektaya karşı her zaman mahcup olacaktım.

"Üzme kendini. Senin bir suçun yok."

Moral vermek ister gibi babacan bir şekilde gülümsedi. İsteksiz bir şekilde başımı aşağı yukarı salladım. Bakışlarımı tekrar ona döndürdüm.

"Bana her şeyi en başından itibaren anlatır mısınız?"

"Tabi." dedi. Boğazını kibarca temizledikten sonra konuşmaya başladı. "Kazadan iki ay önce olmalı. Benimle özel olarak konuşmak istedin. Başına bela olan kişiler hakkında yardım istedin."

"Başıma nasıl bela olmuşlardı?"

"Tehdit ile mekanında pazarlık yapıyorlardı."

"Şu Yektanın bahsettiği tarihi eser mevzusu mu?"

"Evet."

"Bir dakika." dedi Yekta tüm ilgiyi üzerine toplamak için. "Tüm bunlar hakkında iş birliği yapıyordunuz ve bana inanmadığını mı söyledin?"

Duraksadım. Yine aynı şeyi yapıyordu. Hiçbir şey hatırlamıyordum fakat benden hesap sormaya devam ediyordu. Üstelik bu konu için anlaşmışken hala duygularına yenilmesi sinirlerimi bozmuştu. Bunun için ona kızsam da tepkisi karşısında donakalmıştım. Sertçe gözlerimi ona diktim.

"Mevzu bahis Feris olunca mantığını devre dışı bıraktığını bilmiyor muyuz?"

"Saçmalıyorsun baba. Onu tehlikeye atacak bir şey yapar mıydım?"

Sinirlerime hakim olabilmek için gözlerimi kapatarak derin bir nefes aldım. "Bunları sonra konuşuruz. Şu an tek önemsediğim öğrenmek istediğim bilgiler."

"Bazılarının aksine birileri mantığını kullanabiliyor." diyerek araya girdi Mehmet amca.

"Tamam." dedi Yekta ellerini kaldırarak. "Siz konuşun. Bir daha varlığımı bile hissetmeyeceksiniz."

EHVENİŞERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin