Küçük metal topu geriye doğru çektim. Serbest bıraktığımda diğer toplara çarpmasına izin verirken durana kadar izledim. Dakikalardır aynı şeyi yapıyordum. Sıkıcıydı ama şu an yapabileceğim en eğlenceli şey buydu. Newton denge toplarını ittirerek masadaki eski yerine koydum.
Bugün işe özellikle geç gelmiştim. En sonunda araba işini halletmiştim. Başkalarının arabasına muhtaç olmaktan kurtulmuştum. Pazartesi de avukatımla konuşup mal varlığım hakkında bilgi edinecektim. Anlaşılan Pazartesi günü çok işim vardı.
Açık haldeki olan kapı tıklatılmasıyla dikkatim o yöne çevrildi. Gelen kişi Kayaydı. Gelmesinden daha çok elindeki çiçeklere şaşırmıştım. Tek olmanın verdiği rahatlıkla kambur halinde olan sırtımı aniden dikleştirdim.
"Buyrun, hoş geldiniz."
Nazekaten tebessüm ettim. Masaya yaklaşırken ayağa kalktım ve uzattığı elini sıktım.
"Hoş buldum. Bunlar sizin için."
Geldiğinden beri dikkatimi çeken kucağındaki çiçeklere baktım. "Ne gerek vardı." dedim alırken.
Hala kapıda olan Ahmet dikkat çekmek adına seslendi. Belli ki buraya kadar ona Ahmet eşlik etmişti.
"Bir şey içer miydiniz?"
"Bir sade kahvenizi alırım."
Kayadan sonra ben de kahve istemiş tam nasıl içeceğimi söylemeden Ahmet orta şekerli içtiğimi bildiğini söyleyip bizi yalnız bırakmıştı.
Dudaklarımı birbirine bastırıp ikimizde koltuklarımızdaki yerini almasını bekledim. Açıkçası sadece adını bildiğim bir adamın ertesi gün elinde çiçeklerle gelmesi her gün başıma gelecek bir olay değildi. Konuşmayı başlatması için onu bekledim."İçinden bu adamın burada ne işi var diyorsundur kesin."
O karizmatik bir gülüş sergilerken ben mahcupça "Aksini söylersem yalan söylemiş olurum." dedim. Konuşurken gözlerim masada olan güzel bukete gitti. İçinde çok güzel kır çiçekleri vardı.
"Ben Atamanlar grubunun Ceo'suyum. Dün tam olarak tanışamamıştık."
"Memnun oldum."
"Ben sizi tanıyorum." Değişen yüz ifademi görünce devam etti. "Biliyorum bu da garip."
"Daha önce tanışıyor muyduk?"
"Başınıza gelen talihsiz olayı da duydum fakat hayır tanışmıyorduk. Bu yüzden şirketim adına bu çiçeği size getirdim."
"Teşekkür ederim."
Fakat hala buraya tam olarak neden geldiğini anlayamamıştım. Durumu açıklamaya devam etti.
"Uzun zamandır burasını takip ediyoruz. Sizin durumunuzdan dolayı kısmet bu güneymiş."
Gelen kahvelerle durmak zorunda kaldı. Ahmet sempatik gülümsemesiyle fincanlarımızı tam önümüze koyup bizi tekrar yalnız bıraktı. Kahvemden bir yudum aldım.
"Ne için burayı takip ediyorsunuz?"
"Gelişmekte olan işletmeleri bünyemize katıp büyümelerini sağlıyoruz." dedi. Fakat benim ilgimi çekmemişti. Tabi bu konuyu Kereme danışıp düşünmek daha mantıklıydı.
"Kaya bey, böyle bir şeyi kabul edeceğimi sanmıyorum. " diyerek kafamın karışıklığın belirtmek istemiştim.
"Bir cevap almak için gelmedim. İstediğiniz kadar düşünebilirsiniz."
Anlayışlı konuşsa da bunun bir ikna taktığını anlayabilecek kadar kendimdeydim. Fakat başımı olumlu anlamında salladım. İşlerin dilediği gibi tıkırında gideceğini düşünmesini istedim. Elini ceketinin iç cebine atıp içinden bir kart uzattı. Göz ucuyla karta baktıktan sonra elini daha fazla havada bırakmasına müsaade etmedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EHVENİŞER
General FictionAşkını özgür bir şekilde yaşayabilir mi ki her insan? Ben Feris. Fırtınadan kaçan kurumuş bir yaprak gibi savrulup durdum hep. Umudun tükendiği o ince çizgide birçok kez dans ettim. Hayatımın dönüm noktasının başıma gelebilecek en kötü şey olduğunu...