"Sence ne yapmalıyım?"
Elimi şirin yüzünde gezdirdim. Gözlerim tüm vücudunda bir keşfe çıkmıştı.
"Aslında aklımda bir plan yok. Ama artık bir şeyler yapmam gerektiğini biliyorum."
Dudaklarımı üzüntüyle sarkıttım. Derin bir nefes alıp dışarıya üfledim.
Şu an dışarıdan izleyen biri için, delirmiş olduğum düşünebilirdi."Sanırım şu an aklıma bir şey gelmeyecek."
Nazikçe başından öptüm. Sanırım artık bu kediyi rahat bırakmamın zamanı gelmişti.
Çöktüğüm yerden zor da olsa doğrulabildim. Vücudum yoğun bakımdan çıktığımı hatırlatmakta bir numaraydı. Yaptığım en ufak harekette bile zorlanabiliyordum. Evde, can sıkıntısından da olsa yoga yapmak bu paslanmış vücut için yeterli değildi. En kısa zamanda bir spor merkeziyle anlaşmalıydım.
Rüzgardan karışmış saçlarımı toparlanması için omuzlarımın arkasına atmış, etrafı ne yapacağımı bilir bilmez inceliyordum. Yapabileceğim şeyler elbet vardı. Mesela bahçedeki çocuklarla ilgilenebilir ya da içeri girip bir görevli bulabilirdim. Belki onlardan bilgiler bulup aklımda dolaşan tilkilerin bazı sorularını cevaplayabilirdim. Hafızasını kaybetmiş birinin hayatını merak etmesi kadar normal bir şey yoktu.
Düşüncelerimden sıyrılmamı sağlayan şey, futbol oynayan bir grubun topunu tam da benim yanıma kaçırması olmuştu. İçlerinden topa en yakın olanı yanıma doğru koşturarak geldi. Yorulduğu kızarmış yüzünden belliydi. Topu bana bakmadan yerden aldı ve aynı şekilde arkasını dönüp eski yerine adımladı. Gideceği yolun yarısında, bir anda bir şey hatırlamış gibi arkasını döndü. Kızarmış yüzüyle yüzüme masumca bakıyordu. Donmuş gibiydi. Birkaç saniye sonra ise elindeki topu ile tekrar koştura koştura gelmişti.
"Feris abla geldi!"
Bunu duyan çocuklar bir anda üzerime atlamışlardı. Hepsi kollarını açmış bana sımsıkı sarılmaya çalışıyordu. Kendimi tuhaf hissetmiştim. Gerçekten seviliyor olmalıydım. Yüzümdeki şaşırmışlığa eşlik eden gülümsemem etrafta beni yeni fark eden çocukların da buraya toplanmasıyla daha da genişlemişti. Hepsi bir ağızdan adımı söylüyor, sarılmaya çalışıyorlardı.
"Çocuklar!"
Onlara seslenmem pek bir şey ifade etmemişti. Söylediklerimle değil de, daha çok onlara sarılmam ile ilgileniyor gibilerdi.
"Çocuklar tamam, hepinize yetecek kadar sarılabilirim. "
Kısa bir süre içinde yavaş yavaş sesler azalmaya başladı.
"Feris abla hadi basket sahasına gidelim!"
Küçük, esmer bir çocuğun söylediklerinden sonra tekrar gürültü başlamıştı. Herkes hep bir ağızdan "Hadi gidelim. " demeye başlamıştı.
"Tamam gidiyoruz. O zaman sahaya kadar kim yarışmak ister?"
Sanki herkes söylediklerimi bekliyormuş gibi yanımdan birden uçup gitmişlerdi. Yanımdan uzaklaşmaları on saniye bile sürmemişti. Derin bir nefes alıp arkalarından onları izledim.
"Bu çocukları gerçekten hiç anlamıyorum, hiç. "
Yetişkince söylenen bu yakınma ile gözlerim ister istemez çaprazımda kalan kız çocuğuna gitmişti. Başına taktığı kırmızı bandana ile oldukça havalı gözüküyordu. Kollarını göğsünde birleştirdiğini görünce gülümsedim. Tüm karşılaştığım kız çocukları büyümüş de küçülmüş olmak zorunda mıydı?
"Sen niye arkadaşlarınla gitmedin?"
"Yekta abi niye gitti?"
Yüzümdeki ifade donuklaşmıştı. Gülümsemeye çalışarak cevap verdim. "İşi çıktı sanırım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EHVENİŞER
General FictionAşkını özgür bir şekilde yaşayabilir mi ki her insan? Ben Feris. Fırtınadan kaçan kurumuş bir yaprak gibi savrulup durdum hep. Umudun tükendiği o ince çizgide birçok kez dans ettim. Hayatımın dönüm noktasının başıma gelebilecek en kötü şey olduğunu...