Biz insanların çoğu hep aynı şeyi yapar. Geçmişe takılıp kalır, gelecek için adım atmaya çekiniriz. Geçmiş, gelecek için daima herkese bir hediye bırakır aslında. Bunu görüp de kabul etmezler sadece. Belki de ben de onlardan biri olabilirdim. Belki de tüm bu olanlar gelecek için bana verilmiş mucize niteliğinde olan bir hediyedir.
Yarını yaratmak için güçlü olmak gerekir. Bahadırın da dediği gibi, öldürmeyen şey güçlendirirdi. Yaşadığım felakete rağmen ayaktaydım. Çünkü zafer, pes etmeden dik durabilenler içindir. Evet. Güçlü olmayı seçmiştim. Aynanın karşısında rujumu sürerken sürekli kulağıma fısıldıyordum. Yarınlar için şimdiki zamanda motive olmaktan başka çarem yoktu.
Gözlerini dikmiş bana bakan bu kadını ilk defa görüyordum. Belki de o bahsedilen meşhur eski Feris ile tanışma fırsatını şimdi bulmuştum. Memnuniyetle gülümsedim. Bu görüntüden oldukça hoşnuttum. Fakat bu güzel anı bölen şey hemen önümde duran telefonum olmuştu. Acele etmeden elimdeki rujun kapağını kapatıp ekranda adı yazan kişinin çağrısına cevap verdim.
"Efendim canım."
"Alo, abla nasılsın?"
"İyiyim Semih. Asıl seni sormalı. Tatilin nasıl geçiyor?"
"Süper. Maçı aldık."
Gülümsedim. "Tebrik ederim."
"Teşekkür ederiz." dedi Semih. Daha sonrasında devam etti. "Yarın dönüyorum."
"Ya..." dedim refleks olarak. Gülen yüzüm bir anda duraksadı. Ne cevap vereceğimi kısa bir süre düşündüm. "Daha fazla kalırsın sanıyordum."
"Bizimkilerin işi çıktı. Hem benim de aklım sende kalıyordu."
"Anladım."
"Bugün geç uyandık. O yüzden kahvaltı edeceğim şimdi. İşten kaçmak için de aradım."
İçten bir kahkaha attım. "Semih!" diye seslendim. "Ne kötüsün. Yardım etsene arkadaşlarına. "
Yüzünü göremesem bile yaramaz olduğunu belli eden o gülümsemesi attığına emindim. "Burada yeni biriyle tanıştık. Dün geceki yaptığı yemekten sonra tüm işi Furkana bırakmaya karar verdim."
"Hadi ya! Şimdi o kararından dönüp çocuğa yardım et."
"Of abla!"
"Görüşürüz Semihciğim."
"Görüşürüz."
Telefonu kapattığımda başımı sağa sola sallayarak güldüm. Bu çocuk iflah olmazdı. On sekiz yaşından büyük olduğu için resmi olarak çocuk olmasa da benim için sekiz yaşındaki bir çocuktan farksızdı.
"Feris!"
En son salonda bıraktığım Yektanın sesini duymuştum. Üzerimdeki elbisenin eteklerine dikkat ederek ayağa kalktım. Onun yanına gitmek için kapıyı açtığımda tam karşımda bulduğum Yekta ile durmak zorunda kaldım. Beklemediğim için irkilmiştim.
"Korkuttun beni."
Kapıyı açmasam içeriye girecek olduğundan kapının hemen önündeydi. Aramızdaki iki üç adımlık mesafe uzun bir süreliğine öyle kalmıştı. Kötü bir şey olup olmadığını öğrenmek için kendime doğru baktım. Fakat yoktu. Yekta hiç çekinmeden saçlarımdan ayakkabıma kadar her yerime bir göz gezdirmişti. En sonunda yüzümde duran derin bakışlarıyla birlikte ne yapmak istediğini anladım. Yekta benden etkilenmişti.
"Hazırlanmışsın."
Ses tonu olduğundan daha farklıydı. Sessizce yutkundum. Tek elimle saçımı düzeltip eteklerime doğru kendime şöyle bir baktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EHVENİŞER
General FictionAşkını özgür bir şekilde yaşayabilir mi ki her insan? Ben Feris. Fırtınadan kaçan kurumuş bir yaprak gibi savrulup durdum hep. Umudun tükendiği o ince çizgide birçok kez dans ettim. Hayatımın dönüm noktasının başıma gelebilecek en kötü şey olduğunu...