-2.BÖLÜM / MELODİ-

493 231 172
                                    

Her insan hata yapardı. Şarkıda da denildiği gibi hatasız kul olmazdı. Çünkü hepimiz en nihayetinde insandık ve hepimizin ufak ya da büyük hataları olurdu. Bu benim için bir savunma yöntemi değildi. Hatırlamadığım bir şey yüzünden kendimi çok kötü hissediyordum. Belki de her insan gibi kendimi haklı çıkaracak bir yol arıyordum.

Yektaya ne yaptığımı, neden bu kadar nefret edilecek biri olduğumu bilmek istiyordum. Bir insan ne yapar da böyle bir şekilde yargılanırdı ki?

Yekta odadan çıktığından beri hala dizlerimin üstünde oturuyordum. Zaman geçtikçe hıçkırıklarım azalıyordu. Yaklaşık on dakika sonra hıçkırıklarım iç çekişlere dönüşmüştü. Ağrımaya yüz tutan dizlerim yüzünden sırtımı koltuğa doğru yaslamıştım. Bacaklarımı hafif karnıma doğru çekip sessiz göz yaşlarımı akıtıyordum. Odadan çıkacak cesaretim yoktu. Sanırım Semihin beni bulmasını bekliyordum.

En sonunda odanın kapısı açılmıştı. Dizlerime gömdüğüm yüzümü kaldırdım. Ağlamaktan kızardığıma emindim. Gözlerim ağrımaya başlamıştı. Gelen kişi bir kızdı. Tanıdık yüzü sayesinde az önceki gruptan biri olduğunu anlamıştım. Siyah saçlı olan kızdı bu, benim burada olduğumu Yektaya gösteren kişiydi.

"Feris..." dedi kapıyı kapatırken. Bakışlarımı tamamen ona yöneltmiştim. Yüz ifadesine göre gardımı almalıydım. Hızlı adımlar ile yanıma yaklaştı. Tam dibime oturduğunda benimle aynı konuma gelmişti.

"İyi misin?"

Başımı salladım. Yüzünde olumsuz bir duyguya ait en ufak bir kırıntı yoktu.

"Kötü görünüyorsun ama."

Ellerim ile beceriksizce göz yaşlarımı silmeye çalışıyordum. Bunu yaparken aceleci davranıştım. Bu hareketime gülen siyah saçlı kız ellerimi ittirerek bana yardımcı olmaya çalışmıştı.

"Teşekkür ederim."

Burukça gülümsedi. Bakışlarının üzerimde olmasından nedensizce rahatsız olmuştum. Kısa bir sessizlikten sonra konuşan taraf oydu.

"Hafızanı kaybettiğini duydum."

"Evet, kaybettim." dedim çekinerek. Bakışlarım bir anlığına yere indi.

"Yani beni tanımıyorsun?"

"Evet."

"Peki..." Derin bir nefes aldı. "Adım Büşra."

Yüzümde ufak bir tebessüm oluşturdum.

"Benim adımı biliyorsun sanırım."

Gülerek "Evet." dedi.

Dudaklarımı büzüştürdüm.

"Peki biz arkadaş mıyız?"

Bir anlığına duraksadı. Bu haline anlam veremesem de umursamamış gibi davrandım. Olumsuz herhangi bir şeyin üzerini gömmek ister gibi yüz ifadesini bozmamıştı.

"Arkadaşız."

Ayların verdiği ayrılık yüzünden hüzünlenmiş olmalıydı. Bana ise diğer her şey gibi bu da ağır gelmişti. Tanımadığım birini özlemek, onun hakkında güzel şeyler hissetmek ağır gelmişti. Aklımda sorular vardı, çoğu cevaplanmamış. İşte bu en ağırıydı.

"Peki biz arkadaşsak eğer, bana her şeyi anlatır mısın?"

"Bak..." dedi derin bir nefes alarak. Lafını toparlamak için gözlerini kaçırarak düşündü. "Şu an benden bunu isteme."

Yüzüm düşmüştü. Kimsenin bana bir şey anlatmak istememesine bir türlü anlam veremiyordum.

"Kendimi kötü hissediyorum. Ona ne yaptığımı bilmiyorum ama içimden bir ses çok kötü şeylerin olduğunu söylüyor."

EHVENİŞERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin