-14.BÖLÜM / BANK-

99 53 0
                                    

"Sen olduğunu biliyorum. Eğer kaçarsan sadece ertelemiş olursun. Er ya da geç görüşeceğiz. Beni tanıyorsan ne kadar inatçı olduğumu bilirsin."

Parmağımı, yazdığım kutucuğun yanındaki ok tuşuna bastırdım. Omzumda bana bol gelen ceketi tek elimde tutmaya çalışırken bulunduğum geniş kapı eşiğinden sokağı izliyordum. Uzun bir kovalamacanın ardından kaybeden taraf biz olmuştuk. Telefonumu kilitledim. En son çareyi ona mesaj atmakta arıyordum. İçten bir şekilde ofladım.

"Hayırdır, Karadenizde gemilerin mi battı?"

Gelen Büşraydı. Omzumun üzerinden ona doğru baktım. İster istemez burukça gülümsemedim.

"Sayılır."

"Belki bir dilim pasta yardımcın olur." Elindeki pastayı daha yeni fark etmiştim. "Bak sana kıyak geçtim."

"Teşekkür ederim." dedim tabağı alırken.

Durgun halimi inceliyordu. Yüzünde bir teselli tebessümü vardı. Tabaktan küçük bir çatal aldım. Çok lezzetliydi.

"Konuşmak ister misin?"

Başımı olumsuz anlamda salladım. "Belki başka bir zaman."

Üzerime gelmedi. Sırtıma nazikçe dokunduktan sonra içeriye geri döndü. Tabağıma odaklanmışken bile aklımı darmaduman eden düşünceler beni rahat bırakmıyordu. Hiçbir şey bilmediğim halde sahip olduğum soruların sayısı çok fazlaydı. Hepsi büyük, kilitli bir kutunun içerisindeydi. Anahtarı ise kör bir kuyunun en dibindeydi. Bu haldeyken onu çekip dışarı çıkartmak benim için bir nevi intihardı. En iyi ihtimalle yara almadan amacıma ulaşsam, üzerimdeki kirleri yanımdakilere bulaştırmaktan korkuyordum.

Kutudaki tüm soruların cevabını bilen birinin olmadığını biliyordum. En azından birkaç tanesi hakkında fikir sahibi olabilsem ilerlediğim yolda yönümü bulabilirdim. Şu an için tahminim, bu birkaç sorunun cevabının Bahadır'da saklı olmasaydı. Bir garip halleri bir fare gibi zihnimi kemiriyordu. Elbette ki sonunda onu bir köşeye sıkıştıracaktım. Fakat bu an ne kadar erken olursa herkes için o kadar iyi olurdu.

Ertesi gün, günün yarısını avukatımla geçirmiştim. Mal varlığım hakkında bilgi sahibi olmuş geçen günler aldığım arabamı teslim almıştım. İşlerimi hallettiğimde avukat İsmail Bey'den ayrılıp hem arabayı denemek, hem de yaşadığım şehri gezerek zihnimi tazelemek için bir şehir turuna çıkmıştım. Nereye gittiğim hakkında bir fikrim yoktu. Arabayı yolun gittiği yöne doğru sürüklüyordum.

En sonunda, geniş yeşil bir parkın önünde durdum. Fazla nezih bir mahallede değildim. Bu yüzden neden burada durmak istediğimi anlamamıştım. Etrafta apartmanlar olsa da arkalarda kalan tepelerde gecekondular kendini belli ediyordu. Etrafı incelemeyi bırakıp arabadan indim.

Gölgede kalan, etrafı rahatça görebileceğim bir banka oturdum. Saatler akşamüstüne de yaklaşsa kavurucu güneş etkisini hala gösteriyordu. Ellerimi bir yelpaze gibi salladım. Bileğimdeki tokayı saçlarımı toplamak için kullandım. Yeşil havayı içime çekmek ister gibi derin bir nefes aldım. Kafamı dinlemek ve her şeyden uzaklaşmak için çok güzel bir yerdi. Yemyeşil ağaçlarla ve rengarenk çiçeklerle donatılmış bir bahçesi vardı. Etrafta duyulan kuş sesleri, güzelliğiyle yoldan geçen araba seslerini bastırıyordu. Doğaya odaklanmıştım.

Önümden geçen bir simitçi, arabasında kalan birkaç şeyle parkın çıkış kapısından çıkmış gitmişti. Az ileride pamuk şeker satan biri vardı. Bu mahallede çocuk olmak güzeldir, dedim içimden. Tebessüm ettim.
Saate bakmak için çantama bakacağım sırada oturduğum bankın üzerinde bir şey fark ettim. Katlanmış bir kağıttı. İlk önce etrafa baktıktan sonra yanıma doğru yöneldim. Beyaz kağıdı elimde düzledim. Kaşlarımı çatarak okumaya başladım.

EHVENİŞERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin