Üzerimizde ıslak kıyafetler olmasını umursamayan halimizin bir başkası tarafından tuhaf göründüğünün farkındaydım. Şanslıyız ki yaz ayındaydık. Buradaki işimiz bitene kadar çoktan eski halimize dönerdik. Fakat tuzlu suyun ve güneşin birleşimiyle yanan tenim için durum kötü olacaktı. Bir kaç saat sonra kızaracağıma emindim. Kaşınan burnumu elimin dolu olmasından dolayı küçük parmağımla kaşıdım.
Bir elimde karton dondurma kasesi, diğer elimde kaşık vardı. Hamile kadınların aşermesi gibi canımı çektiren çikolatalı dondurmamı büyük bir iştahla yiyordum. Dayanamamış yanına bir top da vişneli koyduruvermiştim. Sırayı ilk ben kaptığımdan Yekta hala kendisininkinin hazırlanmasını bekliyordu. Ücreti ödemek için ısrar etsem de anı hatırlama hediyesi olarak o ısmarlamak istemişti. Kendi dondurmasını alıp ücreti ödedi.
"Afiyet olsun." dedi gözlüklü çocuk. Lise çağında olduğunu tahmin etmiştim. Teşekkür edip dondurmacıdan uzaklaşmaya başladık.
"Her hatırladığımda böyle yapacaksan yandın. Ben sana şimdiden söyleyeyim."
"Sen hatırla da istediğin bir buzdolabı dolusu dondurma olsun."
Yüzümde sinsice bir gülümseme peyda oldu. "Acaba bu hatırlama işini biraz uzatsam mı?"
"İki buzdolabı dondurma?"
"Şimdi oldu işte."
Keyifle dondurmamı yemeye devam ettim. Henüz ilkbahar mevsiminde olduğumuzdan sahil kesimleri fazla kalabalık değildi. Etrafta tek tük insan görülebiliyordu. Yürüdüğümüz taş yoldan biraz uzakta kalan bir arkadaş grubu az ileride suyun keyfini çıkarıyordu. Deniz sezonu daha başlamamıştı. Bu soğuk sularda yüzmek için insan deli olmalıydı. Ben dalıp gitmişken Yektanın sesiyle tekrar odağım ona kaydı.
"Düşündüğümden hızlı hatırlamaya başladın."
"Evet." dedim başımı aşağı yukarı sallayıp. "Doktorum da öyle olduğunu söyledi. Sürekli irtibat halindeyiz."
"İyiymiş."
Dondurmamdan bir kaşık daha aldım. Görüş açımızdan görebildiğime göre arabayı park ettiğimiz yere yaklaşmıştık.
"Bizimkilerin bugün olanlardan haberi var mı?"
"Barış işinden dolayı haberi olmuş olabilir. Onun dışında kimseye söylemedim."
Duraksadım. Gözlerimi büyüterek "Herkes bu gece organizasyon olduğunu biliyordu." dedim.
"Kerem herkese haber vermiştir. Merak etme."
"O zaman niye kimse aramadı?"
"Bilmem.
Arabanın yanına geldiğimizde kaşığımı karton dondurma kasesinin içine koydum. Sol elimle kaseyi tutarken sağ elimle Yektanın anahtarla açtığı kapıyı araladım. Çantam arabada kalmıştı. İçeriye doğru aceleyle eğilip elimdekini torpidonun üzerine koydum. Çantamın içindeki telefonum çalmaya başlamıştı. Çantamı açtığımda parlak ekranda Semihin adını okudum. Şu an göremesem de kim bilir beni kaç kere aramıştı. Buraya geleli yaklaşık bir saat olmuş olmalıydı. Korkarak yeşil tuşa bastım.
"Alo Semih."
Yarısı arabanın içinde olan bedenimi dışarıya çıkardım.
"Abla neredesin, iyi misin?"
"Öncelikle sakin ol." diyerek ortamın nabzını düşürmeye çalıştım. "İyiyim. Yektayla birlikteyim."
"Niye telefonunu açmıyorsun? Aklımdan bin bir türlü senaryo geçti."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EHVENİŞER
General FictionAşkını özgür bir şekilde yaşayabilir mi ki her insan? Ben Feris. Fırtınadan kaçan kurumuş bir yaprak gibi savrulup durdum hep. Umudun tükendiği o ince çizgide birçok kez dans ettim. Hayatımın dönüm noktasının başıma gelebilecek en kötü şey olduğunu...