Derin bir nefes aldım. Oldukça gevşemiş vücudumla yavaşça gerindim. Hissettiğim rahatlama sayesinde yüzümde huzurlu bir tebessüm oluşmuştu. Bebek gibi uyumuştum.
Saate bakmak için elimi komodine uzattığımda elime henüz bir şey gelmemişti. Başımı kaldırıp bu sefer gözlerimle taradım. Fakat telefonum yoktu. Nerede olacağını düşünürken dün gece salonda uyuyakaldığımı hatırladım.
Panik dalgası bedenimi kasıp kavurmaya başlarken üzerimdeki yorganı aceleyle ittirdim. Fakat elim ayağıma dolaşmıştı. Uzaklaşmak yerine vücudumu top gibi sardı.
Hızlı adımlarla salona gidip en son hatırladığım yere baktım. Koltuğun yanındaki çantamı alıp odaya geri dönerken bir yandan telefonu çıkarttım.3 cevapsız arama vardı. Biri Kerem diğer ikisi de Cerendendi. Saatin 10.06 olduğunu gördüğümde Cereni arayıp hoparlöre aldım. Bir yandan da giyinmeye çalışıyordum. Elime ilk gelen ilk kombini aldım.
"Alo."
"Alo Ceren uyuyakalmışım ben. Cidden kusura bakma."
Ceren gülerek sahip olduğu ince sesiyle cevap verdi.
"İstersen hiç gelme. Patron sensin."
"Saçmalama."
"Ciddiyim. Eskiden de öyle sabah sekiz akşam beş falan değildin yani."
İşittiklerimle duraksasam da giyinmeye devam ettim.
"Olsun." dedim.
"Merak ettiğim için aradım. Buraya geliyorsan birazdan görüşürüz."
"Görüşürüz."
Benden önce davranıp telefonu kapattı. Telefonu alıp dünki çantama koyduktan sonra makyaj masasına geçip sade bir makyaj yaptım.
Tamamen hazır olduğumda henüz odasına varmadan Semihe seslendim."Semih!"
Sertçe odasının kapısını açtım. Yorganına sarılmış uyuyordu. Yanına gittim ve omzuna dokunup hafifçe sarstım.
"Semih uyan."
Hoşnutsuzca mırıldanıp kısık gözleriyle bana baktı. Işıktan dolayı olmalı ki yüzünü buruşturdu.
"Ne oluyor sabah sabah?"
"Arabanın anahtarı nerede?"
"Anahtar mı?" Sesi pürüzlüydü. Boğazını temizleyip devam etti. "Pantolonumda."
Önüme gelen saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdım. Etrafa bakıp pantolon adına bir eşya arıyordum. Semih çok dağınıktı. Tahmin yürütüp yatağın ona en yakın tarafına doğru eğildim. Yerde olan pantolonu elime alıp ceplerini karıştırdım.
"Yin yangtayım." diyerek ayağa kalmıştım fakat Semih derin uykusuna çoktan geri dönmüştü.
Telaşımın beni ele vermesine izin vermeden güzel bir yolculuk yapmıştım. Haliyle uyandıktan sonra ilk defa araba kullanıyordum. Güzel şarkılarla yayın yapan radyo bana eşlik etmişti. Yolu da birkaç gündür gidip geldiğimden ezberlemiştim.
Hedefime vardığımda ilk defa Yin yang'ın arka girişindeydim. Arabayı otoparka park edip hızlı adımlarla kafeye ulaştım.Personel kapısından girip içerisini kontrol ettim. Herkes çalışıyor, bazıları oradan oraya koşuşturuyordu. O hengamede Cereni bir tezgahın başında çalışırken buldum. Kremalı bir pastanın üzerini renkli meyvelerle süslüyordu.
"Kolay gelsin."
Yanına geldiğimde gülümsedi. "Hoş geldin." diyerek işine devam etti.
"Güzel görünüyor."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EHVENİŞER
General FictionAşkını özgür bir şekilde yaşayabilir mi ki her insan? Ben Feris. Fırtınadan kaçan kurumuş bir yaprak gibi savrulup durdum hep. Umudun tükendiği o ince çizgide birçok kez dans ettim. Hayatımın dönüm noktasının başıma gelebilecek en kötü şey olduğunu...