"Hina neyin var? Anlat artık."
"Bir şeyim yok, iyiyim ben." dedi burnunu çekip.
"Yalan söylüyorsun. Biri bir şey mi yaptı? Ne oldu anlat bana."
"Biri bir şey yapsa ne yapabilirsin ki? Buradan gidemiyoruz. Bana sürekli sabretmemi söylüyorsun. Ne zamana kadar sabredeceğim? Gitmek istiyorum artık buradan. Bıktım bu yerden. Herkesten bıktım, hepsininden nefret ediyorum." deyip hıçkırmasıyla gözlerimi kapattım.
Dün gece odaya gelmiş ve yatağa girip ağlamaya başlamıştı. Her ne kadar ne olduğunu sorsamda bana anlatmamıştı.
Şimdi de yatağından kalkmıyordu ve hâlâ anlatmıyordu. Hina kolay kolay ağlamazdı. Biri ona ciddi bir şey yapmış olmalıydı.
"Birtanem, anlat bana. Kim ne yaptıysa gidip hesap soracağım. Söz veriyorum elimden geleni yapacağım bir an önce gitmemiz için. Yeter ki söyle."
"Kimse bir şey yapmadı, tamam mı? Ben artık dayanamıyorum sadece."
Derin bir nefes aldım ve zorlamayı bıraktım. Üstüne gittikçe daha da içine kapanıyordu. Eğer anlatmak isterse anlatırdı.
"Tamam, sormayacağım daha fazla ama kalk biraz hava al. Hm? İyi gelir."
"Git sen, ben kalkarım birazdan."
Gözlerimi kapatıp ayağa kalktım ve bir şey söylemeden dışarı çıktım. Hina'yı burada sürekli Prens Jungkook'un yanındaydı. Her ne olmuşsa onun yanında olmuştu. Onu bulup hesap sormalıydım. Kardeşimi ağlatmaya hakkı yoktu.
Onun odasına doğru yürürken Prenses Nari karşıma çıktı. Bana sinirle bakıp önümde durmasıyla göz devirdim. Birde onunla uğraşacaktım şimdi.
"Saygı ne bilmiyor musun? Abim seni korudu diye kendini önemli mi sandın yoksa?" deyip güldü.
"Heveslenme boşuna. Sana özel değildi o tavrı, abim hep böyle iyi kalplidir. Bu kötü bir şey aslında biliyor musun? Sonuçta o bir kral olacak ve herkese böyle iyi davranırsa başına kötü şeyler gelebilir. Sadece bunun farkına daha varmadı. Anladığında her şey çok daha güzel olacak... hepimiz için."
"Ben siz değilim, kendimi önemli sanmıyorum. Sıradan bir insanım. Ayrıca kimsenin beni korumasına da ihtiyacım yok. Bunu o gün de gördünüz bence. Hm?"
Kaşları çatılıp yüzü düz bir hâl alınca bir şey demeden yanından geçip ilerlemeye devam ettim.
Yine gelip sinirimi bozmuştu. Çok ukala biriydi ve bu gerçekten dayanılmaz oluyordu.
Prens Jungkook'un odasının önüne geldiğimde kapıdaki görevliler önümde durdular.
"Prens'le görüşmem gerek."
"Prens'imiz müsait değil. Görüşemezsiniz."
"Onunla şimdi görüşmem gerek, acil. Eminim kendisinin bana ayıracak birkaç dakikası vardır."
Birbirlerine bakıp yeniden bana döndüklerinde biri "Burada bekle." dedi ve kapıyı çalıp içeri girdi.
Aradan geçen birkaç saniyenin ardından yeniden dışarı çıktı ve bana içeriyi gösterdi. Başımı sallayıp içeri girdiğimde kapıyı kapattılar.
Prens Jungkook ellerini arkasında bağlamış merakla bana bakıyordu.
"Beni görmek istemişsin? Neymiş bakalım bu acil konu?"
"Hina'ya ne yaptın?"
Kaşlarını çattı ve birkaç adım attı bana doğru.
"Bir şey mi yapmışım?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kingdom - Min Yoongi
FanfictionSaraya zorla getirilmişken hayatımın bu şekilde olacağını düşünmemiştim.