Almia... Will'e kalırsa değişik bir yerdi. Bazı yönleri Galar ile Kalos'a benziyordu. Bazı yönleri ise tamamen farklıydı. Will'in doğu ülkeleri hakkında duyduklarını anımsatıyordu. Hatta şu an oturduğu kafede tam da bu duruma uygun bir şarkı çalıyordu.
Hamburger... Bu aşk fizik ötesi.
Hamburger... Çıtır çıtır patates ile.
Hamburger... Dilinmiş turşu ile.
Hamburger... Batıya açılan pencere.
Hamburger... Pencereden uçtu tencere.
Biraz soğan, biraz ketçap!
Salata malata hardal ketçap!Lahmacun... Lahmacun...
Dünyayı dolaş benzeri yoktur edalı işveli lahmacun.
Sen sofranı kur yemeyen toktur şifalı cilveli lahmacun.
Mis gibi tereyağ envai bahar biberli sumaklı lahmacun.
Beş dakika pişir tam orta karar ceylan bakışlı lahmacun. *Güzel şarkı. Sözleri tuhaf olsa da Will'in tarzına uyuyordu. Will, lahmacun'u deneme şansı bulmuştu. Hatta şu kayık biçimindeki pide denen yiyeceği de. Aslında pizzaya benziyorlardı. Pizza gibi yaygınlaşmamalarının nedeni ince hamurları olmalıydı. 5 cm kalınlığında pizza hamurun üzerine fırçayla salça sürüp bir zeytin ile üç-beş mısır tanesi koyarak satmak varken kim bu zahmetli yiyeceklerle uğraşsın ki?
Will, Almia'ya gelir gelmez vakit kaybetmeden Volt'u Saba'ya sürmek istemişti ama Benjamin onu bundan alıkoydu. Yaptıkları telefon görüşmesinde "Acele işe şeytan karışır Bay Will." demişti. "Bana biraz zaman verin. Sizin için Saba hakkında biraz araştırma yapayım. Hazırlıksız çıkacağınız bir yolculuk sizin dolayısıyla da Bayan Gloria'nın felaketi olabilir."
Will bu isteği "Sadece bir gün. Çünkü acelem var." diye yanıtladı.
"Bir gün Bay Will. Yarın size Saba'yla ilgili bir rapor sunarım." Ardından da telefon kapandı. Benjamin veda sözcükleri için zamanı israf etmemişti.
Ertesi gün Benjamin'in raporu Will'e ulaştı. Raporun yanı sıra bir de Batu adında biriyle randevu ayarlanmıştı. Benjamin'in yazdıklarına göre Batu, zengin bir ailenin çocuğuydu. Babası, Almia'nın en büyük holdinglerinden birisinin sahibiydi. Gününü sırf gıcık olduğu için rakip holdingleri satın alma planları yaparak ya da ihalelere aşırı yüksek teklifler verip başkalarının almasını engelleyerek geçirirdi. Batu'nun ise çalışmasına gerek olmadığı için zamanını dünyayı dolaşarak değerlendiriyordu. Diğer zengin çocuklarının aksine dolaşmaktan kastı tropikal cennetlerden fotoğraf paylaşıp düşman çatlatmaktan ibaret değildi. Saba'ya defalarca gidip gelmiş, kimsenin gitmediği yerlere gitmişti. Benjamin'in isteğiyle deneyimlerini Will ile paylaşıp yardımcı olmak istiyordu. Batu, bu haliyle dün gece izlediği Almia dizisinin jönüne benziyordu. Dizideki oğlan onca servetine rağmen gecekonduda yaşayan yoksul bir kızın nazını çekip duruyordu. Will anca 15 dakika dayanabilmişti diziye.
Will, Benjamin'in yazdıklarına göz atıp kahvesini yudumlarken Bolt'un yanına bir pikap yanaştı ama ne pikap! Tabi ki 4x4. Göz alıcı bir kırmızılığı vardı ve üzerindeki desenler tyrantrum pullarını andırıyordu. Bir de tekerlekleri herhalde traktör tekeri kadar olmalıydı. İçinden bir adam ile bir machoke indi. Machoke sıradan bir machoke göre çok daha kaslıydı ama eğitmeni olduğu anlaşılan adam ondan da kaslıydı. 20'li yaşlarının başında olmalıydı. Kumral uzun saçı, uzun sakalı vardı. Saçını at kuruğu yapmıştı. Gri bir tişört, askeri kamuflaj pantolon ve bot giymişti. Boynunda gümüş bir zincirin ucunda yarım karış uzunluğunda sivri bir diş asılıydı. Ha unutmadan Will'in o güne kadar gördüğü en pahalı güneş gözlüklerini takıyordu. En pahalı ikinci güneş gözlüklerini ise machoke takıyordu. Will'in masasına geldi ve gözlüklerini çıkardı. "Will sen misin?" dedi. Will ayağa kalkıp "Evet." deyince "Ben Batu." deyip elini uzattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pokemon - Will'in Laneti
FanfictionWill, Motostoke'da küçük bir motosiklet servisi işeterek geçimini sağlayan bir pokemon eğitmenidir. Sıradan hayatı bir süre önce pokemon yolculuğuna çıkan kız kardeşi Gloria'nın kaza geçirmesi nedeniyle değişir. Çünkü Will, kız kardeşini iyileştireb...