9. Bölüm

34 3 57
                                    

Will, şehirde yaşadıklarını geride bırakıp dümdüz bir yol boyunca güneye doğru ilerledi. Almia'nın bu bölümü uçsuz bucaksız bir ova biçiminde önünde uzanıyordu. Yolun etrafı tarlalarla doluydu. Mısır tarlaları, buğday tarlaları, arpa ve Will'in bilmediği tahıllar. Bir keresinde de bir ayçiçeği tarlasını geride bıraktı. O kadar büyüktü ki 1-2 km boyunca bir çiçek tünelinden geçermiş gibi hissetti. Yolda sık sık traktörler ve tarım ürünlerini taşıyan kamyonlara rast geliyordu. Yola saman savruluyordu araçların kasalarından. Havada altın tozları gibi parlıyorlardı bir anlığına. Bolt bazen buğday başaklarını ezerken tekerleklerin altından çıtırtılar geliyordu.

Zaman zaman kasabaların içinden geçti. Bir tane de büyük şehri geride bıraktı. Ardından yavaş yavaş Touros Dağları güney ufkunda gözükmeye başladı. Bu dağlar Almia'yı, Saba'dan ayırıyordu. Bolt, dağ yamaçlarından indiğinde Saba başlamış olacaktı. Tabi önce tırmanması gerekiyordu.

Yolculuk iyi gelmişti Will'in aklını başına toplamasına. Tek başına neredeyse tehlikesiz sayılabilecek dümdüz bir yolda Bolt'u idare ederken düşünmeye çok zaman kalıyordu. Gloria'yı düşünüyordu en fazla. Yola çıkmadan görüşme imkanı bulmuştu ve durumu olağan görünüyordu. "Bir şeyim yok. Ben iyiyim." deyip durmuştu. "Bana gittiğin yerlerden söz et Abi. Almia nasıl bir yer?" Gördüğü kadarıyla anlatmıştı Will. Saba'ya girmeden tekrar aramayı planlıyordu. Çünkü Saba'da görüşme imkanı çok sınırlı olacaktı.

Gloria dışında bir de şu Kaloslu kızı düşünüyordu. Yani kıza karşı olan davranışlarını. Sahiden Will ne ara bu kadar kötü olmuştu? Tanımadığı bir kızı basit bir yanlış anlama yüzünden hırsızlıkla suçlamıştı. Kızın muhtemelen ölmüş olan annesinden kalan bir eşyaya zarar verecek kadar da ileri gitmişti. En kötüsü ise kız aslında haklıydı be. Orada ukalalık etmek yerine yerden aldığı kutuyu kontrol etseydi eğer... Neyse, olan olmuştu. Will, birisinin kalbini fena kırmıştı ve artık düzeltmezdi. Dahası bu saçmalık onun için değerli olan koskoca bir güne mal olmuştu. Gloria'nın sayılı günlerinden birine. Will'in acelesi vardı ve her an stres altındaydı. Sağlıklı düşünemediği oluyordu ama... Ama belki de bu kadar acele etmemeliydi. İşte öfkeyle kalkıp zararla oturmuştu. 3-5 dakika erken hareket etmek uğruna bir günden olmuştu. Kendi kendine bir karar aldı. Daha sakin olacak ve karşılaştığı insanları önce dinleyecekti. Hatta gerekirse yardım bile edecekti. Evet, böylesi daha iyi. Kararını kutlamak için kendi kendine bir şarkı mırıldandı.

Touros Dağları yolun tekdüzeliğini yerle bir etti. Yol hem yokuşlaştı hem de yamaçlardan yılan gibi kıvrılmaya başladı. Bir sağa bir sola yatıyordu Bolt virajlı yolda. Yolun etrafında tek tük ağaçlar belirmeye başladı. Ardından da orman sardı etrafı. Yol da daraldı. Önce dört şeritten üçe sonra da üçten ikiye düştü. Ağaçlar yola daha da yaklaştı. Artık sadece ağaç gölgelerinden ilerliyordu Bolt. Pokemonlar yol kenarında, ağaçların dallarında, gökyüzünde, her yerdeydi. Çoğu tanıdık bildik pokemonlardı. Elektrikli kemirgenler, böcekler ve kuşlar. Pachirisuların başları ağaç dallarında bir görünüp kayboluyordu. Pikachular da öyle. Yol kenarında şaşkın gözlerle uzaktan Bolt'a bakıp yaklaştığında kaçıyorlar, çalıların arasında kayboluyorlardı.

Will bir süre sonra bir köyün içinden geçti. Küçük şirin evler yol kenarına gelişigüzel dağılmıştı. Her evin küçük birer de bahçesi vardı. Sebzeler, meyve ağaçları özellikle de üzümler. Evlere üzümlerin tırmanması için özel ahşap kısımlar eklenmişti. Will, üzüm gölgelerinde oturan yaşlı insanlar gördü. Almia'nın bu bölgesinde insanlar yoksul görünüyordu ama aslında elde etmesi güç bir zenginliğe sahiptiler. Köyün çeşmesinde durup matarasını buz gibi suyla doldurdu. O birkaç saniye içinde çevresi köyün meraklı çocuklarıyla çevrilmişti bile. Bolt'a bakıyorlardı en çok. Will'e de ve belindeki poketoplarına.

"Sen pokemon eğitmeni misin?" dedi içlerinden birisi ürkek bir sesle. Yanıtı beklemeden "Nereden geliyorsun?" diye devam etti.

"Evet, pokemon eğitmeniyim. Galardan geliyorum."

Bütün çocuklar hep bir ağızdan "Vaaay!!!" deyip kıkırdadılar. Başka birisi de "Motor senin mi?" dedi. Başka kimin olabilir ki? Çocuk işte. "Benim." dedi Will büyük bir nezaketle. Çocuklar tekrar "Vaaay!!!" çektiler.

Bir süre sonra büyükler geldi. Onlar da daha ciddi bir üslupla nereden gelip nereye gittiğini sordular. Will'in Saba'ya gidiyor olması biraz kafalarını kurcalasa da bu yabancının zararsız olduğuna karar vermeleri uzun sürmedi. Saatin geç olduğunu söyleyip Will'den geceyi köyde geçirmesini istediler. Will de geceyi Touros Dağlarında geçirmeyi planlamıştı zaten. Kamp malzemeleri vardı. Bir süre daha motor sürmek istiyordu ama teklif çok cazip gelince kabul etti. Köyde bu iş için özel bir misafir evi vardı. Will'e bir bebek gibi davranıldı burada. Karnı doyuruldu, yatağı serildi. Evet, bu bir yer yatağıydı. Tabi Will öyle hemen uyumadı. Gloria'yı arayıp olanları uzun uzun anlattı. Ağzı kulaklarına vardı kız kardeşinin. Dinlerken sık sık gülümsedi. Will ertesi sabah yolcu edildi. Bütün köy gelmişti uğurlamaya. Ona hediyeler de verdiler. Köyde yetişen meyvelerden. Will daha önce böyle bir misafirperverlik görmemişti. Bütün bu işler bitince burayı tekrar ziyaret etmeye karar verip tekrar yola çıktı.

Yol kıvrıldıkça başka köyler de gördü. Bazılarının evlerinin çardağında, çardak çünkü önceki köyde bu ahşap yapılara çardak dediklerini öğrenmişti, üzüm yerine sukabakları asılıydı. Sıra sıra köylerin ardından büyük sayılabilecek bir kasaba da geçti. Bazen yoldan gecen pokemon sürüleri nedeniyle durmak zorunda kalıyordu. Wooloolar, mareepler, skiddolar... Garip ama Touros Dağlarında hiç touros yoktu. Bir çobandan öğrendiğine göre Touros Dağlarının adı touroslardan değil Touros adında eski bir kraldan geliyormuş. Burası aslında bir zamanlar Kral Touros'un ülkesiymiş. Gerçekten çok gezen daha iyi biliyor.

Dağların yamaçlarından yine kıvrıla kıvrıla inip Touros Ülkesini yani Almia'nın son bölgesini geride bıraktı Will. Son virajı da dönünce yol yeniden düzleşti. Ağaçlar önce seyrekleşti sonra yerlerini kısa çimlere bıraktı. 1 km kadar ilerledikten sonra yolun üzerinde bir tak belirdi. Metalden yapılmıştı ama hangi metal olduğu pek belli değildi. Çünkü aşırı paslanmıştı. Will durup üzerinde yazılanları yani yazılanlardan geriye kalanları okudu. Kırmızı harflerden bir kısmı düşmüş geriye vida izleri kalmıştı.

"S:BA'Y: H:ŞG::İNİ:"

Will eski püskü tak tepesine yıkılmadan tekrar gazladı. Akşam olmadan haritaya göre ilk Saba yerleşimine ulaşmak istiyordu. Bir süre sonra kısa çimenler de gitti ve kum başladı. Güneş batmak üzereyken artık ışıklar kum tepelerinin üzerinden yansıyordu ve Will hedefine çok yaklaşmıştı. Sonra kumların üzerinde ona bakan yaratığı gördü. Dört ayaklı büyük kulakları olan zarif bir canlıydı. Eevee evrimi büyüklüğündeydi. Kuyruğu da çatallanıyor muydu? Will, Bolt'un üzerindeyken tam anlayamadı. Üstelik ışık da tam yaratığın arkasından geldiğinden karanlık bir siluet olarak göründü Will'e. Sonra beklenmedik bir şey oldu. Hafif bir rüzgar esti ve yaratık rüzgarda savrulup kayboldu. Sanki kumun rüzgarda savrulması gibi. Saniye demeden tepeden tırnağa un ufak oldu. Öyle ki Will hayal gördüğünü sandı. Bolt'u durdurup yaratığın olduğu yere bakarak "O neydi öyle?" dedi kendi kendine. Bu Will'in gördüğü ilk Saba pokemonuydu.

Çok geçmeden Medinetül Şimal Der Almia'ya ulaştı. Kısaca Şimal'e. Burada kalacak bir yer bulup yorgunluğun da etkisiyle hemen uykuya daldı.

Pokemon - Will'in LanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin