23. Bölüm

16 2 34
                                    


Sonunda Cebel Al-Amal ufukta göründüğünde Will ile Amelie'nin yüzlerine birer gülümseme yayıldı.

"İşte orası olmalı. Cebel Al-Amal! Dağın eteklerindeki kasaba da Amal Kasabası olmalı. Başardık Amelie!"

"Başardık Will!"

İfrit Çukurunu geride bırakalı bir hafta kadar olmuştu ama üstlerindeki başlarındaki yaralar henüz iyileşmemişti. Erzakları bitmek üzereydi ve çok yorgundular. Elbiseleri iyide kirlendiğinden, ilkyardım malzemeleri de azaldığından yaralarını iltihaplandırıp da hasta olmak da istemiyorlardı. Will bir hevesle gaza abandı ve ilk hedef olarak kasabayı seçti.

Amal, dağın eteklerine kondurulmuş küçük bir kasabaydı. Evler tıpkı Saba'da gördükleri evlere benziyordu ama burada kasaba meyilli bir alandaydı. Bu bakımdan vahalar boyunca dümdüz yayılan Saba yerleşimlerinden farklıydı.

Kalacak bir yer ayarladıktan sonra Will ile Amelie yemek bile yiyemeden uyuyakaldılar. Ertesi sabah guruldayan midelerle uyandıktan sonra hem gerekli malzemeleri satın almak hem de Avs ile Hoopa'yı araştırmak için kasabayı turlamaya başladılar.

Kasaba halkı Avs'ı soran yabancılara alışkındı. Neredeyse her yıl bir ya da iki şaşkın maceracı buralara kadar geliyordu. Ancak neredeyse hepsi Saba'nın farklı yerlerinden. Saba dışından gelenler oldukça nadirdi. Yine de insanlar Will ile Amelie'ye pek ilgi göstermedi. Sorularıyla bunaltmadı. Hatta bunalanlar kasabalılardı. Anlaşılan kasabalılar Avs'ı pek sevmiyordu. Kimilerine göre dağda bir mağarada pokemonuyla bir başına yaşayan bir kaçıktı. Kimileri göre ise cariyelerle dolu gizli sarayında sultanlar gibi yaşıyordu. İnsanların hemfikir olduğu konular ise Avs'ın kasabaya neredeyse hiç uğramadığı ve ünü yüzünden tehlikeli yabancıları kasabaya sürüklediğiydi. "Onu nerede bulabiliriz?" sorusunun yanıtı ise basitti. "Dağda."

Ertesi gün Will ile Amelie dağın yolunu tuttular. Basit bir patika dışında yol olmadığı için Bolt'u kaldıkları yerde bırakmak zorunda kaldılar. Aşırı sıcakta yokuş yukarı yarım saatlik tırmanış nefeslerinin tükenmesine yetmişti. Nereye gittiklerini bilmiyorlardı. Dağda nerede su bulunur, geceyi nerede geçirebilirler, nasıl tehlikelerle karşılaşacaklar bilmiyorlardı. En önemlisi Avs nerede onu bilmiyorlardı.

Will'in hayalindeki Avs, yüksek bir kayada elinde asasıyla onları bekleyen uzun saçlı, uzun sakallı, beyaz elbiseler içinde bir bilgeydi. İlk günün sonunda o bilgeye rastlayamadılar. Geceyi dar bir kaya kovuğunda büzüşerek geçirdikten sonra aramaya devam ettiler. Oraya buraya tırmanıp "Avs! Avs!" diye seslenip oflayıp puflamayla geçen bir öğleden öncenin sonunda da kimseye rastlamadılar. Bir dağ zirvesi ne kadar büyük olabilirdi ki?

Öğleden sonra erzakları bitmek üzereydi ve bugün için de umutlarını kaybetmişlerdi. Kasabaya geri dönmeyi düşündükleri anda küçük küçük mağaralarla dolu bir yamaca ulaştılar. Yamaçta pencereleri andıran bir düzine kadar mağara girişi vardı. Denemeye değer.

Tek tek mağaraları kontol etmeye başladılar. Will hepsinin girişinden başını uzatıp "Avs!" diye sesleniyordu. Aynı ritüeli genişçe bir mağarada da tekrarlayıp yanıt aldığında ilk başta korktu. "Avs!" diye seslenince "Hııı..." diye bir inilti duydu. "Avs!" diye seslendi tekrar "Avs!" O an önündeki kayalar hareket edip kıvrıldı. Adamın giydiği kirli yırtık pırtık entari mağaranın kayalarının rengiyle öyle uyumluydu ki uyuduğu yerde kamufle olmuştu. Doğrulup yüzünü açtı. Yaşlı değildi. Genç de değildi. Kapkara kıvırcık uzun bir saçı vardı ve darmadağınıktı. Sakalları da bir o kadar dağınıktı ama bıyıkları yoktu. Elleriyle gözlerini ovuşturdu ve uyku sersemliğiyle şaşkın şaşkın mağaranın girişinde duran Will ile Amelie'ye baktı.

Pokemon - Will'in LanetiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin