Tekrardan düzenledim ve başka şekilde yüklemeye karra verdim. Size direkt; İYİ OKUMALAR CANIM OPRUM BAU BAY BAY MUAH
Ölmek istiyorum. Belki yarın belki bu hafta. Ama bugün değil. Çünkü bugün geçmişimin bir hiç olduğunu öğreniyorum.
Bebekken çok ağlarmışım, öyle dermiş annem. Asla susmaz, ağlar ağlar uyurmuşum. Sonra olamamış bazı seyler. Bir gün başladı sessizlik, çocuk oldum bir anda sonra bir ergen. Bir daha da hiç konuşamamışım üstüme kan sıçradığında.
Kırmızı, siyah, mavi bir sürü araba geçiyor. İnsanlar koşuyor yürüyor. Ben de bavulum ile burada bekliyorum.
Çok tekin bir mahallede oturuyorduk. Güzel bir semt değildi ama yine de insanları iyiydi.
Müzik çok güzeldi.
Kendimi kötü hissettim. Kimse. Kimse yoktu.
Giydiğim üst yünlüydü. Mayıs Ayının sonundaydık, o yüzden terlemiştim.
Omzuma dokunan el ile irkilerek arkamı döndüm. Abim. Alp Abim. Alp. Bir adım geri attım ve kulaklığımın tekini çıkarttım.
"Hazır mısın?" Keşke hep yanımda olsaydın.
"Evet." Diyerekten kafamı salldım. "Mutlu musun?" Evet, deseydim acı çeker miydin? Kalbin acır mıydı? Biraz olsun mutsuz olur muydun? Ama sen bana inan, hiç mutlu değilim. "Normal." Doğru. Tüm duygularım alındı.
"Deme böyle." Anladın mı ki?
"Geldi ailen işte. Gerçek. Geçecek hepsi."
Keşke önceden gelselerdi, ya da geldiklerinde ağlasaydım. ' Beni ailemden ayırmayın! ' deseydim. Keşke ölseydim. İyi ki deseydim, keşke.
"Neyse." Kulaklığımın tekini takıp evin önüne doğru ilerledim. Adım attığım yer, çöküp ağladığım yerdi. Bir adım daha. Burası abimin gittiğinde beni alması için bağırdığım yerdi. Bir adım daha. Burası da..... En iğrenç korkumun olduğu yerdi.
Hızlandım. Gelmiştiler. Annem ve babam. Ne komik ama!
Arkamdan sarılan bir çift kol beni kendisine çekti. Kokusunu tanırdım.
"Lütfen, benden nefret etme." Nefretim kimeydi, niyeydi, nerden gelmişti? Bunların cevabı vardı. Sadece kimse anlamak istemiyordu.
Kollarımı ona sarmadım. Kokusunu almak istemedim. Başımı yanıma yatırdım ve bekledim. Beni sarmasının bitirmesini bekledim.
Lütfen bırak.
Bırak beni.
"Bana kızma, abicim. Lütfen. Senin nefretinle yaşamak zor." Bana sarılmayı bıraktı ve kollarımdan tuttu. "Unutma beni olur mu?" Ben kimseyi hatırlamıyorum.
Arkama baktım, ve bitmişti. Benliğim burada sonlanmıştı. Bedenimin içinde ki ruhun mezarlığını terk ediyorum. "Görüşürüz." Ses tonumda ki soğukluk belki ona hatırlatırdı.
Diğer tarafa döndüm ve bana bakan gözlerin odak noktası oldum. Bir adam ve bir kadın. Bu kadar. Bir aile değil. Bir anne baba değil. Bana bakanlar bir adam ve kadındı.
"Hadi, gidelim kızım." Ben senin kızın değilim. Abimin suratına bakmadım, ve yolculuk başladı.
"İyi misin?" Kafamı salladım. Önümde oturan kadın içtenlikle gülümsedi ve önüne geri döndü. Kulaklığımı takıp cam tarafına doğru baktım.
Yollar ve yollar. Uzak mıydı acaba evleri?
Yarım Saat Sonra
Geldiğimiz eve doğru baktım. Büyüktü. Çok büyüktü. Demek ki sadece ikisi yaşamıyordu. Yolculuk uzun ve sessiz geçmişti. Ya da ben öyle istemiştim.
"Gel Miray, birlikte girelim." Kadınla birlikte bahçe kapsından girmiştim. Omuzumdan narince itekliyordu.
"Kaç kardeşin var biliyor musun?" Kadının suratıına boşboş baktım.
"4 Abin var, Miray." Şaşırmıştım. "Ayrıca bir ikizin ve kardeşin var." Ne kadar da fazla! Bir sürüydü. "Ama hepsi burada değil. Yarın buradalar." Elif Hanım, açıklamasına bir şey demediğimi gördüğün de üzülmüş olmalıydı. Ne dememi bekliyordu ki.
Bu suratı beklemediği kesin.
Bu suratı kim bekler?
Kimse.
"Sana test açıklandığı ilk gün oda hazırladım. Görmek ister misin?" Heyecanlı ifadesine kafamı sallamakla yetindim. Ağzımdan çok fazla cümle duyarsınız, bir ambulans çağırın. Demek ki iyi değilim.
251122
Neden buradabitirdim hiç bir fikrim yok 2. Aile kurguma hoş geldiniz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MiraYaprak
General FictionMiray, ay gibi parlak, saçılan ışık demek. Anılarım, hayatım, 17'im Miray'dı. Yaprak'ı tanımıyorum. Kim olduğunu da bilmiyorum. Yaşım 10'da kaldı bir daha da ilerlemedi, şimdiyse birleri geldi ve beni daha da geriye götürdü. Tek başımayım 'Ay' g...