🌷

906 31 0
                                    

"Miray okula gitmeyebilirsin, evde kalmak istersin veya dışarı çıkm-" Faruk Bey'in cümlesini kestim. "Gerçekten gerek yok, hem sınavım da var bugün," Dedim.

O da gülümseyerek, "sen nasıl istersen" diyerek cevapladı.

Toprak atladı, " baba ben gitmesem de olur dimi?"

"Tabi oğlum hatta yol üstü seni istediğin yere bırakıyım. Orada gez, eğlen ne istersen," diyerek yalandan güldü. Toprak yüksek bir sesle, "valla mı!"

Faruk Bey gülerek oğlunun omuzuna şakadan vurdu. Ceketimin fermuarını taktım, hava akşamları soguk gibi olsa da şuan sıcaktı fakat ben çok üşüyen biriydim.

"Baba ciddi mi ya," diye babasına yüklendi. İkisinin de gülüp eğlendiler bu zamana 3. Gözden izlemek çok da güzel bir duygu değildi. Bakmamak için arkama çantamı almak için eğildim.

Sırt çantamı omuzuma atıp, dış kapıyı açtım. Yüzüme rüzgar çarptı, arkadan Elif Hanımın sesini duydum. "Miray emin misin bak evde kalabilirsin?" Ay bunaldım. "Evet, eminim" diye cevap verdim.

Pazartesi günlerini hiç sevmiyordum. Adım adım evden çıktım,  "Nereye Miray?"
Başka birinin sesini duyduğumda oraya  doğru döndüm. Aras.

"Okula?" Diye cevap verdim. Ne sanıyordu? Pazartesi sabahın köründe formaların içinde nereye gidiyordum.

Gülümseyerek bana bakarak, "Onu demiyorum Miray, sizi ben bırakacağım."

Ben de, "gerek yok ben kendim giderim."

"Olmaz öyle şey, hadi arabaya." Sonrasında yüksek sesle, "Ege hadi abicim kalk şu masadan. Yemin ederim Toprak'ı geçtin!"
Kahvaltı masasından hala kalkmamış olan Ege'ye seslendi.

Toprak arabaya doğru gitti, o da herkes gibi beni görmezden geliyordu.
Geçtiğimiz akşam yemek masalarında ya da kahvalti da kimsenin umurunda değildim. Bana en yakın davranan Aras'tı. O da normaldi aramızda bir kaç cümle geçmişti. Geri kalanlar ise benimle artık göz temasına bile girmiyordu. En iyisiydi. 18'ime kadar dayanıcaktım. Başka ne yapacaktım ki?

/

Araba yolculuğu sessiz sakin geçmişti, okulumun yolunu söyleyip beni bırakmıştı.

Derse girmek için merdivenlerden çıkarken arkadaşımla karşılaştım.

Uzun kahverengi saçlı, kumral en yakın  arkadaşım Cemreydi.

Cemre, " Hakan geldi yanıma." Konuya direkt girerek bütün odaklanmamı ona verdim. Hakan mı? Ne alakaydı? Hiç bir iletişimim kalmamıştı. Nolmuştu ki!

"Neden?" Diye sordum. Omuzunu silkerek, "bana seni sordu. ' Miray arasın beni ' dedi." Cemre bana yaklaştı, "noldu bakalım?" Neyi kastettiğini anlamıştım. Ama düşündüğü şeyle hiç bir alakası olmayan bir konu vardı ortada.

Tüylerim diken diken olmuştu. "Yok öyle bir şey." Desem bile Cemre'nin bakışları hiç değişmemişti.

"Yok yani varsa söyle. Var dimi? Var var biliyorum, aslında biliyordum. Yani insan bi söyler neden demedin ki? Ben  böyle şeyleri sana söylememezlik yapıyor muyum! Bak mes-"

Gözlerimi devirerek "Cemre, Allah için. Sabahın köründe," diye cevap verdim.
"Ee yeni ailenle aran nasıl?" Diyerek konuyu değiştirdi.

Derin bir nefis verdim, sınıfın önüne gelmiştik sonunda. "Normal," diye cevap verdim. Hiç konuşasım yoktu bugün.

"Okuldan sonra kafeye gelsene, mesaim bitince birlikte gezeriz keyfin yerine gelir çok soluk duruyorsun." Hakan'ı benimle ne işi olduğunu öğrenmem gerekiyordu. Mesaj atsa mıydım ki?
Allah kahretsin net bir şey olmuştu.

"Yok kanka, ama belki uğrarım. Okul çıkışı biraz işim var da." Bahaname karşılık, Cemre bana umutsuz bir şekilde  baktı, 

"İyi sen bilirsin. Ama uğra cidden, ay Pelin git sen karşıda ki kafeye başla. Allah'ım hani demiyim demiyim diyorum ama bir insan bu kadar mı özenti olur!" Allahtan Cemre konuşmaya başladığında içeri öğretmen girdi. Şükür. 

/

Dersin sonlarında telefonumu açıp Hakan'a yazmıştım. Bana dün yazmıştı fakat ben cevap verememiştim, şimdi yazdığımdaysa da o cevap vermedi. Ne olmuştu ki. Daraldım.

Elimi kaldırıp, "hocam lavobaya çıkabilir miyim?"

Öğretmen izin verince kalkıp, sınıftan dışarı çıktım.

Soğuk terlemelerim başlamıştı. Ellerimi boğazıma götürdüm, tuvalete doğru koridoru dönünce kolum da el hissettim.

"Miray?" Yüzüme doğru eğildi,
"Hakan?" Yüzünü unutmak mümkün müydü. Burun buruna olduğumuz halden rahatsız oldum ve kendimi ondan uzaklaştırarak ona tekrardan baktım.

"Noldu Miray? Bizi unuttun hemen?" O an gıcık yüzüne tükürmek istedim.

"Yüzünü cehennemde unutmam." Söylediklerim umurunda olmamıştı.

Hakan gülümsedi, "demektir ki orada da birlikteyiz."

"Hakan. Oyalama ne istiyorsun, niye Cemreye gidiyorsun?"

Bana bir adım attı, " söyle bakalım, bitti mi senin bu işlerin. Kullanmıyor musun artık?"  Sanki birileri bizi dinliyor gibi hissettiğim için, gözlerimi yuvalarından çıkacak gibi etrafıma birileri var mi diye baktım.

"Ne diyorsun Hakan! Kes." Beni gıcık etmek için söylüyordu. "Söyle ne istiyorsun?" Diye konuyu bırakıp gitmek istedim.

"Seni."

"Ben mi?"

"Evet. Yaprak, seni istiyor."
Kalbim sıkıştı.

"Siktir git Hakan." İnanmak istemedim. Ben bir şey yapmamıştım. Kacip gitmek istedim, yanından geçip giderken beni kolumdan tuttu, kendine çevirdi.

"Miray." Ses tonu gergindi. Demek ki ciddiydi.

"Miray ben ciddiyim."

Sesim cılızlaştı, "neden? Hakan ben bir şey yapmadım. Kaç ay oldu, Hakan?"

Hakan ciddi bir yüz ifadesi takındı, "Miray problem bu sefer büyük olabilir. Nedenini bilmiyorum. Fakat dikkat et."

Nefeslerim ard ardına geldi, kalbim acıdı.

Hareketlilik hissettiğimde karşımda ki Hakan gitmişti.

Terli ellerimi, yeleğime sildim.

Allah kahretsin. Nolmuştu?

Koridorun sonunda ki tuvalete gittim. Kalp atışlarımı kendim duyabiliyorum.

Ellerimi yıkadım, yüzümü, boynumu. Suyun tüm kiri alıp gitmesini istedim, ama olmadı. Bütün kir bedenimde. Her yerim kirli. Her yerim. Gözlerimden yaşlar mi aktı, bilemedim. Hissedemedim, yüzümü, elimi, vücudumu.

000

Kısa olduğunu biliyorum fakat biraz hastalandım, kusuruma bakmayın. ❤️❤️❤️❤️❤️❤️❤️

MiraYaprakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin