Merhablrrrr HASTA OLDUĞUN İÇİN BÖLĞMĞ GEÇ ATTIM ÇOK ÇOK ÇOK ÖZÜR DİLERİM YEMİN EDERİM HEPİNİİZİ ÇOK ÖPTÜM
Iyi okumalar, öptüm💜
"SEN KENDİNDE MİSİN KEREM NE DEMEK KAYBETMEK!" Yakasından tuttu ve itekledi.
Gece. Saat 3 olmuş bile. Ay bile gitmiş. Kimse yok sokakta.
"Söz veriyorum bulucam, anne." Kerem'in lafını bütün mahalleye dinletecek şekilde bölündü.
Elif Hanım ellerni yumruk yaptı ve oğlunu göğsüne vurmaya başladı, "nasıl kaybettim? Kerem, kaybedemezsin! Kerem ben daha yeni buldum kızım! Kaybedemezsin!" Sesi kısılana kadar bağırmıştı. Kerem hiç tepki vermemiş, öylesine bekliyordu.
"Sizden tek bir şey istedim." Hepsine döndü, "TEK BİR ŞEY."
Çocuklarının yüzlerine baktı. "Yıllar sonra bulduğum kızımı mahvetmeyin dedim! Ama siz mahvettiniz. Ait olduğu yere barındıramadınız. Gözünüzde hiç şu kadar değeri yok muydu? Kardeşiniz o sizin, benim kızım! Sizi kim yetiştirdi?" Kimse yüzüne bakamadı, Faruk Bey, Elif Hanım'ın omuzlarından tuttu ve koltuğa oturttu.
"Sakin ol Elif. Söz veriyorum gelicek tamam mı?," kendi bile inanmasa eşi inanmalıydı. Umuttan başka çare yoktu.
Kerem arkasını dönüp gittiğinde peşinden babası gitti kapının önüne vardıklarında Faruk bey konuşmaya başladı, "gerekirse taş üstünde taş bırakma, ama kızımı bul, Kerem. Kaybettiğin kızımı bul, oğlum."
Kerem gözlerini ovuşturdu, ve arkasını dönüp çıktı. Arkasından gelen kapı sesini duymamazlıktan geldi ve arabasına bindi.
"Ne biliyorsun?" Dedi Aras.
"Bir şey bildiğim yok." Arabasına bindi ve kapısını kapamadan Aras onu engelledi, "Kerem!"
Aras diğer koltuğa geçip oturdu. Onun bir şeyler bildiğini biliyordu. Yaprak ile ilgili bir şeyler bildiğine yemin bile edebilirdi.:
Aynı yerde bin tur atmamış gibi gidip geliyordu. Kerem kendine lanetler okuyor ve pişmanlığı onu öldürüyordu."Allah kahretsin ben ne yaptım!" Ellerini başının arasına aldı, ve çömeldi.
"Allah'ım ben ne yaptım?" Yaprak'a söylediği her kelime kalbinde bir acıya eş değer olmuştu. Nasıl gitmesine izin vermişti?
Üstü başı toprak ve çimenlerle kaplıydı, sabah olmuştu. Gitmediği ev, sokak, otel kalmamıştı. Omuzunda bir el hissetti, yanına Aras oturdu ve ikiside toprağa oturmuş ileriye bakakalmıştı.
Az ilerde adamları onlar için herhangi bir şey ararken, iki kardeş bitkin düşmüştü.
"Ben ne yaptım, Aras?"
Cevaplanmadı sorusu.
-
Miray
Gözlerimin acısı katlanarak arttı ve yabancılık hissiyle bir anda kalktım.Neredeydim ben?
"Uyandın mı?" Kapıdan giren kişiye baktım, nefeslerim tıkanmış gibiydi.
"Kahvaltı hazırlıyordum."
Ona boş boş bakarken, yattığım yerden kalktım, büyük bir oda değildi. Karşımda bir adam vardı ve kim olduğunu bilmiyorum.
"Nerdeyim ben?" Boş boş bakmayı kestim ve sorduğumda bana baktı, "benim evimdesin."Üstüm çamurluydu, başım ağrıyordu, en son Keremle tartışmıştım. Ve bir yere uzanmıştım. Buraya nasıl gelmiştim.
"Sen kimsin ben nerdeydim?" Ayağa kalktım ve ne yapacağımı bilemez oldum. Başım dönüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MiraYaprak
General FictionMiray, ay gibi parlak, saçılan ışık demek. Anılarım, hayatım, 17'im Miray'dı. Yaprak'ı tanımıyorum. Kim olduğunu da bilmiyorum. Yaşım 10'da kaldı bir daha da ilerlemedi, şimdiyse birleri geldi ve beni daha da geriye götürdü. Tek başımayım 'Ay' g...