"Al bakalım," dedi ve elindeki sandviçi uzattı, gülümseyip aldım. "Çok alıştırma bence, yoksa-" dememe kalmadan sözümü böldü, "alış." Aras'ın dediklerine karşı hem yüzüm ve gözlerim hemde kalbim sevinçle çarpmıştı.
Elimdeki sandviçten bir ısdırık alıp ne kadar lezzetli olduğuna dair sesler çıkardım, "eline sağlık" dediğimde güldü.
Paçalarımdan biri çekişitirdiğinde oraya baktım, elinde boynu bükük papatya vardı, 4. Kez hiç sıkılmadan bahçeden çiçek kopartıp tek tek bana getiriyordu.
Çınar'ın elinden çiçeği aldım ve masanın üstüne diğerlerinin yanına koydum, "teşekkür ederim."
Her onunla konuştuğumda utanıp kaçıyordu, koşarak bahçeyr geri gitti. "Çok sevdi seni," Aras'a dönüp "ben de onu çok sevdim."
"Hadi bitir sandviçi, kahvaltıda bir şey yemezsin şimdi." Dedi ve karşıma oturdu. Gece burda kalmıştık, bir kaç aile evde yer kalmadığı için otelde yattığını duymuştum. Bazıları kahvaltıyı hazırlarken, ben Aras'ın benim için yaptığı kahvaltıyı yiyiyordum. Beni böyle düşünmesi ne kadar dışa vurmasamda hoşuma gidiyordu.
Sonra içeri büyük kuzenlerinden biri girdi, ve Aras'ı çağırdı. "Geldiğimde bitir." Yani sen demesemde sıkıntı yoktu, sabahları çok aç oluyordum.
Onlar mutfaktan çıkınca ben de bahçeye Çınar'a bakmaya gittim. Elimdeki sandviçten bir ıssırık daha aldım ve biraz etrafa baktım. Büyük bir bahçeydi çiçeklerle kaplıydı, yemyeşildi. Çınar'ı göremiyince etrafa bakındım.
Biraz ilerde karşı kamalye de dün tanıştığım Mavişi gördüm, yanında Çınar da vardı. O tarafa yürüyüp Çınar'ın arkasından yanağını öptüm, hemen kafasını bana çevirdi, "sen mi öptün beni!" Kafamau salladım, ay bu çocuk çok şirin ya!
Çınar oturduğu yerden zıplayıp arkasına bakmadan koştu. "Aa öpmem bi daha?" Diyip gülerek alınmış gibi yaptım. Karşısına oturdum.
Maviş bana bakıp duruyordu, "niye burda rus edebiyatı baş karakteri gibi davranıyorsun?" Dedim.
Dediklerime gülüp, "öyle mi yapıyorum?"
"Evet! O benim karakterim, Maviş" dediğimde daha da çok güldü, "Maviş?"
"Gözlerin maviş maviş." Dediğimde gülümsedi.
"Aramızda kaç yaş var biliyor musun? 'Abi' desen daha iyi gibi" dedi.
"Yok ya bu iyi işte." Dedim ve güldüm. Elimdeki sandviçten bir parça böldüm ona uzattım. "Alsana," şaşkın ifadesini sildi ve elimde ki ekmeği aldı.
"Ee beğendin mi burayı?" Dediğinde evi kastetmişti. Bir yandan da verdiğim yarım sandviçi yiyordu.
"Yani biraz futbol tribünü anımsatsa da beğendim. En azından sıcak kanlı çoğunluk." Ben konuşurken gülerek beni izliyordu. Bu abiyi bilmiyorum ama valla onu kendime benzetiyordum.
"Öyle mi?" Dediğinde kafamı salladım.
Devam etti, "soğuk kanlı olanların baş lideri Kerem galiba?" Ne lideri canım kelimenin vücut bulmuş hali.
"Sen dedin ben değil." Dediğimfe güldü aradan bir kaç dakika geçti ve etrafa göz gezdirdim, evin yukarısına baktığımda, Göktuğ'yu gördüm. Bizi izliyordu, 'ne var' anlamıdında kafamı salladığımda içer geçti.
"Sevmiyor musun hiç birini?" Dediğinde cevaplamadım, "senin kardeşin var mı Maviş?" Sorusunu atladığımı anladı ve, "var."
"Kaç tane?"
"Benimle birlikte 3" dedi.
"İyi siz azmışsınız, dün herkesle tanıştığımda maşşalah dedim. Bir çocuk sevdası var bu ailede helal olsun. Bak Barlas abi yakında da taht kavgası çıkar görürsün." Dediğimde bana bakarak gülmeye başalafı ve kapının oradan, "Miray!" Bu gür ses yükseldi. İkimizinde yüzündeki gülümseme gitmişti
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MiraYaprak
General FictionMiray, ay gibi parlak, saçılan ışık demek. Anılarım, hayatım, 17'im Miray'dı. Yaprak'ı tanımıyorum. Kim olduğunu da bilmiyorum. Yaşım 10'da kaldı bir daha da ilerlemedi, şimdiyse birleri geldi ve beni daha da geriye götürdü. Tek başımayım 'Ay' g...