🍎

540 20 0
                                    

Kahvaltı için aşağı istemeye istemeye inerken kendimi bulmuştum, son koridoru geçerken, Faruk Bey'i duymuştum.

"Miray istersen bu sefer konuşalım mı?" Kaçışım yok galiba, Faruk Bey'i nerede görsem yolumu değiştiyordum. "Tamam, olur" diyerek kafamı salladım. "Hadi, gel" diyerek beni çalışma odasının olduğu yere götürdü.

Odaya girdikten sonra kapıyı kapattı ve karşımda ki koltuğa oturdu. Oda kahverengi ve siyahtan oluşuyordu, çalışma masası ve önünde 2 deri sandalye, koltuk vardı köşede o da deriydi. Bir kaç dakika geçti, "Miray," bir kaç kere öksürdü ve devam etti, "iyi misin?"

Neden soruyordu? Ne istiyordu? İyi miyim bilmiyorum, "bir sorun mu var?" Diye cevapladım.

"Sorun, senin burda rahat hissetmemen. Burası senin evin." Dedi.

Ben de, "oğlunuz 2 gün önce içtiğim suya kadar hesap yaptı üstüne üstlük demediğini bırakmadı bence siz onunla bu sorunu konuşun?" gözlerini benden ayırmayarak konuştu.

"Ben onunla konuştum aynı zamanda,
sen gelemden önce burda olaylar çok karışıktı. Eminim ki abin deme-"

Sözünü keserek, "o benim abim değil." Yok canım öyle, aileyiz kabul ederiz.

Devam etti,"tamam Göktuğ bunu demek istememiştir. Onun adına senden özür dilerim. Burda olman bu aile için me kadar değerli tahmın bile edemezsin. Sen şuraya geldiğin ilk dakika eşimin yüzündeki 10 yaş gençleşmesi bir yana yıllar sonra beraberiz." Ulan şimdi bir şey diyeceğim terbiyesiz olucağım, yara bandımıyım oğlum ben.

Ben de, "iyi diyosunuz güzel diyosunuz da ben sizinleyken yaşlanıyorum resmen."

Yorgun göz altlarına baktım, heybetli bir adam yanımda küçülmüştü, derin bir nefes aldı bana baktı, inceledi. "Ben baba olmayı öğrendim ama kız babası nasıl olur bilemedim. Bilmiyorum. Seninleyken geçtiğimiz yılları tamamlayacağım, söz veriyorum. Sen benim için değerlisin, kızım. İster miyim kötülüğünü hiç?" Nefesini düzenleyip devam etti, "Biz aile olmak istemiştik, yapamadık şimdiyse bir şansımın daha olması benim  ya da bizim için ne demek biliyor musun?"

Bilmiyorum benim ailem yoktu.

"Bunları üzülmen için demiyorum, mutlu olman için diyorum." Dedi.

Konuşamıyorum. Bilmiyorum dilim bağladı resmen, tutuldum.

"Miray,"

"Miray  bir şey isteyebilir miyim?" Ona doğru baktım.

"Miray ben kızıma 3 yaşından beri kokusunu içime çekmedim, ona bakmadım, dokunmadım. Ona bir kez sarılabilir miyim?" Masum sorusuna karşılık gözlerimi indirdim. Ellerimin terini pantolonuma sildim. Ayağa kalktım, o da kalkarak bana baktı. Ama ben yapamazdım, hazır değildim.
Aklımdan düşünceleri artık dinleyemiyordum. Arkamı dönücekken ilk defa dinlemek istemedim. Sustular, benim düşüncelerim sustu. İlk defa düşünmedim. Kalbimin acısı geçmiş gibiydi.

Tekrardan ona döndüm ve bir adım attım, beni beklediği için umutsuz gözleri ilk önce sanki parıldadı güldü ve kollarını açtı. Beni kendine çekerek sarıldı. Omuzuma yüzünü dayadı, ve kokumu içine çekti.

Erkek parfümü burnuma doluştu. Ben ona sarılmasamda o bana sıkı sıkı tutunmuştu kaçıcakmışım gibi bana öyle bir sarılıyordu ki kemiklerim iç içe girmişti.

Cemre'ye sokaktaki bir insandan farkı yok demiştim fakat yanılmışım. Çok fark ediyormuş. Tanıdığım veya tanımadığım biri gibi değildi bu başkaydı.

Boşta kalan ellerimi napıcağımı bilemedim. Kendimi huzursuz hissetmiyordum, aksine güven hisse aşılamıştı.

:

MiraYaprakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin