Nane Limon

388 27 0
                                    


Arka arkaya bölüm attım ben bile şaşkınım

"Bu ne?" dedim sertçe.

Arkasında olduğumu bildiğini biliyordum. Yavaşça bana döndü.

"Ne olmuş?" İçtiği sigarasını yere attı, ezdi.

"Bana telefon mu aldın?" İlk elimdeki son model telefona baktı, sonra bana omuzlarını silkti.

"Evet," dedi utanmadan.

Güldüm, " 'evet'mi? Ya sen kimsin de bana telefon alabiliyorsun! Hangi yüzle? Senin bana neler yaptığından haberin var mı!" Dedim bahçenin ortasında bağırarak.

Bana bakmaya devam etti, hiç bir şey demeden. Dün merdivenlerden inerken telefonumun düştüğünü görmüştü, ve bugün de odamın önünde son model kutusuyla beraber telefon bulmuştum.

Keremden cevap alamayacağımı anladığımda, "hatırlatıyım istersen?" Dedim.

Ellerini cebine soktu ve yine hiçbir şey demeden bana bakmaya devam etti.

"Hiç bir şey olmamış gibi davranamazsın! Senin bana neler yaptığından şu kadarcık haberin bile yok! Şimdi gelmişsin de bana telefon alıyorsun!"
Diye bağırdım.

"Yaptıklarımdan gurur duymuyorum sadece temkinli biri olmam-" sözünü kestim.

"Bunu bana sokak orospusu diyerek mi yapıyorsun?" Kaşlarını çattı dediklereme karşı, bakışları dikleşti bana doğru bir adım attı.

"Ben öyle bir şey demedim."

"Ama lafı bunu getirdin." Dedim.

Telefonu yere attım, "hani benim yerim sokaktı? Neden fikrin değişti? Ya da değişmedi değil mi?"

Döndüm ve tam gidecekken kolumdan tuttu, "ben böyle bir şeyi kastetmedim." Dedi soğuk sesiyle.

Derin bir şekilde nefes aldım ve, "şunun şurasında 1 yıl bile kalmadı çokta umurumda değil zaten fikirlerin. Önemli biri de değilsin benim için Neyi kast ediyorsan et." Dedim ve son kez dönüp, "ve bir daha sakın bana yaklaşma ya da bir iyilik yapma. Çünkü şuandan itibaren yapıcağın her şey bir hiç." Ve eve girmek için yol aldım.

Çıldırmak üzereydim, hangi yüzle bana telefon almıştı? Onun yüzünden kaçırılmıştım resmen üsütüne üstlük yemediğim laf kalmamıştı kaçırıldığımı bilmesede bana yaptıkları bir telefonla affedilemezdi.
Mutfağın bahçesinden eve girdim ve düşüncelerimi bir kenara bıraktım. "Hayırdır yüzünden düşen bin parça?" Kafamı kaldırıp, bunu diyen kişiye baktım, Aras. Mutfak taburesine oturmuş önünde birşeykeri karalıyor gibiydi.

"Yok bir şey." Dedim omuzlarımı silkerek.

Oturduğu mutfak taburesinden kalktı karşıma dikilip, "var bir şeyler, söyle bakalım."

Upuzun boyuyla yanında kısa kalmıştım, "gerçekten, yok bir şey." Dedim inandırıcı bir ifadeyle.

"Alnın nasıl oldu?" Diye sordu, gülümsedim. Beni düşünmesi çok tatlıydı. Kabuk bağlamıştı bile, hiç bit şey hissetmiyordum. "Turp gibiyim," dedim gülerek.

Güldü ve, "dizlerin?" Diye sordu bu sefer.

"Onlarda turp gibi." Dedim.

"Başka bir yerind-"

"Ay sende iyi ki okumuşsun valla, ben cevaplarken yoruluyorum turp gibiyim işte." Dedim gülerek.
Aras sırıttı, "e o kadar okumuşum havasını atıp, kardeşime nasıl olduğunu sormıyım mı?" Dediğinde buz kestim.

MiraYaprakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin