"Hadi toplanın, gidiyoruz!"
Jimin'in söylediği şeyden çok söyleme şekli dikkat çekiciydi. "Şöyle iyi bi dağıtmayı hak ettik bence!" Hala bu kadar enerjik olması şaşırtıcıydı gerçekten de.Onun aksine her biri birbirinden yorgun olan üç arkadaşıma baktım, rahatsız oturakta geri yaslanıp sırt kaslarımı rahatlatmaya çalışırken. Hepimiz uykusuz ve yorgun olsak da kutlamaya değer bir gündü bence de.
"Önce yemek yiyelim. Ben açlıktan ölüyorum. Soobin'in de ilaç içmesi lazım zaten." diyen Yeonjun'du, içimizde en yorgun görünen oydu kesinlikle çünkü mezuniyeti bu ve bir derse daha bağlıydı ve diğer dersin sınavının çok da iyi geçmediğini söylemişti sunum için hazırlanırken.
Yemek teklifi herkese mantıklı geldiğinde uğultu şeklinde mekan alternatifleri duyulmaya başlamıştı beş kişilik erkek grubumda.
Büyük eski amfideki kalabalık giderek azalırken Hoseok sormuştu. "Arabayla gelen var mı?" ve ciddi bir bıkkınlıkla devam etmişti konuşmasına "Kampüs dışında yiyelim. Ben bir an önce uzaklaşmak istiyorum burdan."
Aynı benim gibi bir kaç hafta sonra mezun olacak olan çift dikiş arkadaşımın omzuna attığım kolumla yan yana yürüyorduk şimdi Jimin'in arabasına doğru.
"Hadi ama dostum şunun şurasında bir kaç hafta kaldı sonra istemesen de uzaklaşacaksın burdan. İşe başlayınca ararsın bu günleri...""Hahh. Bu günleri arayanı si... Neyse. Ben kolay kolay adım atmam bi daha buraya."
"Hey hey hey! Daha yıl sonu gösterisi var. Bu seninle son sahne alışımız olacak." Jimin'in konuşmamıza dahil oluşu ile Hoseok abartılı hareketlerle dudaklarını büzmüştü. Adam cidden de okuldan nefret ettiğini belli ediyordu.
"Mezun olacağıma sırf şu yüzden sevinemiyorum zaten... Ne var yani dans kulübü mezunları da kabul etse..."
"Hadi ama hyung, öğrenci kulüpleri mezunlar için değildir. Adı üstünde..."
"Ona bakarsan bu ders de üçüncü sınıflar için değildi ama sen aldın velet!"
"Aynı şey mi hyung yaa!" Mızmızlanan sunum grubumuzun en küçüğü üçüncü sınıflardan Soobin'di. Aynı zamanda ev arkadaşı olan Yeonjun bu dersi alıyor diye aldığına adım kadar emindim. Hatta ona aşık olduğuna da emindim ama kanıtlayamazdım.
Üzerimizde emanet durduğunu düşündüğüm, sırf sunum için giydiğimiz cekeleri çıkarıp Jimin'in pek de büyük olmayan bagajına laptoplar ve sunum ekipmanlarının yanına gelişi güzel tıkmıştık. Beş erkek bir arabada, pek rahat olmayan neyse ki kısa bir yolculuğun ardından pek sık gel(e)mesek de iyi bildiğimiz restoranda tıka basa doyurmuştuk karnımızı.
Günlerdir girip çıktığımız sınavlar, teslim edilen ödevler, raporlar vs. ve bugün yaptığımız sunumla beraber ben ve Hoseok mezuniyet için gün saymaya başlamıştık artık. Yaz sonunda ben Fransa'ya gidiyordum, o da Seul merkezli bir tasarım şirketinde işe başlayacaktı.
Oldukça başarılı bir üniversite hayatım olmuştu ve ilk senemde bana mentorluk yapan üst dönemlerden SeokJin Hyung'un üç senedir çalıştığı çok uluslu bir şirketten kabul almıştım -mezuniyeti garantilesem de- mezun olmadan.
Üstelik bu güzel haberi yıllık tatili için Seul'e gelen hyungdan bizzat öğrenmişitm. Önce reddedildiğimi söyleyerek moralimi yerle bir etmiş hemen ardından çantasından çıkardığı üzerinde adım yazılı şirket kartviziti ile içime serin sular serpmişti. Çünkü tanrı biliyor ya, kabul edileceğime o kadar inanıyor ve yurt dışında yaşamayı o kadar çok istiyordum ki Seul'de herhangi bir şirkete başvuru bile yapmamıştım.
Kişisel kartvizitimi elime alıp incelerken hyung'un sırf beni kandırmak için ciddi bir prodüksiyon hazırladığını düşünmüştüm. Oyunculuğuna yönelik övgülerimi de ekleyip bu fikrimi söylediğimde şirketin işe aldığı yeni mezun kişilere haberi bu yolla vermesinin bir gelenek olduğunu söylemişti.
Bir kez daha doğru şirkete başvurduğumu düşünmüştüm o gün.
Jimin ise asistan olarak okulda kalmaya kararlıydı ve onun da yüksek tuttuğu not ortalaması ve iyi insan ilişkileri, sevilen profesörlerden birinin asistanı olarak kalmasında etkili olmuştu.
Soobin sadece üçüncü sınıfı fire vermeden geçmenin derdindeydi ve zor da olsa olacak gibiydi. Yeunjun ise öyle yada böyle sınavların bitişine seviniyordu. Geçip geçmediğini sonuçlar açıklanınca görecekti.
Kısacası hepimiz kutlama yapmayı haketmiştik.
Bir kaç saat sonra, garson masamızdaki boş tabakları toplarken Jimin'in hepimizi şaşırtan enerjik hali geri gelmişti. Yayıldığı sandalyesinde bir anda dikleşip ışıl ışıl gözlerle konuşmaya başlamıştı.
"Şimdiii iki sorum var..." hınzır bir ciddiyet vardı yüzünde ve sesinde "...birincisi; sınavı sunumu falan kalan var mı?"
Olmadığını biliyordu ama emin olmak için sorduğunu da belli ediyordu. Biz yine uğultu şeklinde olmadığını belli ettiğimizde suratına şeytani bir ifade yerleştirip hepimizin sırayla gözlerine bakmıştı.
"İkinci soru! Değişik bir şeyler yapalım mı?"
İlk yayın: 06/08/22
Düzenleme ve yeniden: 14/03/23👇👇👇 Lütfen oy verir misiniz 😘
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zenne - TaeKook
FanfictionTeninin üzerinde kayan bir buzdur uzak bakışlarım... Semekook #1 Powerbottom #1