Altı

215 22 0
                                    



Normal değildim. Günlerdir o dansçıyı düşünmekten kafayı yemek üzereydim.

O gece bitip gitmiş üzerinden günler geçmişti, içtiğim alkol bile vücudumu terk etmişti ama benim aklım başıma gelmeyi reddediyordu. Öyle ki, o geceden iki gün sonra Jimin ile buluşup derdimi anlatmıştım. Şaşkınlık yerini çok çabuk kızgınlığa bırakmıştı.

"Ne demek sahne arkasında dansçıyı sıkıştırmak Jungkook? Delirdin mi sen? Hyunglar duyarsa ne yaparlar biliyor musun?"

"Yani şimdi sıkıştırmak demeyelim de..."

Kimseyi taciz etmediğime ikna olsa da yine de tüm konuşma boyunca huzursuzdu Jimin.

"Anlamıyorsun... Mekanlarında böyle şeyler olmasına izin vermezler, bu onlar için sadece şirket politikası gibi bir şey değil... bu prensip meselesi. Ayrıca beni ne kadar zor bir duruma soktuğunun farkında mısın sen? İlk defa arkadaşalrımı götürüyorum o mekana ve en hassas oldukları şeyi yıkmaya çalışıyor içlerinden biri... Lütfen kendini benim yerime koy Jungkook."

Haklıydı, ama vazgeçemiyordum. O da biliyordu beni, şimdiye kadar hiç bir ilişkimi, kimseyi böylesine ciddiye almamıştım. Hayalperest bir insan değildim. İlk görüşte aşk, ruh eşi gibi şeyler benim için aşırı soyut kavramlardı. Hiçbir zaman bunların arayışında olmamış ama buldum diyenleri de eleştirmemiş, küçümsememiştim.

Benim o dansçıyla ilgili inandığım gerçek, aramızdaki enerjiydi. Hislerimdi. Hayat bana büyük konuştuğum için -ya da düşündüğüm için diyelim- bir ters köşe mi hazırlıyordu; yoksa şimdiye kadar hiç yapmadığım şekilde kader denen şeyin varlığını sorgulamamı mı istiyordu bilmiyorum ama onu düşündüğümde tüm bedenimin orta yerine tonlarca ağırlıkta bir kütle oturuyordu sanki.

Sanki hayatımın, benliğimin en büyük eksik parçası oydu ve ben bu eksikliği onu görünce anlamıştım. Şimdi de böylesi büyük bir boşluk, altında ezildiğim bir ağırlık yapıyordu.

"Jimin haklısın, çok haklısın. Bak, sen karışma tamam mı söz veriyorum seni zor durumda bırakmayacağım ama benim Namjoon hyung ile görüşmemi sağla yeter. Lütfen! Ne istersen yaparım!"

Çok zor olmuştu ama ikna etmiştim Jimin'i. Mekan, genellikle sabaha karşı kapandığı ve geç açıldığı için gündüz öğle saatlerine kadar uyuyan Namjoon hyung ile buluşacaktık birazdan saat öğleden sonra dört olmasına rağmen güzel bir kahvaltıcıda buluşmayı tavsiye etmiştim.

-

Şimdi farkediyordum ki Jimin'i ikna etmek aslında devede kulakmış. Namjoon hyung daha ben konuya girdiğim anda, ölümcül bakışları ve sert hareketleri ile masadan kalkmış ve uzun yalvarmalarım sonucunda zorla geri oturmuş, uzun bir süre de her an, tek yanlış kelimemde mekanı terk edecek gibi dinlemişti beni.

Jimin'in tavsiyesi üzerine, o dansçıyı bilerek takip edip bulduğumu ve bir nevi zorla tanışmaya çalıştığımı anlatmamış, tuvaleti ararken yolumu kaybettiğim mekanda şans eseri karşılaştığımızı söylemiş ve aramızdaki elektrikten, aklımdan çıkmayışından uzun uzun bahsetmiştim.

Tabi adını bile bilmediğim dansçının beni reddederken, bu mekanda böyle şeyler olmaz, deyişini de eklemeyi unutmamıştım.

İstediğim etkiyi yaratamasa da bu söylediğim, küçük bir onayını almayı başarabilmiştim. Prensiplerine saygı duyuyordum ve bunu belli etmekten geri durmamıştım.

"Bak Jungkook, ben müzik ve dansçılarla ilgilenmem. Daha çok güvenlik, muhasebe gibi işletme işleri bendedir. Mekanın sanatsal her şeyiyle Yoongi ilgilenir..."
Namjoon sabırla beni dinleyip kahvesinden bir kaç yudum aldıktan sonra ciddiyetle konuşmuş ve kaçınılmaz olanı zikretmişti: Yoongi.

Yutkunmuştum, dudaklarını büzmüş bizi dinleyen sevimli arkadaşım Jimin'e yardım çığlığı misali bir bakış atmadan hemen önce. O ise yalnızca başını yana eğip omuz silkmişti. Yapacak bir şey yok der gibiydi.

"Şimdi... Eğer gerçekten o dansçıyla ilgili bir şeyler öğrenmek istiyorsan... Yoongi ile konuşmayı göze almalısın. Ama bırak herhangi bir bilgi almayı, Yoongi'nin seni parçalama ihtimalini de hesaba katmalısın. Karar senin."

Kuruyan boğazımla yutkunmak öyle zordu ki masadaki büyük bardak suyu tepeme dikişim kimseyi şaşırtmamalıydı.

Tereddüt etmeden ısrarıma devam edişim kendisini şaşırtsa da Namjoon hyung, saatine bakıp "uyanmıştır" diyerek telefonunu almıştı. Kısa sayılmayacak bir bekleyişin ardından karşı tarafın cevapladığını anladığımızda Namjoon hyung benim meraklı bakışlarım arasında ayaklanıp mekanın arka bahçesine çıkmıştı. Hala görüş alanımızdaydı ama arkası dönük konuşuyordu. Çıkar çıkmaz yaktığı sigara bitmeden önce biten telefon görüşmesine rağmen sigarasının bitmesini beklemiştik yanımıza dönmesi için.

Yüz ifadesinden bir şeyleri anlamak mümkün değildi. O yüzden saatler gibi süren bir kaç adımlık mesafeyi yürürken o beklemiştim.

"Yarın yine bu saatte burada. Yoongi gelecek derdini anlatırsın."

-

Namjoon, Jimin ve beni kampüse bırakıp mekana geçmişti. Jimin'in provası vardı, ben ise sadece Namjoon'dan beni başka bir yere bırakmasını istememek için kampüse gelmiştim. Ama iyi ki de gelmiştim.

Provanın başlamasına yarım saat vardı henüz ve biz kantinde kahve içerken, Hoseok aramıştı Jimin'i. Prova başlamadan buluşmak istemiş, Jimin benimle olduğunu söylediğinde ise ikimizi de şaşırtacak şekilde 'daha iyi' demişti. Jimin, Hoseok ile benim olduğumdan çok daha yakındı, ben ise her ne kadar Jimin'e biraz daha yakın olsam da böyle bir şeyi isterken bile kırk türlü karın ağrısı çekmiştim.

***

Hosoek'un anlattıklarını ikimiz de ağzı açık dinlemiştik. O geceden beri Yoongi'nin evinde kaldığını söyleyerek başlamıştı. Şaşılacak bir şey değildi aslında. O gece, bardan sonra ateşli bir gece -yada sabah demek daha doğru olur- geçirmişler. O hırçın kedi, Hoseok'a 20 küsür senelik yaşamındaki en iyi saatleri yaşatmış ve sonrasında aralarındaki şeyin sadece tensel bir çekimden ibaret olmadığına karar vermişler.

"NE!?!?!?!" ikimiz aynı anda bağırdığımızda kantinde bir şeyler içerek prova saatini bekleyen dans kulübü öğrencileri bir süre bize bakmıştı. "Evet, sevgiliyiz."

"Şimdi gelelim sana Jungkook! Mesele ne?"

Sevgili olmalarına şaşırmamıza bile fırsat tanımadan konuşmasına devam etmişti Hoseok ama neyi kastettiğini anlamak zordu. "Anlamadım."

"Yataktan yavru kedi kıvamında kalkan sevgilimi sinirlendirecek ne yaptın?"

"Ha?"
"Haaa" Önce hayretimi kussam da zihnimde bir ışık çakması çok sürmemişti, doğru ya Hoseok Yoongi'nin yanında olmalıydı Namjoon aradığında.

İşte aradığım ilahi yardım, diye düşünmeden edememiştim.

İlk yayın: 12/10/22
Düzenleme ve yeniden: 25/03/23

👇👇👇 Lütfen oy verir misiniz

Zenne - TaeKookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin