33- Sır

169 16 10
                                    

Ben Geldimmm djhds Unutmadınız değil mi????

Bölümü okuduktan sonra, ''Bu nereden çıktı?'' diyebilirsiniz, haklısınınız ama finaldeki duyguyu alabilmeniz için bunu şimdi yazmam gerekiyordu. Finale kadar bekletmek istemedim.

Multimedya'da Jai Waetford- Get To Know You var.

İyi okumalar^^

-

''Peki o zaman, ben çıkıyorum. Evi dağıtmayın. Sakın!''

Alexis'e karşı kafamı olumlu anlamda sallayıp dudaklarımı birbirine bastırdım. Andrew kıkırdarken Alexis kulağıma eğildi.

''Bu çocuğa dikkat et Beril. Abim falan da salaktır kendisi, biliyorsun. Neyse. Özellikle bu salak dağıtmasın, akşam misafir var.''

Başkan edasıyla konuştuğunda kaşlarımı çatarak ona baktım. ''Ne misafiri?''

''Sürpriiz! Haydi görüşürüz.'' dedi ve gülümseyerek evden çıktı.

Andrew'e dönüp söylenmeye başladım. ''Dağıtırsan seni kürekle kovalar, yakalayınca da derini yüzerim.'' dedim gözlerimi kısarak. Bana kıkırdayınca ona şu 'gözüm üzerinde' denen işaretten yaptım ve mutfağa geçtim.

Umarım Alexis'in ya da benim kızmamı sağlayacak bir şey yapmazdı.

-

''Kapat şunu Andrew. Alexis sabah bu evi böyle bırakmamıştı.''

Kendimi berbat hissediyordum. Saat öğleden sonra 5'e geliyordu ve ben sabah saat 9'dan beri evi topluyordum ama bu Andrew denen geri zekalı öküz aptal mal, sürekli her yeri dağıtıyordu. Küçük bir çocuk gibiydi adeta. Sabahtan beri yaptığı tek şey koltukta oturmak, odasına geçip orayı dağıtmak, tekrar oturmak ve tekrar odasını dağıtmaktı. Şu anda döngünün koltukta oturmak kısmında.

''Beril, annem gitti sen başladın. Otur be prenses. Yorma kendini. Bu evin hizmetçileri yok mu?'' dedi gayet rahat bir tavırla.

Sinirden delirecek duruma gelmiştim. ''Hayır Yok Andrew. Bu sana düzgün bir dille söylediğim son cümle olsun, yoksa ben keçileri kaçıracağım!''

Andrew'den cevap olarak bir kahkaha gelince, kafasına bir yastık fırlattım. Kafasını tutarak ''Ah!'' diye bağırdığında, bu sefer ben kahkaha attım.

''Kalk şu televizyonun başından geri zekalı.''

Uzun uzun beni süzdüğünü fark edince sinirli bakışlarımı ona yönlendirdim. ''Oyarım gözünü. Kalk dağınıklığını topla.'' kaşlarını kaldırarak bana baktığını görünce ''Geri zekalı.'' diye mırıldandım ve etraftakileri kaldırmaya başladım.

''Geri zekalı?'' alaylı bir şekilde güldü. ''Kurbağa daha iyiydi be prensesim. Öpmedin de zaten beni. Benim suçum ne?''

Andrew'in suçu ne?

İkiniz de geri zekalısınız.

''Geri zekalı. Geri zekalı. Geri zekalı. Geri zekalı.'' diyerek ona dil çıkardığımda başını geriye atıp kahkaha attı.

''Bir daha desene...'' dedi son heceyi uzatarak.

''Adını mı?''

''Hayır, geri zekalı'yı.''

''E adın işte.''

Söylediğim şey üzerine yüzü düşmüştü fakat bozmadı tabii. Ah şu egosu da olmasa her şey harika olacaktı ama neyse.

Hemen elimin altında duran vazoyu görünce sinsice sırıtıp vazoyu elime aldım. Andrew'in bana baktığını görünce sırıtmam daha da genişledi ve vazoyu yukarı kaldırdım.

Sen Ne Çeşitsin?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin