Andrew.Karşımda.Üstsüz.Bir.Şekilde.Duruyordu!!!
Ona şaşkın şaşkın bakarken,yüzünü alaycı bir sırıtış kapladı.
''Neden öyle gülüyorsun?!'' dedim sinirle. Yüzümün kızardığına emindim.
''Kızardın.'' derken hala sırıtmaya devam ediyordu.
''Ah,ben buraya neden gelmiştim ki? Bora nerede?''
''Bodrumda eşyalarını topluyor. Birazdan gidecek.'' dediğinde şaşırarak ona baktım. Arkamı dönüp odadan çıkarken kolumu tuttu.
''Beril bekle!''
Bilmiyordu. Nereden bilecekti ki? Kolumun tutulmasından nefret ederdim. Bende bir takıntı gibi birşeydi. Eğer biri kolumu tutarsa, o anki sinirle ona yumruk bile atma kapasitem vardı.
Sinirle kolumu çekip ''Ne oldu?'' diye sordum.
Uzun uzun bana baktı.
''Yok birşey.'' dediğinde gözlerimi pörtlettim ve arkamı dönüp merdivenlerden aşağı indim.
Ah,lanet olsun. Kalbim neden bir türlü düzenli atmıyor?
---------
''Bu kadar erken gitmemeliydin,'' diye mızmızlandığımda son eşyalarını da valize koymaya başlamıştı.
''Beni özlemeyeceksin,merak etme''
''Manyak mısın sen?'' Evet manyaksın sen Bora.
'Olur mu öyle şey? Sen varken hemde...'' diyen Bora'nın omzuma yumruk attım.
''Ah! Acıdı!'' diye bağırdığında güldüm.
''Acısın acısın. Geldiğin gibi gittin Bora.''
''Sanki çok ilgilendin de.''
''Tüm gün odadan çıkmayan sendin!''
''Tüm gün beni hiç merak etmeyen de sendin!''
''Of Bora ya gece gece hiç kavga edemem.'' dediğimde
''Bende.'' dedi ve valizin fermuarını kapattı.
O anda aklıma gelen ilk şeyi yaptım ve ''Gel buraya şapşal,'' diyerek kollarımı Bora'nın boynuna doladım.
O da ellerini belime sardı ve bana daha sıkı sarıldı.
''Senden nefret ediyorum Geri zekalı. Özletme kendini.'' dediğimde güldü.
''Bende seni seviyorum canım kardeşim.'' dediğinde ikimiz de gülümsedik.
Valizini alarak merdivenlerden yukarı çıktı ve kapıya geldi. Ben de onu arkasından takip ettim.
Son kez Sofia Hanımm'a görüşürüz dedikten sonra kapıdan çıktı ve gelen ilk taksiye bindi. Dışarıya çıkar çıkmaz üzerimde kısa kollu olduğu için ellerimi çaprazlayarak kolumu ovuşturmaya başladım ve alt çenemin titrediğini hissediyordum. Bora bana baktı ve son anda taksiden indi. Bana üzerindeki ceketi verdikten sonra "hasta olacaksın salak!" dedi ve Taksiye binip camdan bakarken yüzümde bir tebessümle ona el salladım ve gitmesini izledim...
Taksi yola koyulduğunda arkamı döndüm ve kapıya yöneldim.
Açmak için kapıyı ittim ama açılmadı.
Tekrar denedim,ama yine olmadı.
Ah,lanet olsun.
Zili çalmaya başladım fakat bir türlü zilin sesi gelmiyordu.
Son çare kapıyı yumrukladım. Defalarca yumrukladım ama açan olmadı.
Lanet olsun! Lanet Olsun! Lanet olsun! Dışarıda kaldım!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Ne Çeşitsin?
CasualeTüm hakları yastığımın altındaki defterimin 16.sayfasının 6.satırının 2. cümlesinde saklıdır. © Beril, 18. yaş gününe tam 1 ay kala başka bir ülkeye gitmek zorunda kalınca, işler iyice değişir. ''Sen ne çeşitsin ya?'' diye sorduğumda sırıtması iyic...