Cenk'e sırıttım ve sınıfa doğru ilerlemeye başladım. Az önceki konuşma fazla... değişikti ve kendimi Alexis'e ihanet ediyormuş gibi hissetmeme engel olamıyordum. Okulun lüks ve uzun koridorunda ilerlerken sonunda sınıfın önüne varmıştım. Derse çok fazla geç kalmış sayılmazdım ama yinede geç kalmıştım işte.
Cenk de arkadan geldiğinde kapıyı yavaşça tıkladım ve "Gir!" Sesini duymamla içeri girdim. Cenk de peşimden geldi.
"Özür--" derken karşımdakini görmemle ağzım açık kalmıştı.
Ah, lanet olsun.
------------
"Bunu bana ne zaman söylemeyi planlıyordun acaba?"
"Sana süprizim olacağını söylemiştim."
"Sence bu süpriz mi?"
"EVET. "
Şu anda ne mi oluyor? Andrew'le ayrılma sebebimle kavga ediyorum Kim olduğunu söylemeye gerek yok zaten.
"Bana göre değil."
"Ne yapabilirim?"
"Bilmiyorum. Bana bulaşma yeter. Hâlâ aynısın çünkü. Kendini düzelttikten sonra konuşalım Enes. Şu anda seninle burada kavga etmekten daha önemli işlerim var çünkü. "
Cevap vermedi, arkamı dönüp uzaklaşmaya başladım.
Çok mu sert davrandım ne?
Amaan, banane. Sinirliyim ben. O endişelensin. Çok da tın.
Ben böyle koridorda yürürken birinin beni kolumdan tutmasıyla dolabımın olduğu odaya götürmesi bir oldu.
Ama beni kimin getirdiğini tahmin etmek çok da zor değil, dimi?
Doğru bildiniz, Andrew.
"Ne var?" Dedim sinirle.
"CENK'LE ARANIZDA NE VAR?!"
bu gün neden herkes bana bağırıyor ya?
"O sesini alçalt. Hem sen kimsin ki ben sana hesap vereyim?"
"Cenk'le aranda ne var dedim."
Iç sesim kıskandı, kıskandı! Diye halay çekme moduna gelmişken ben hâlâ sinirliydim.
"Bundan sanane?"
"Son kez soruyorum, Cenk'le aranızda ne var?"
"Hiçbirşey yok. Ben sen değilim gidip hemen bir başkasını bulayım"
"Sen az önce bana ne dedin?"
"Ne anladıysan o."
"Ne?"
"Sus Andrew. Mümkünse bir daha karşıma çıkma."
Bunu söyledikten sonra arkama bakmadan omzuna çarpıp çıktım.
Evet bunu yaptım.
Ağlayamıyordum. Yine, ve yine. Bunları düşünürken sınıfa doğru ilerlemeye başladım. Tam o sırada biri beni kolumdan çekti ve beni bir odaya getirdi.
Anlaştılar kesin.
"Siz anlaştınız mı ya?!" Diye bağırdığım anda Mason'u görmem bir oldu.
Bu çocuk ölmemiş miydi ya?
Hem bu ne alaka?
"Ne?"
"Boşver. Evet seni dinliyorum."
"Bu söyleyeceğim şey seni biraz üzebilir ama."
Ne diyecek ki bana?
"Söyle."
Derin bir nefes aldı. Ve gözlerini sımsıkı yumarak tekrar bana baktı.
"Hayley ve Andrew..."
Hayley'in adını duymak bende başımdan aşağı kaynar sular dökülüyormuş gibi bir his yaratmıştı. Üzerine 'Ve Andrew' eklenince iyice berbat hissetmeye başlıyordum.
"Devam et" dedim ama sesimin fısıltı gibi çıkmasına engel olamamıştım.
"Yılsonu balosuna birlikte gidiyorlarmış." Ne?!
"Ne?!?!?!?!?!?"
"Benden duymanı emin ol istemezdim ama az önce Hayley söyledi."
Ellerimi göğsümde birleştirip konuştum. "Balo ne zamandı?''
"Haftaya Cuma akşamı. Hayley'in evinde olacak diyorlar."
"Peki. Teşekkür ederim!!" Dedim ve Mason 'a sarılıp oradan çıktım.
Ben de Beril'sem, o partiyi Andrew'e zehir edecektim.
-------
Çıkışa kadar bütün derslerde partiyi mahvetme planları düşündüm ve sonunda buldum.
Sanırım.
Bunun için Cenk'ten yardım almam gerekecekti. Önce ışıkları, sonra Hayley'in havasını ve en sonunda kendisini söndürecektim.
Çıkış zili çaldığında çantamı alıp hemen okuldan çıktım.
Eve doğru yürüyemezdim, Ve inanın Amerika'da hiç dolmuş diye bir şey yok.
Adımın seslenilmesiyle arkama döndüm ama Andrew'i görünce tekrar önüme döndüm.
"Beril!"
Cevap vermedim.
"Beril bi dinler misin?"
Sinirle arkamı döndüm.
"Ne dinleyeceğim Andrew? Söyler misin yaptıklarının ne gibi bir açıklaması olabilir?"
Ona sinirliydim. Ne olursa olsun kalbimi kırmıştı, kolay kolay affedemezdim onu. O sahneyi de hâlâ aklımdan çıkarmamıştım zaten.
Uzun bir süre gözlerime baktı.
"Ben de öyle düşünmüştüm." Dedim ve arkamı dönüp uzaklaşırken gözlerimde biriken ve akmak için izin bekleyen gözyaşlarımı serbest bıraktım.
Böyle olamazdı. Bu şekilde bitmesi gerekmezdi. Bu şekilde yaralaması insana fazla koyuyordu. Iç sesim git ve ona sevdiğini söyle. derken son bir kez arkama baktım.
Hayley, Andrew'e sarılıyordu.
Bana bakıp tam bir sürtüğe yakışacak gülüşüyle sırıttı.
Ve o anda, emin olun okula rezil olma ihtimalim olmasaydı kafasını duvara sürterek kıvılcım çıkarırdım. Ama saygınlık önemli tabii.
Ona somurtkan bir şekilde orta parmağımı gösterdim ve bana garip bakışlar atarken onu arka da bırakıp eve koştum.
Evde kimse yoktu, rahat rahat aglayabilirdim. Odama koştum ve üzerimi değiştirip yatağa yayıldım.
Tam o anda kapı çaldı.
"Lanet olsun," diye mırıldanırken merdivenlerden aşağı indim.
Kapı ısrarla çalmaya devam edince "Geliyoruuuum!" Diye bağırıp kapıya doğru olan adımlarımı hızlandırdım.
Kapıyı açmamla ağzımın aynı oranda açılması bir olmuştu.
"Senin burada ne işin var?"
---------------
Sahte Sevgilim diye yeni bir hikayeye başladım, bi bakarsanız çok sevinirim :×
Kendinize iyi bakın yürüyen nutellalar!! :D
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Ne Çeşitsin?
عشوائيTüm hakları yastığımın altındaki defterimin 16.sayfasının 6.satırının 2. cümlesinde saklıdır. © Beril, 18. yaş gününe tam 1 ay kala başka bir ülkeye gitmek zorunda kalınca, işler iyice değişir. ''Sen ne çeşitsin ya?'' diye sorduğumda sırıtması iyic...