I - XI

43 8 10
                                    

B A Y A N

14 Haziran 2005
Salı
Varnata, Avarya

Bayan Alkan karşılıklılık ilkesine inanırdı. Üç ay önce VEKÜ'deki odasında küçük siyah bir nesne bulmuştu. Onun ne olduğunu ve onu oraya kimin koyduğunu araştırdı. Bir dinleme cihazıydı bu ve onu içeri koyan, ertesi haftasında kendisine yüklü bir miras kaldığı için istifa eden bir temizlik görevlisiydi. O gün öğleden sonrası için izin almış ve arkadaşlarına başbakanlık konağında işi olduğundan bahsetmişti.

Muhaliflerini yasa dışı olarak dinleyen Hakan Vult'u yasal olarak şikâyet etmek riskliydi. Halk, sevdiği bir figürün suç işlediğini kolayca kabullenemez ve gerçeği ortaya çıkaranı tefe koyardı. Ayrıca temizlik görevlisinin başbakanla iletişimini kanıtlamak çok zordu. Bu yüzden Bayan odasına yerleştirilmiş dinleme cihazına dokunmadı. Sadece burada konuştuklarına dikkat etti ve eğer duyulmasını istemediği şeyler söylüyorsa, cihazı naylon poşete koyup akvaryuma bıraktı.

Bugün de cihaz akvaryumun dibindeydi. Bayan, önündeki kâğıda Kerem Türker'in sözlerini karalamıştı.

"Sayın başbakanım! Rakibinden sana haber taşıdım, kaçak piyadenin işini örtbas ettim, kuşlarını organize ettim. Sen karşılığında ne verdin? Sözlerinden kaçını tuttun?"

Rakip kimdi? Kaçak piyade neydi? Sözler neydi? Doçent, kâğıdı tiksinir bir ifadeyle kurşun kalemin ucuyla itti. Cevapsız sorulardan nefret ederdi.

Telefonunu kaldırdı. "Alo! Kurtuluş Bey, müsaitseniz bir şey sormak istiyordum. Çok kısa bir şey, merak etmeyin. Kapalı mı açık mı?"

Kararsız kaldığında insanlara anlam veremeyecekleri bir soruyu durduk yere sorar ve yanıtına göre hareket ederdi. Bir nevi fal bakmaktı bu; ama kartlarla değil, insanlarla.

"Ne?"

"Lütfen birini söyleyin."

"Açık."

"Teşekkürler."

"Bir saniye lütfen." dedi Kurtuluş yüksek sesle. "Odamda, içinden dinleme cihazı çıkardığınız müzik kutusunu bana Uysal Bey hediye etmişti. Sizce bu ne anlama gelir?"

Kadın, başını hafifçe salladı ve alçak sesle "Dek gelişler," dedi.

"Efendim?"

"Ha... Bir şey yok. Merak etmeyin, yüz yüzeyken konuşacağız. İyi günler." dedi ve görüşmeyi bitirdi. Hemen başka bir numara çevirdi.

"Alo! Uysal Bey, müsait misiniz acaba?"

"Buyurun." dedi, üzüntüsü sesine yansımıştı.

Bayan, Uysal'ı VEKÜ'ye çağırdı. Onunla Yaz hakkında konuşmak istediğini söyledi. Bu, yanlış değilse de tam olarak doğru da değildi. Doğruyu lunapark aynasında çarpıtarak sunmak yalan söylemenin estetik bir yoluydu.

Yaz'ın adını duyunca can evinden vurulan adam gelmeyi kabul etti. Öğleden sonra üç buçukta görüşeceklerdi.

֎

U Y S A L

Aynı gün
Varnata, Avarya

Şehrin en büyük caddesindeki insan selinin bir parçası olan Uysal, telefonu kapatıp cebine koydu ve gürültünün adeta gözle görülür bir hale geldiği caddede yürümeye devam etti. Sol yanında çarpıcı reklam panolarıyla gündüz vakti dahi göz kamaştıran ışıklı binalar, sağ tarafında geniş kaldırımı dolduran insanlar ve Okay Bulvarı'nda akan trafik vardı.

Avarya OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin