A S L I
20 Aralık 2005
Salı
Varnata, AvaryaAslı, çatı katındaki küçük odada, altı çizilmiş ve aralarına ayraç konmuş kitaplarla birlikte büzülmüş bir şekilde yatarken camdan vuran ışığa uyandı. Esneyip yerinden kalktı ve gözlerini kırpıştırıp dışarıyı net bir şekilde görmeye çalıştı. Villanın önündeki caddede akşamın en yoğun saatlerinde bile görülmeyen bir trafik vardı. Hava ise henüz karanlıktı. Odadan uyku sersemi yavaş adımlarla çıkan kadın merdivenlerden tutunarak indi ve salonda, Vult ailesini giyinik bir vaziyette televizyonun karşısında buldu.
Saatin henüz akşam 10 olduğunu düşündü iri gözlü kadın. Amcası ve ailesinin pijamaları çıkarıp şık giyinmesi de gayet anlamlı oluyordu. Eh, belli ki bir davete gideceklerdi.
Hakan, kızı görür görmez sinirli bir şekilde "Tina, sakın bu işe karışayım deme," dedi. "Git yat. Zaten sabahın dördü olmuş."
"Ne işi? Neler oluyor?" diye sordu mahmur bir sesle diğeri.
"Yok bir şey canım," dedi İda.
"Niye üstünüzü giydiniz?" Aslı içeri girip televizyonun saatine baktı. Son dakika haberleri ekranda akarken sağ alt köşede 3:57 yazıyordu. Bakilik Meydanı'nda büyük ve kızgın bir kalabalık vardı, başbakanın hesap vermesi için sloganlar haykıran. Genç kadın yavaşça amcasına doğru döndü. "Vay," dedi. "Ortaya çıktı mı nihayet?"
Hakan öfkeden buz gibi oldu. "Ne ortaya çıkacakmış ki?" diye sordu Görgü.
"Babanın," dedi Aslı, gözlerini Hakan'dan ayırmadan. "Avarya'ya ihaneti."
İda hafifçe çığlık attı. Başbakan ayağa kalkıp dişlerini sıkarak "Sus, yoksa seni öldürürüm," dedi.
Ayaktaki kadının mimiği kımıldamadı bile. Henüz birkaç hafta önce ödünü koparacak bu sözler, bu tavır, bu ses tonu şimdi bir ölüye okunan büyülü sözler kadar etkisizdi.
"Daha iyi ya amcacığım," dedi. "Ben ölmekten başka bir şey istiyor muyum?"
"Hakan sana ne oluyor?" diye patladı İda. Aslı'ya sarılarak "Sen nasıl kızımızı tehdit edersin?" dedi.
Daha sonra "Sen..." diye yürüdü üstüne. İda yürüdükçe, Hakan bir adım geri gidiyordu.
"Sen ne yaptın? Neler karıştırdın? Sen neden Kristina'yı günlerce odaya kapattın? Bu halk senden neyin hesabını soruyor? Söyle!"
Aslı, hâlâ televizyonun yanında ayakta dikiliyordu, bu kez korkusundan değil, yalnızca uykudan zamansızca uyandığı için kısık olan sesiyle "Ben söyleyeyim," dedi. Gece Piyadeleri'ni ve Gündüz Süvarileri'ni tatlı bir yiyeceği damağında ezerek zevk ala ala yer gibi yavaşça anlattı. Evin babası ara sıra "Yalan!" diyerek inkâra yelteniyordu fakat İda baskın çıkıyordu, dilinde ise aynı şaşkınlık ünlemi: "Sen... Ne yaptın?"
Görgü başını eğmiş, elini alnına koymuştu. Hakan adım adım geriye gitti, en sonunda boydan boya pencereye sırtını dayadı.
Genç kadın sözlerini bitirince salonun içinde televizyonun sesi hariç hiçbir ses kalmadı. Aslı kollarını dolamış, amcasına bakıyordu. İda işaret parmağını ileri uzatmıştı, göz pınarlarına dolan yaşlar hayal kırıklığı ve öfkeyle karışıktı.
"Çıkıp basın açıklaması yapmam lazım," dedi Hakan. "Geçebilir miyim?"
"Sen önce bana açıklama yap."
Vult'un eşinin yanağına bir damla süzüldü. "Bir caniyle aynı yatakta uyumadığımı açıkla."
"Ne?" derken başbakanın sesi sakin ve korku dolu duyuluyordu. "Cani mi? Lütfen ağzından çıkanı kulağın duysun. Hadi meclisin önüne gidelim. Eşim olarak yanımda dur, gazetecilere açıklama yapalım. Tina'yı da ciddiye alma, baksana uzun zamandır kafası ne kadar karışık, psikolojisi bozuk. Çaresine bakacağız. Şimdi sakin ol. Rica ediyorum."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avarya Oyunları
General FictionFransız İhtilali'nden sonra monarşinin temelleri çatırdadı. Halk ipleri eline aldı, demokrasi dünya genelinde yaygınlaştı. Artık cinsiyet ya da statü fark etmeksizin her reşit birey ülkesinin yönetiminde söz sahibi olacaktı. Öyle söyledi aydınlar. İ...