K U R T U L U Ş
25 Temmuz 2005
Pazartesi
Varnata, AvaryaKurtuluş, ofisinde, misafirlere ayrılmış deri koltukta otururken bu kadar heyecanlı hissedeceğini hiç düşünmemişti. Günlerdir aklında biriken sorular, bilgiler, kaygılar artık ayakta duran, kollarını bağlamış, kahverengi kalem etekli kadına aktarılmaya hazırdı. Ona bu kadar güvendiği için korkuyor ama kendini alamıyordu; kaynar suyla dolu içini dökemezse, çatlayacak bir su testisi gibi hissediyordu.
"Otursanıza," dedi.
"Böyle iyiyim." dedi Bayan. Örgülü saçları beline kadar gelmişti. Gün ışığı pencereden giriyor, kadını sıyırarak karşıdaki duvara vuruyor ve uçuşan tozları parlatıyordu.
"Çay, kahve? Ne söyleyeyim?"
"Ayakta durup bir şey içmemem sizi huzursuz ediyor. Hemen gidecekmişim gibi geliyor. Sizin de anlatacağınız çok şey olmalı ki beni burada tutmak istiyorsunuz. Eh, iyi madem. Çay alırım," dedikten sonra makam koltuğuna geçip arkasına yaslandı.
Kır saçlı adam ise masadaki megafonun kırmızı düğmesine basıp iki çay istedi. "Aslında," diye başladı, "Az şey anlatacağım ama özlü... Önemli... Bahar Larende'yi Sındırlı'nın zehirlettiğini düşünüyorum."
Kadın, dudaklarını büzdü ve düşünceli bir şekilde başını salladı. "Düşünüyorum dediğinize göre kanıt yok."
Diğeri, kaşlarını kaldırdı. "Başka bir ihtimal mantıklı değil. Sındırlı dönemine ne kadar vakıfsınız, bilmiyorum."
"Sandığınızdan daha yaşlıyım." Gülümsedi. "Vult başbakan olduğunda otuz dört yaşındaydım."
"56 doğumlusunuz o zaman," dedi Kurtuluş, başını hafifçe sallayarak. "Nedense 70'li yıllarda doğduğunuzu düşünmüştüm."
"Yapmayın, yaşımı gösterdiğimi biliyorum," dedi Bayan ve o sırada içeriye çaycı girdi. Kırk beş yaşında olan kadın, çayına dört şeker attı. Adam ise şekersiz içerdi, o çayın şerbet gibi olan tadını düşünüp yüzünü buruşturdu. Kapının kapanma sesini duyunca şöyle bir başını çevirdi ve konuşmaya başladı.
"Biliyorsunuz, Sındırlı 1990'da Divan'da yargılanarak ömür boyu hapis cezası aldı ve tam da bu yıl yaş haddinden dolayı ev hapsine geçti. Aynı zamanda Yaz Larende'nin ortaya çıktığı ve istikrarın bozulup olayların başladığı yıldayız."
"Sizce İskambil Çetesi yapmadı yani," dedi kadın, düşünceli bir şekilde.
"İskambil Çetesi'nin... Nasıl desem... Çalışma tarzına pek uymuyor. Onlar doğrudan hedef almayı tercih ediyor. Cumhurbaşkanını karnını yararak katleden bir terör örgütünden bahsediyoruz. Eğer sizin partinize saldırmak isteselerdi, üzülerek söylüyorum, Yaz Hanım'ın kellesini Bakilik Meydanı'nda bulurduk. Daha hafifi olmazdı.
Sındırlı ise asla doğrudan hücum etmez. Aba altından sopa gösterir. Tehlikeli bir muhalifseniz, basit bir sebepten hapse girer ve karakolda merdivenden düşüverirsiniz. Yahut durduk yere sizin ya da sevdiklerinizin başına bir kaza gelir. Bundan başka, bir anda komşularınız akıl hastanesine yatırılmanız için imza verir ve oradan, ağır ilaçlarla bitkiye döndürülmeden çıkmayı başarsanız bile söylemleriniz geçersiz olur. Darbenin nereden geldiğini göremezsiniz ama hayatınız mahvolur. Zilduvar'ın arşivlerini kim yaktı? Niçin? Hiçbirimiz güvende hissetmezdik, hatırlarsınız. Bahar Larende'nin zehirlenmesi tam da böyle bir olay."
"İlginç! Peki, çıkarı ne olabilir ki? Artık esamesi okunmuyor sonuçta."
"Sındırlı eski gücünü geri istiyor," dedi Kurtuluş. "Net bir çıkarı olması gerekmez. Ülkeyi mülkü olarak gören eski diktatör, yalnızca intikam güdüsüyle hareket etmiş olabilir. Gücünüz belirli bir eşiği aştığında aklınızın gücünü kaybeder, duygularla savrulursunuz. Sındırlı'nın Larende ailesi içerisinden başka birisini değil, Bahar'ı hedef alması için tam da böyle bir nedeni var."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avarya Oyunları
General FictionFransız İhtilali'nden sonra monarşinin temelleri çatırdadı. Halk ipleri eline aldı, demokrasi dünya genelinde yaygınlaştı. Artık cinsiyet ya da statü fark etmeksizin her reşit birey ülkesinin yönetiminde söz sahibi olacaktı. Öyle söyledi aydınlar. İ...