I - V

130 27 146
                                    

K U R T U L U Ş

1 Haziran 2005
Çarşamba
Varnata, Avarya

Meclis ile YGP il binası birbirine pek uzak sayılmazdı. Arabayla ana caddeden beş dakika süren mesafeyi, insanlara ve sokak köpeklerine özgü kestirme yollar sayesinde on dakikada adımlamak mümkündü. Birçok parti üyesi arabalı yolu tercih ederken Kurtuluş hep yürürdü, yürümeyi severdi; başının tepesinde cıvıldayan kuşları, mavilik ve betonun griliği arasında hareket etmeyi. Bölgedeki insanlar için dışarıda ona rastlamak sıradan bir olaydı.

Ayın normalden daha serin geçen ilk gününde Kurtuluş her zamankinden daha düşünceli bir şekilde bu yolu aldı, il binasının cam kapısından girdi ve verilen selamları alırken merdivene yöneldi. Arabalara soğukluğu asansör için de geçerliydi, mümkün mertebe kullanmazdı bu demir kutuyu, onun için hâlâ dizleri tutarken ve sağlığı yerindeyken yürüyebilmek geçip gidecek bir fırsatı değerlendirmek ile eşdeğerdi.

Böylelikle üçüncü ve son kata nefes nefese çıktı, ofisinin kapısının önünde anahtarlarını aradı. Kulakları ıraklardan gelen boğuk sese, tanıdık ezgiye kulak kesildi. Für Elise çalıyordu. Beethoven'ın kapı zillerinde bile bulunabilen meşhur bestesi. Pek üzerinde durmadı. Açarın tıkırtısının melodiyi bastırmasına izin verdi. Ne var ki kapı açıldığında ezgi güçlü ve berrak bir şekilde duyulmaya başladı. Boş olması gereken ofiste arkası dönük bir yabancı vardı; masanın üzerindeki gemi şeklindeki müzik kutusuyla oynuyor, dümenini çeviriyor, besteyi durmaksızın çaldırıyor ve keyif alırmış gibi sessizce gülüyordu.

"Bayan Hanım, burada ne işiniz var?" diye bağırdı. Kadın ise hiç irkilmeden sakince arkasını dönmüş, Kurtuluş Aslan'ın dehşet içindeki suratını görünce gülümsemiş ve masanın diğer tarafına geçip ofisin sahibine ait olması gereken koltuğa oturmuştu. "Biliyor musunuz?" dedi. "Türkiye'de ismimle çok dalga geçiyorlar, Bayan Bayan diyerek. Tabii 'bayan' bir hitap şekli, ad hali kulaklarına tuhaf geliyor. Bayan Kağan oralarda pek bilinmiyor."

Bayan Kağan, 6. ve 7. yüzyıllarda tarih sahnesinde yer almış Avar Kağanlığı'nın kurucusu ve ilk kağanıydı. Bu yüzden modern Avarlar da ister erkek olsun ister kız olsun çocuklarına Bayan adını koyarlardı. Kurtuluş bu alakasız açıklamayla birlikte daha da öfkelenerek masaya yaklaştı ve ellerini koydu. Şimdi, iki surat arasında bir adımdan daha az mesafe vardı.

Müzik kutusu bitince kadın dümeni bir daha çevirmeye çalıştı, ancak adam tahta gemi maketini tutup yere çarptı. Elli dört yıllık ömründe hiddeti, yalnız birkaç kez bu şekilde izhar olmuştu.

"Tamam, konuya geliyorum." diye kaldırdı diğeri ellerini. "Auramın karanlık olduğunu söylemenize kırıldım, Yaz ile benim dedikodumu yapmanıza da..."

"Nereden öğrendiniz bunu siz? Yaz Hanım mı söyledi?"

"Oradan geçiyordum." dedi omuz silken kadın. "Yaz bana bir şey söylemedi, zan altında bırakmayın kızcağızı."

"Bakın hanımefendi..." dedi yaşlı siyasetçi, misafir koltuklarından birine ilişerek. "Odama izinsiz giriyorsunuz. Üniversitede hocayken bu seçimlerde aniden siyasete atılıyorsunuz. Sürekli sakin, duygularını belli etmeyen, falcılar gibi iskambil kâğıtlarıyla dolaşan... Pardon, bu aslında beni ilgilendirmez. Ama emin olun, her şey bir izlenim yaratır. Bendeki izleniminiz de bu: karanlık aura."

Bu esnada kadının yanından hiç ayırmadığı oyun kartları masanın üzerine birer birer sıralanmaktaydı. Başını geçiştirmek ister gibi hızlı hızlı salladıktan sonra "Papaz kaçtı oyununu biliyor musunuz?" diye sordu.

Avarya OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin