Y A Z
5 Aralık 2005
Pazartesi
Varnata, AvaryaMeclis bahçesinde solmak üzere olan çiçeklerin arasında geziniyordu. Niceden sonra zihni durgun bir denizdi. Tekinsiz vadilerde gezmiyor; ailesiyle ilgili endişeler değil, bir milletvekilinin yapması gerektiği gibi yeni projeler üzerinde düşünüyordu. Voyvodan'da üç yeni güneş tarlasının açılması için hazırladıkları destek paketini mesela... Kürsüde, Avarya'nın temiz enerji konusunda dünyada öncü olup 2027 yılına kadar -ülkenin kuruluşunun 80. yılında- tamamen yenilenebilir kaynaklara geçebileceği ile ilgili bir konuşma yapmıştı.
Bu, meclisin en önemli gündemi değildi. En üst sırada Zilduvar kaymakamından geriye kalan not vardı. Vekiller ilçeye bir araştırma heyetinin gönderilmesini oy çokluğuyla kabul etmişlerdi. Hakan Vult ise Avarya'nın eskiden ne kadar kanunsuz ve keyfe keder yönetilen bir ülke olduğundan yakınmış, kendisi sayesinde şeffaf bir yönetim anlayışının geldiğini söylemişti. Kurtuluş Aslan ise tam o anda saniyelerce süren bir öksürük krizine tutulmuştu.
Yaz, açık yeşil bir takım elbiseyle bahçede gezinirken Kurtuluş'u bir bankta çiçekleri izlerken gördü. Yanına gidip "Merhaba," dedi. Kısa ve nezaket gereği konuşmalardan sonra "Hâlâ istifa etmem gerektiğini düşünüyor musunuz?"
"Evet," dedi kır saçlı adam. "Hem de her gün biraz daha fazla."
"Neden?"
"Çünkü..." dedi adam, bir dakikayı kelimelerini seçebilmek için harcadı. "Bu makam, size iyi gelmeyecek. Henüz çok gençsiniz."
"Tecrübeyi öne sürüp duruyorsunuz. Halbuki bir zamanlar gerontokrasinin bir hastalık olduğundan bahsetmiştiniz. Bu yaşlı oyuna genç bir dokunuş gelmeli. Ben buradayım. İşte!"
"Yaz Hanım, siz kendi isteğinizle parti başkanı olmadınız. Burada genç bir dokunuş yok ki... Aksine, yaşlanmış bir planın sürdürülmesi var. Bahri Alkan'ın ricasıyla buradasınız. Seçim tamamen size bırakılsaydı, şu anda ne yapıyor olurdunuz?"
Genç kadın çiçeklere bakakalıp "Bilmiyorum," dedi. "Önemi var mı? Şu an buradayım."
"İç sesinizi, şaşmaz rehberinizi duymalısınız."
Öbürü cevapsız kaldı. Yoğun bulutların arasından ara sıra kendini gösteren güneş ışığı onu kâh aydınlatıyor kâh gölgede bırakıyordu.
"Neden bir başkası değil de siz?" diye sordu Kurtuluş. "Size karşı olumsuz bir duygu beslediğim için sormuyorum. Sadece bir beyin fırtınası. Avarya'nın kurucusunun partisinde deneyimli, bilgili, hitabeti iyi kaç kişi vardır? Neden onlardan biri değil de siz?"
"Çocukluğumdan beri Alkanların yanındayım," dedi Yaz. "Teşbihte hata olmaz, saksıda büyüttüğünüz salatalık mı daha lezzetlidir yoksa pazardakiler mi? Pazarda daha büyüğü yok mu?
"Peki şöyle sorayım," dedi ihtiyar, "Neden 2005? 2010'daki genel seçimler sırasında 27 yaşında olacaksınız. O zaman gelseydiniz daha iyi olmaz mıydı?"
"Neden 2005 olmasın? Ben de böyle sorayım," dedi kadın, tebessümle.
"Çünkü doğal değil. Şöyle olsaydı itirazım olmazdı: Bu yılki seçimlerde yalnızca milletvekili olsaydınız. Birkaç yıl boyunca piştikten sonra parti içinde sorumluluk alarak yavaşça yükselseydiniz. Mesela, herhangi bir ilçenin başkanı ya da Varnata il başkanı olsaydınız. İl başkanlığı da deneyim ister ama hadi bir nebze... Genel başkanlık çok yüksek bir makam. Siyasete ilk kez giren birinin en üst noktadan başlaması dünyanın neresinde görülmüştür?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avarya Oyunları
General FictionFransız İhtilali'nden sonra monarşinin temelleri çatırdadı. Halk ipleri eline aldı, demokrasi dünya genelinde yaygınlaştı. Artık cinsiyet ya da statü fark etmeksizin her reşit birey ülkesinin yönetiminde söz sahibi olacaktı. Öyle söyledi aydınlar. İ...