Y A Z
31 Mayıs 2005
Salı
Varnata, AvaryaBaşı ağrıyan Yaz Larende'nin zihnindeki karmaşa makyajının ve ciddi mimiklerinin arkasına gizleniyordu. Toplantı salonunun yüksek pencerelerinden giren doğan günün eğik ışıkları migrenini tetiklemek için göz bebeklerine vuruyordu.
Kızıl Elma Partisi'nin üyeleri onun akibetini belirlemek için bir araya gelmişti bu sabah. Işığın tam karşısında Yaz, hemen yanında yüzü düşmüş babası Alihan, diğer yanında hem özel hem de profesyonel hayatını paylaştığı erkek arkadaşı Uysal, alnı düşünceliliğin yatay çizgileriyle dolmuş eski genel başkan Bahri Alkan, geçen gecenin üç kahramanından biri olan Bayan Alkan, parti üyeleri, saçı ağaranlar; genç başkana önceleri gülümseyerek ve umutla, şimdi ise kızgınca ve acıyarak bakanlar...
Katılımcılar iki görüş arasında kararsız kalmıştı, genç kızı yalnız başkanlıktan almak ya da başkanlıktan alındığı gibi partiden de ihraç etmek. Yaz ise savunmasını vermiş, başını eğmiş ve kurbanlık koyun gibi onu bekleyen kadere hazırlanmıştı.
Olağanüstü kurultay boyunca arkasına yaslanan ve çakmak gözleriyle odayı inceleyen Bayan'ın dudakları ilk saatlerde hiç kıpırdamamıştı. Kürsüye çıkan yahut oturduğu yerden elini kaldıran ve görüşünü etkili hitabet tekniklerini beceriksizce taklit ederek anlatanları dinlerken poker oynayanlara özgü ifadesiz suratıyla cümlelerini hazırlamıştı. Nihayet doğruldu, derin bir nefes aldı ve kolunu dirseğinden bükülmüş halde hafifçe kaldırarak konuşmak için izin istedi. Ayağa kalktığında düğmesi çevrilen radyolar gibi salonun yavaşça sessizleşmesine şahit oldu ve cümlesi kalan ilgisiz fısıltıları da silip götürdü.
"Genç bir insanı ne kadar kolay harcıyorsunuz!"
Kıvırcık saçlı, ilk kez göz bebeklerini yer çekiminin etkisinden kurtarmaya cüret ederken üyeler hiç yorulmamışlar gibi canlılıkla ilgilerini konuşan kadının üzerinde toplamışlardı. Suçlu olarak gördükleri birini açıkça savunan bu beyan hiç beklemedikleri bir yerden gelmişti.
"Dün yaşadığımız başımıza öylesine geliveren talihsiz bir olay değildi." dedi yarattığı etkiyi gören kadın, devamla. "Aksine dün başkanımızda gördüğümüz neydi biliyor musunuz? Cesaret, dikkatlilik ve zekâ. Yazgıcı ve aciz bakış açısını bırakın!"
Bu sefer şaşkınlığını çabuk atan topluluk muteriz fısıldamalarla varlığını belli etmeye başlayınca Bayan sesinin şiddetini biraz daha artırarak "Oje rengi ve iskambil kartları gibi ufacık ayrıntıları yakalayarak bir sonuç çıkarmak, ayrıca milyonların önüne koşarak rezil olma pahasına doğru bildiğini söylemek her babayiğidin harcı değildir!" dedi.
İnsanlar yeniden suskunlaşıp kelimelerin manasını hazmederken Yaz pembe dudaklarını aralamış, kaşlarını kaldırmış ve esmer kadını bir rüyaya dalmış gibi seyrediyordu.
"İskambil Çetesi'ne dâhil olmakla suçlanan kim? Benim. Son yıllarda Avarya'nın başına gelen en büyük skandalın merkezinde olmakla suçlanan kim? Benim. Kim suçladı beni? Yaz Hanım. Yani eğer ortada bir dava varsa bu ikimizin arasında. Yaz Hanım'ın partiyle ilişkisi konusunda söz söyleme hakkı kime ait olur böylece?"
Başparmaklarını kaldırdı ve kendisine doğru kıvırdı. Kalabalıkta karışık sesler, boğuk ünlemler, yer yer alkışlar peyda olurken konuşmacı, memnuniyetle gülümsedi.
Genç başkan artık gülümsemeye başlamıştı, affedildiğini anlamak için suçlu ve kaçamak bakışlar attı babasına. Bu sırada bir kısım alkışlıyor, diğer bir kısımda ise uğultular yoğunlaşıp "Ama olmaz ki böyle..." diye şekil alıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avarya Oyunları
Ficción GeneralFransız İhtilali'nden sonra monarşinin temelleri çatırdadı. Halk ipleri eline aldı, demokrasi dünya genelinde yaygınlaştı. Artık cinsiyet ya da statü fark etmeksizin her reşit birey ülkesinin yönetiminde söz sahibi olacaktı. Öyle söyledi aydınlar. İ...