I - III

230 46 300
                                    

23 Mayıs 2005
Pazartesi
(...ve sonraki günler...)
Varnata, Avarya

Fırınlardan mis kokuların yayıldığı, sokakların belediye görevlileri ve yürüyüşe çıkan tonton yaşlılar hariç boş olduğu, gri kaldırımların loş gün ışığı tarafından yavruağzına boyandığı o sabah, diğerlerinden bir parça ayrılıyordu. Evler normal şartlarda sabah şekerlemesi yapan uykucularla dolu olurdu, bu kez ise yatakların çoğunluğu boştu.

Uykusuz bir gece geçirmişti Avarya. Canlı yayın gece boyunca hiç kesilmemişti. Saldırganlarla TV kanalına gönderdikleri mesajın ardından iletişim kurulamayınca, kurul binasının çevresine mevzilenmiş özel eğitimli polisler içeri girmişti. Yoğun bir çatışma olacağı tahmin edilmesine rağmen tek bir kurşun atmaya bile gerek kalmadı.

ASK başkanı ve çalışanları herhangi bir yara almadan serbest kaldı. Dört saldırgan ölü bulundu. Ölüm sebepleri rehineler ya da polisler değildi. Ellerindeki pompalı tüfekleri kendilerine çevirmiş, yüzlerini parçalayacak şekilde intihar etmişlerdi.

Haber kanallarında kıyamet koptu. Her kanal canlı yayın yapıyor, her program bu olayı tartışıyordu. Sokaklar da bu ilgiyi paylaşıyordu. Eğer üç kişi bir araya toplandıysa içlerinden biri muhakkak "iskambil olayı"ndan bahsediyordu. Dün gece olanların adı, haritadaki işaretlerden yola çıkarak konulmuştu.

Mevcut oyların yeniden sayımı mı yoksa yeniden seçim mi yapılması gerektiği tartışıldı. Yeniden seçim tarihi altı ay sonrası için ayarlandı, kimse itiraz etmedi, zaten önceki seçime nazaran hatırı sayılır bir değişiklik bekleyen yoktu. Geçersiz sayılan seçimin gerçek sonuçlarında Vult'un partisi birinciydi, Aslan'ın partisi ikinci. Larende'nin partisi, genç başkanın çektiği ilgiyle birlikte yüzde değiştirerek üçüncü oldu. Doğdu'nun partisi ise dördüncü. Bu isimler kupa, karo, maça ve sinek dörtlüsünün gerisinde kaldı.

Kütüphanelerde iskambil oyunlarının tarihini anlatan kitaplar revaç buldu. Sanal ortamda "iskambil kartları", "iskambil kartlarının anlamı" gibi aramalar yükseldi. Kafeler, bistrolar, diskolar ve radyolar iki yıl önce aynı dili konuşan bir ülkede meşhur olmuş bir şarkıyı tekrar tekrar çalmaya başladı. Mayıs yağmurlarının altında kapüşonlarını çekip kulaklığını takarak okula gidenler, işe dönenler, otomobilin arkasına oturanlar, otobüse binenler, cama yapışan damlacıkların ve pencere camının buğusunun ardında ufalarak uzaklaşan duraklara, direklere ve ağaçlara bakarak Teoman'ın yumuşak sesi eşliğinde aşk dolu bir öykünün dizelerini mırıldanmaya başladılar.

"Bir iskambil falında çıkmıştık birbirimize / O güzel kupa kızıydı, sinek valesiydim bense..."

Liseliler defterlerin kenarına platonik âşık oldukları sınıf arkadaşlarının ismi ya da tuttukları futbol takımlarıyla birlikte iskambil simgelerini kazıyordu. Teneffüslerde, kantinlerde, bahçelerde dört kartın anlamı ders gibi ezberlenmişti. Kupa, kalkan, asilleri ve kiliseyi temsil eder... Karo, ticari deniz işletmelerinin kiramitleri, orta sınıfı ve tüccarları temsil eder... Maça, mızrak ucu, orduyu temsil eder... Sinek, yonca yaprağı, köylüleri temsil eder...

Fısıltılar arasında her iskambil kartının bir partiyi temsil ettiğine ilişkin bir komplo teorisi dolaşmaya başlamıştı. Hristiyan demokrat bir parti olan Altın Taç, kiliseye yakınlığına ve ismindeki kraliyet göndermesine bakılırsa kupa olmalıydı. Sosyalist Ekin Başak Partisi de sinek... Sosyal demokrat Yeni Gün Partisi, karo muydu yoksa? Belki, milliyetçi Kızıl Elma Partisi de maçaydı. Partiler ve iskambil sembolleri arasında farklı eşleştirmeler de yapılıyordu. İskambil Olayı'nın meclis tarafından gizlice planlandığı ya da düşman ajanlar tarafından verilen bir mesaj olduğuna dair söylentiler dolaşıyordu.

Avarya OyunlarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin