Y A Ğ M U R
1 Mart 2010
Pazartesi
Varnata, AvaryaNihayet vakit gelmişti. Saat tam 21'di, beş yıldır hazırlandığı gösteri başlıyordu. Sahne onundu. Etrafında dansçılar, ateşbazlar, volkanlar, projektörler baş dansçı Yağmur Sındırlı'nın ışığını kuvvetlendirmek için yerini almıştı.
Parvati gibi hissediyordu, varlığının amacı Avarya topraklarına bereket saçmakmış gibi. Sahnesi üç parça olacaktı, her biri için ayrı giysi: Altın işlemeli kırmızı bir oryantal kostümü, modern dans için kırmızı tayt üzerine aynı renkte bluz, son olarak da Hint dansına uygun kırmızı bir sari. Pop, oryantal ve Hint tarzlarının harmanlandığı özel bir müzik besteletmişti. Uzun kahverengi saçlarını salmış ve ışıltılı bir makyaj yaptırmıştı. Her şey içine sinene dek uğraşmış, asistanlara, çalışanlara fazla mesai yaptırmıştı. Tek bir kusura tahammülü yoktu. Aynaya baktığında ihtişamı duymak istiyordu. Berrak bir ışık seli, tanrısal bütünlük, saf yaşam...
Almanya'da dans dersleri verirken, babasının Avarya'ya dönüp bir kozmetik şirketinin başına geçme teklifini reddederken aklında hep bugün vardı. Ülkesinde babasının adıyla var olan silik bir nepotizm bebeği olarak değil; yeni, genç ve güçlü bir Sındırlı olarak dönmek.
Yağmur, Murat'ın en sevdiği fakat kızgın olduğunda da en ağır sözlerle yüklendiği çocuğuydu. Son projesi, başyapıtıydı. Evlatlıktı fakat babasının kanından olan çocuklardan daha çok bağlıydı ona. Murat Sındırlı her ne zaman kızsa "Aptal," derdi Yağmur'a fakat kadın, bu sözün öfkenin söylettiği bir yalan olduğunu ve zekâsının parladığını biliyordu. Kendinden tek bir an bile şüphe etmemişti.
Zaten büyük insan olmak şüpheye gelmezdi. Yaydan çıkmış ok gibi hedefe doğru ilerlemek gerekirdi. Yağmur beş yıl boyunca oryantal dansta Taheyya Kariokka, modern dansta Martha Graham ve bharatnatyamda Rukmini Devi Arundale olmak için çalışmıştı. Ders verme, dinlenme, eğlenme, uyuma zamanlarını dikkatle planlamış ve günün ciddi bir bölümünü kendi çalışmalarına ayırmıştı. Doğru hocaları ararken vakit ve nakit harcamaktan çekinmemiş ve tüm masraflarını babasından harçlık almadan karşılamıştı. Programını yalnız yataktan kalkamayacak kadar ağır grip geçirdiğinde bozarak bir asker titizliğini sürdürmüştü.
Şimdi biraz eğlenme vaktiydi. Ruhunu serbest bırakıp ektiği ağacın meyvesini toplama vaktiydi. Üç saatlik bir gösteri olacaktı. Her saat başı on dakika mola verilecek ve bu sırada dansçı, kıyafetleriyle makyajını değiştirecekti. Yağmur, üstünü sahnede de değiştirebilirdi. Ancak izleyenlerin yorgunluğunu da düşünmek gerekirdi. İnsanlar molada dinlenip gösteriye odaklanmak için güç toplayacaktı.
Protokolde dansçının babası, cumhurbaşkanı ve başbakanla yan yana oturacaktı. Murat Sındırlı resmi bir yetki sahibi olmasa da sözü devlet kademelerinde hâlâ geçerliydi. Üst düzey bürokratların tamamı ona saygı duyuyordu. Hakan Vult tarafından göreve getirilmiş, Sındırlı'ya karşıt bürokratlar ise çoktan tasfiye edilmişti.
Cumhurbaşkanı hâlâ Attila Gürsel'di. Gürsel de Vult'a yakın bir isim olmasına rağmen 2005'teki büyük protestodan sonra değişen güç dengesine ayak uydurmuş, o dönem hâlâ ev hapsinde olan Sındırlı'yı ziyaret etmiş, yeniden yargılanmasına yardım edeceğine söz vermişti.
2006'nın ilkbaharında Murat Sındırlı özgürlüğüne yeniden kavuştu. Çıkar çıkmaz çeşitli televizyon kanallarında boy gösterdi. Despot değil ılımlı bir imaj çizdi, halkın eleştirilerini gülümseyerek dinledi. Geçen yıllar içerisinde olgunlaştığını, hatalarını anladığını ve tekrar yönetimde bir görev edinmek için çok yaşlı olsa da Avarya'yı daima seveceğini söyledi. Diğer yandan Yaz Larende'nin kaçırılmasına üzüldüğünü belirtip bu olayın Hakan Vult döneminde gerçekleştiğine vurgu yaparak doğrudan olmasa da dolaylı olarak suçu ona yükledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avarya Oyunları
Ficción GeneralFransız İhtilali'nden sonra monarşinin temelleri çatırdadı. Halk ipleri eline aldı, demokrasi dünya genelinde yaygınlaştı. Artık cinsiyet ya da statü fark etmeksizin her reşit birey ülkesinin yönetiminde söz sahibi olacaktı. Öyle söyledi aydınlar. İ...