K A T Y A
6 Aralık 2005
Salı
Varnata, AvaryaHem duruşma salonu hem de adliye koridorları Ekin Başak Partisi'nin mensuplarıyla doluydu. Seçmenler bahçede slogan atıyor, liderleri için adalet istiyorlardı. Katya Saran'ın takipçileri, parti sine-i millete döndüğünden beri ilk kez bu kadar sıkı kenetlenmişlerdi çünkü onlara göre cesur siyasetçi olmadık bir bahaneyle susturulmak üzereydi.
Saat 11'de başlayan duruşmaya Katya, siyah takım elbise ve beyaz gömlekle, zıtlığın şıklığıyla katıldı. Seçim gecesi meclis civarında olmadığına dair delillerini sundu. Ardından görgü tanığı olmayı kabul eden kampçılar yargıcın huzurunda yemin ederek liderin gece boyunca kampta olduğunu, hatta sabahleyin olayı herkesten geç öğrendiğini söyledi. Öğle arasıyla birlikte dört saat süren duruşma sonunda kadının üzerindeki suçlamalar düştü.
Seyirciler ayakta, mahkemenin kararını alkışlarken Katya, avukatına sımsıkı sarıldı. Aslında ilk olarak kızına sarılmak isterdi fakat Devrim okuldaydı. Annesi ise mecbur kalmadıkça kızının okuldan bir gün dahi geri kalmasını istemiyordu.
Güneşin artık ters yönden vurmaya ve gölgeleri uzatmaya başladığı saatte koridorda tanıdıklarıyla tebrikleşirken karnına ağrılar sokan, asla beklemediği kişileri gördü. Yılmaz ve eşi buradaydı.
"Geçmiş olsun," derken Yılmaz'ın kolu karısı Candan'ın omzundaydı.
Katya bir yandan zayıflığını bu insanlara gösterdiği için utanıyor diğer yandan da kendine kızarak öfkesini bastırmaya çalışıyordu. "Senin için Felke'den kalkıp gelmişler," diyordu kendine. "Medeni ol! Nazik davran!"
"Ne kadar da düşüncelisiniz, zahmet etmişsiniz, teşekkür ederim. Bir talihsizlik oldu işte. Neyse ki geçip gitti."
"Ne zahmeti! Varnata'yı özlemiştik. Hazır biz buradayken, Devrim'le ilgili..."
Katya kol saatine bakarak "Bir buçuk saate okuldan çıkıyor," dedi. "Tabii k vakit geçirebilirsiniz."
"Devrim'in velayetini istiyorum."
Birkaç saniye boyunca koridordaki yankılı uğultu hariç hiçbir ses duyulmadı. "Unut bunu," dedi Katya, fısıldar gibi. "İyi günler."
"Burada olmaz," dedi eski eşinin koluna dokunan Yılmaz. Kadın kolunu hızlıca çekmişti. "Bir kafede oturup konuşalım."
"Konuşacak bir şey yok. 'İyi günler,' dedim Yılmaz. Devrim'le okuldan sonra bir baba olarak vakit geçir ve akşam onu evine bırak. Görüş günün olmamasına rağmen izin veriyorum."
"Baba olarak isteğimin senin için hiçbir önemi yok mu?"
"Biz boşanalı kaç ay oldu, biliyor musun? Nereden çıktı velayet meselesi şimdi? Bana sordun mu? Kızına sordun mu? Hatta, eşine sordun mu? Candan, Devrim'den sadece beş yaş büyük. Üvey annelik mi yapacak ona?"
"Evet canım, bana sordu," dedi Candan. Diğeri içinden "Senin canını alırım," diye geçirdi.
"Ona ablalık yaparım. Senin anneliğinden daha iyi olacağı kesin."
Katya dişlerini sıkıp gülümsedi ve Yılmaz'a "Karının ağzını topla yoksa ben toplayacağım," dedi.
"Haklı," dedi adam. "Maddi durumun genç bir kıza bakmak için yeterli değil."
"Bunu da nereden çıkardın?"
Candan söze karıştı. "Çünkü kızının masrafları için kocamdan para isteyip duruyorsun."
Katya sabrının sınırlarını zorladı ve karşıdaki kadının omzuna gelen kızıl saçlarını tutup kafasını duvara sürtmesini söyleyen hiddetini bastırdı. Eski eşine "Sen babasın ve çocuğun 18 yaşına gelene kadar masraflarını benimle eşit oranda karşılamakla yükümlüsün," dedi. "Şahsım için hiçbir şey harcamadım. Her gider kaleminin faturasını gönderdim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Avarya Oyunları
General FictionFransız İhtilali'nden sonra monarşinin temelleri çatırdadı. Halk ipleri eline aldı, demokrasi dünya genelinde yaygınlaştı. Artık cinsiyet ya da statü fark etmeksizin her reşit birey ülkesinin yönetiminde söz sahibi olacaktı. Öyle söyledi aydınlar. İ...