Ekin'ime kızmayın, sonra pata küte aşık olacağızz. 💅
Lütfen bool bol yorum yapmayı unutmayın, öptüm hepinizi 💙
**
Koşa koşa fakülteden içeriye girdim. Gelmeyen otobüs yüzünden yine derse geç kalmıştım. Bugün dışarıda işim olduğu için erkenden uyanıp işlerimi halletmeye çıkmıştım. Otobüs bir türlü gelmemişti. Geç kaldığım için stresten strese atlıyordum. Eğer yine derse hocadan sonra girersem hâlim yaman olacaktı. Hoca takıntılıydı ve ondan sonra derse girenlere dönem boyu eziyet ediyordu.
Ülkede düzgün adam yok ki. Herkese güncelleme şart.
Yine koşarak sınıftan içeriye girdiğimde çok şükür henüz hocanın gelmediğini gördüm. Birkaç saniye olduğum yerde durup soluklanırken bakışlarımı amfide gezdirdim ve oturabileceğim bir yer aradım.
Bakışlarımı gezdirirken hazırlıksızca Ekin'le göz göze geldiğimde birden hareketlerim durdu. Neden benim dersime gelmişti ki? Aynı bölümde değildik. O bildiğim kadarıyla son dönemi olanların dersine giriyordu ama hâlâ ne okuduğunu bilmiyordum. Rastgele derslere giriyor olması da kafamı karıştırıyordu. Bu konuyu sorgulamamaya çalıştım çünkü sorgularsam işin içinden çıkamayacağımın farkındaydım.
Ekin dikkatlice beni inceliyordu ve bu bakışları kalbimdeki halay ekibini ortaya çıkartıyordu. Kesinlikle bu çocuğun varlığı bana zarardı.
Ondan bakışlarımı çektim. Onun yanı boştu ama gidip yanına oturmayacaktım. Hem derse odaklanamazdım hem de ona hâla sinirliydim. Her gün durmadan ona daha fazla sinirleneyim diye uğraşıyordu sanki.
Derin henüz gelmemişti. Bu yüzden onunla da oturamazdım. Kendi başıma otururken de çok sıkılıyordum. Bu yüzden yalnız da oturamazdım.
Boran'ın da yanının boş olduğunu görmemle birlikte dudaklarımdaki sırıtışla onun yanına gittim ve oturdum. Yaptığım kabalığı düzeltmek için fırsatım da olurdu.
Boran ile konuşmaya başladığımda üzerimde hissettiğim gözlerin de farkındaydım.
Lütfen biraz benim için ağla, Ekin.
**
Ders çıkışı kantine uğradım. Kahve alıp bahçede oturabilirdim.
Kantinde yürürken Ekin ve arkadaşlarının da kahve aldığını gördüm. Büyük bir memnuniyetle yanlarına gittiğimde Anıl ve Ceyhun beni fark etti. "Naber Nilsu?" Anıl'ın sorduğu soruyla birlikte Ekin'in de bakışları bana dönmüştü. Ondan bilerek uzak bir yerde durdum. Aman şimdi onunla ilişkimiz var zannederlerdi. Sonra Ekin ne yapardı. Rezil olurdu değil mi?
"İyiyim Anıl, sen nasılsın?" dedim gülümseyerek. Mavi gözlerimin parıldadığından emindim. Ekin'den uzak kalmak beni üzer sanıyordum ama o yokmuş gibi davranıp sinirleriyle oynamak hoşuma gitmeye başlamıştı. Biraz daha çıldır Ekin.
"İyi ben de," dediğinde bakışlarımı Ekin'e çevirdim ve yapmacık olduğu her halinden belli bir tebessümle ona baktım.
"Selamün aleyküm arkadaşım, günün nasıl geçiyor? İyisindir inşallah. Her şey yolunda mı? Allah bol bol sağlık sıhhat versin." Anıl ve Ceyhun neye uğradığını şaşırırken Ekin, dün ona dediklerime gönderme yaptığımı anlamış olmalıydı ki sırıttı hafifçe. Arkadaş arkadaş takılırız artık biz seninle.
"İyiyim, arkadaşım," dedi arkadaş kelimesini baskılarken. Hatta bir miktar yüzünü buruşturduğunu bile söyleyebilirim.
Ona başka cevap vermeden bakışlarımı Ceyhun'a çevirdim. "Sen nasılsın Ceyhun?" dediğimde Ceyhun gülümsedi. Sarı saçlarını geriye iteklerken "Aynı be Maviş," dedi. Ceyhun'la sebepsiz daha iyi anlaşıyordum. "Beraber içelim mi kahveyi?"
Bir an teklifi kabul etmeyi düşündüm sonra ise Ekin'i hatırlamamla birlikte birden moodum düştü. Onu rahatsız edecek olma düşüncesi beni üzmüştü. Keşke benimle kırıcı konuşmasaydı ve kendimi ondan uzak kalmak için zorlamasaydım. Aslında belki kırıcı konuşmamış olabilirdi ama onu seven kalbim herhangi bir ters tepki aldığında bile annemin porselen takımı gibi olmayacak anlarda hemen kırılıyordu.
Ekin'e kısa bir bakış attım. Yüzü ifadesizdi ama gözleri teklife ne diyeceğimi merak eder gibi bakıyordu bana. Veya ben öyle bakmasını istediğim için onu öyle görüyordum. Bilemiyorum.
Tam cevap vermek üzereyken telefonumun çalmasıyla onlara cevap veremeden cebimden telefonumu çıkarttım ve kimin aradığına baktım.
AŞK💚💚💚💚 kişisi arıyor...
Gözlerim şok içinde açılırken telefonu saklamaya çalıştım ama ne yazık ki başarılı olamadım. Ceyhun ve Anıl aynı anda gülmeye başladılar. Ekin ise saklamaya çalıştığım telefonuma bakıyordu hâlâ. Sen biraz daha kudur Ekin. Otur ve zarıl zarıl ağla lütfen. Beni ağlattığın gibi.
"O ne kızım?" dedi Anıl gülerken. "Aşk ne lan? Bu ne biçim kaydetme şekli?" dedikten sonra tekrar kahkaha attı.
Mutsuzca onlara nasıl rezil olduğumu izledim. Artık nefes alsam rezil olacak duruma gelmiştim.
Aptal kuzenim Caner, doğruluk mu cesaretlik mi oynarken telefonuma kendisini böyle kaydetmişti. Üzerinden aylar geçmişti ama o günden beri beni hiç aramadığı için ismini değiştirmeyi unutmuştum.
Mutsuzca yüzüm asıldı. Açıklama yapmama izin vermiyorlardı. Durmadan gülüyorlardı. Ekin ise düz bir ifadeyle hâlâ telefonuma bakmakla meşguldü.
"Susun ya," dedim ikisine kızarak. "Ne var yani aşk diye kaydettiysem?"
"Beni de hüzün diye kaydeder misin lütfen?" dedi Ceyhun gülüşünü durdurken. Bu kadar gülecek ne olmuş olabilirdi hâlâ çözememiştim.
"Dalga geçeni döverim," dedim ciddi bir sesle. "Açıklamıyorum işte size bir şey," dedikten sonra sinirle arkamı döndüm. Caner'i mahvetmek istiyordum.
Ben ayaküstü nasıl durmadan herkese rezil oluyordum ya?
"Dalga geçeni gruğtan atarım" Gözümde canlandı koskoca maziiiiii 🥹❤️
Kitaba karşı ilk izleniminiz nedir? Bölümleri beğeniyor musunuz?
Büyük bir merakla yorumlarınızı bekliyor olacağım, görüşürüzzzzz ❤️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Çıkmazı | texting
ChickLitEkin: Şimdi olanları mantıklıca açıklayacağım ve sen beni onaylayacaksın tamam mı? Nilsu: Evett ay yani tamam Ekin: Bugün alışveriş yapacağım yere geldin ve peşimden ayrılmadın. Sonra da sırada arkama geçtin? Ekin: Sonra telefon numaramı kasiyere...