3.4

7.2K 664 256
                                    




Of çok özlemişim, hemen bölüme geçelim <3 yorumları unutmayın lütfen <33

Çağan Şengül, Cem Adrian - Ben Sana Veda Edemem
:')

*





Gözlerimi şiddetli bir mide bulantısıyla açtım.

Hava henüz aydınlanmamıştı. Karanlıkta neler olduğunu anlayabilmek için birkaç saniye gözlerimin etrafa alışmasını bekledim ancak midem beklemek istememiş olmalıydı ki, kendisini yeniden bana hatırlatmış ve yataktan fırlamama neden olmuştu.

Elimle dudaklarımın üzerini örterken bulunduğumuz odanın içerisinde bulunan banyoya girdim ve kapıyı arkamdan kilitleyerek klozete eğilmiş, öğürmeye başlamıştım.

Nefret ederdim, kusmaktan nefret ederdim. Gözlerim öğürmekten yaşarmıştı ancak bedenim biraz olsun rahatlamıştı. Yine de ben sifonu çekerken yeni bir atak geldiğinde tekrar öğürmek zorunda kaldım. Kilitlediğim kapının arkasından gelen sesleri ise anca duyabilmiştim.

"Nil?" dedi Ekin. Sesi telaşlı çıkıyordu. "Niye kilitledin kapıyı, ne oluyor iyi misin?" Kapıyı açmak için zorluyor ama açamadıkça daha çok sinirleniyordu. Ben ise o sırada sifonu yeniden çekmiş ve yorgunca sırtımı duvara yaslamıştım.

"Hay sikeyim," dedikten sonra kapı yeniden zorlanmıştı. "Bin kere sikeyim senin gibi kapıyı."

Halsizliğime rağmen dudaklarımda yorgun bir gülümseme oluştu. Telaşlandığında ettiği küfürler komik duruyordu. "Senin gibi kapıyı buraya dikenin ayrı..." diye küfretmeye devam edecekken sustu ve kapıya yeniden abandı. Evet, adeta abandı. "Nil! Delirtmesene kızım beni! Aç şu kapıyı!"

Yerden kalkamayacak kadar halsiz hissediyordum kendimi. Tahmin ettiğim olmuştu işte. Oldukça hassas olan bedenim ıslandıktan sonra hastalıkları kendine çekmişti. Benim basit bir gribim bile çok ağır geçtiğine göre, oldukça boku yemiştim.

Gözlerimi açmakta bile zorlanıyordum. Çok halsizdim, dayak yemiş gibi tüm kemiklerim acıyordu.

Kapının büyük bir sesle açılmasını duyduğumda gözlerimi aralayarak ona baktım. "Tekrar sikeyim," dediğinde halsizliğime rağmen kıkırdamıştım. Evet, kapıyı kırmıştı.

Hızlıca yanıma gelip diz çöktüğünde önüme gelen saçlarımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. "Güzelim, iyi misin?" diye sorarken gözlerindeki endişeyi görmek, kalbimde bir sıcaklık peyda etmişti. Benim için endişelenmesi, beni sevmesi öyle uzun zamandır beklediğim bir şeydi ki...

"Sen çok bozuldun," derken sesim kısıktı. "Küfürbaz oldun iyice."

"Sikerim küfürü," dediğinde yüksek sesle gülmeye başladım. Gülerken bedenime kramplar giriyordu ancak umursayacak durumda değildim. Ekin'in endişeli bakan mavi gözleri gülüşümde takılı kaldığında hafifçe iç çekti. "Akıl mı bırakıyorsun kızım adamda," derken sesi kısıktı.

Karnıma bir kramp girdiğinde dudaklarımdaki gülüş anında durmuş inleyerek oturduğum yerde iki büklüm oldum. Ekin hızlıca beni kucağına aldığında başım omzuna düştü.

"Hemen nasıl hasta olabilirsin ya," derken bana isyan ediyor gibiydi. "Bu biyolojik olarak aykırı bir durum, nasıl hemen hasta oldun?"

"Hiç de aykırı değil." Bu halde bile ona laf yetiştirmeyi bırakmayacaktım, evet. "Ben hep böyle olurum."

"Dua et çocuğumuz sana çekmesin," dediğinde şokla açılan gözlerim bir anlığına hastalığını unutmuştu. Burnuma kokusu dolarken ve onun kolları arasındayken zaten yeterince kalp krizi geçirecek durumdayken bir de böyle şeyler söylemesi hiç bana yardımcı olmuyordu.

"Ekin yavaş," dediğimde beni hiç umursamadı. "Çok hızlısın."

Dudaklarında çarpık bir gülümseme oluştuğunda olayı nerelere çektiğini duymak bile istemedim. "Çok fesat bir adamsın," diye söylenirken utançla gözlerimi kapatmış ve geri boyun girintisine sokulmuştum kedi gibi.

Evin kapısını açarken "Ben hiçbir şey söylemedim," derken sesindeki muzipliği anlayabiliyordum. "Sapık olan sensin."

"Gülüşünde neler gizli olduğunu bilecek kadar tanıyorum seni," dedim huysuzca ve boynuna biraz daha gömüldüm. Kokusu tüm halsizliğimi bana unutturacak kadar şifalıydı. "Sus o yüzden."

"Tamam hanım," dediğinde yeniden gülmüş ve gözlerimi kapatmıştım. Sonra birden şakayı bir kenara bıraktı. "Canının acımasından nefret ediyorum," derken sesindeki telaş tekrar açığa çıkmıştı. Az önce benim dikkatimi dağıtmak istediği için işleri şakaya vurduğunu anlayabiliyordum.

Cevap vermedim ve gözlerimi sıkıca kapattım.

*

Ekin.

"Fazla soğuk almış," diyen doktoru dinlerken bakışlarımı bir an olsun Nilsu'dan çekemiyordum. Bedenimde hâkim olan düşünceler ve endişe beni korkutuyordu. "Serum verdik, bu gece hastanede kalsın," dediğinde başımı salladım. Doktor hanım Nilsu'ya baktıktan sonra yeniden bana döndü.

"Daha birkaç saat önce sapasağlamken birden böyle olası normal mi?" derken doktor yeniden Nilsu'ya baktı.

"Biyolojik olarak normal ama," dedikten sonra bakışlarını bana çevirdi. Ben ise bir an olsun bakışlarımı onun güzel yüzünden çekemiyordum. "Bir şeye fazla üzülünce de insan hasta olabilir. Tetikleyebilir," dediğinde büyükçe yutkundum. Elimi çaresizlikle enseme atarken hafifçe iç çektim. Ben cevap vermediğimde doktor "Geçmiş olsun," diyerek yanımızdan ayrıldı. Onun yatağının yanındaki sandalyeye oturduğumda elini ellerimin arasına aldım. Buz gibi olmuş teni. Olmasın.

Üzerine örtebileceğim bir şeyler var mı diye bakındım çünkü burası fazla soğuktu. Odanın içinde, koltukta duran battaniyeyi görünce onu almak için hareketlendim ve istemeyerek de olsa elini bıraktım ancak "Baba," demesi durdurdu beni. Elimi sıkıca kavramıştı. "Baba gitme ne olur. Çok soğuk."

Konu Nil olduğunda ne yapacağımı şaşırıyorum. Ellerim kilitleniyor, beynim duruyor.

Öyle acı doluydu ki, onun acısı benim bedenime geçmiş gibi hissettim. "Olsun," dedim kendi kendime ve geri yerime oturarak elini ellerimin arasına aldım. "Geçsin bana tüm acıların."

Elini sıkıca tutarken gözümden akan bir damla yaşı hızlıca sildim.

Onun yaralarını nasıl saracağım ben?


Fazla özlemişim sanki :')

Sen Çıkmazı | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin