3.5

4.9K 480 177
                                    




Leman Sam - Gül Güzeli.

yeniden... hoş geldiniz<3


*





"Gevşek gevşek konuşma," diyen bir sesle gözlerimi açtım. Aslında bilincim zaten birkaç dakikadır açıktı ancak gözlerimi bir türlü aralayamamıştım.

"Ne var abi, kaç saattir arıyoruz telefonlarımız açılmıyor. Biz de dedik meşguller herhalde."

"Şimdi seninle bir meşgul olacağım ben, göreceksin. Nil uyuyor, sus artık," dedi Ekin. Başımı hafifçe sola doğru çevirdim ve ona baktım.  Ceyhun'un konuşmalarından oldukça sıkılmışa benziyordu.

"Gider gitmez hanım köylü olmuşsun sen lan," diye dalga geçmeye devam etti Ceyhun. "Aradığımız Ekin'e şu an ulaşılamıyor."

"Ha ha, çok komik amına koyayım."

"Ne olum senin bu üzerindeki gerginlik?" dedi Anıl. Ekin uyandığımı henüz  fark etmemişti.

"Ne lan acaba!" diye sesini yükseltti Ekin en sonunda. "Onun acısını nasıl dindireceğim diye düşünmekten kafayı yiyeceğim. Neden acaba? Neden gitti Nil benden, unuttunuz mu lan siz? Böyle bir durumda nasıl gevşeklik yapabiliyorsunuz?"

Birkaç saniye etrafta sessizlik oluştu. Ekin'in düşünceli yüzü gözlerimin önündeyken buruk bir tebessümün dudaklarıma konmasını engelleyemedim. Benim derdime ortak olabilmek için yollar arayan ve bu yolları ararken telaşlanan birisiydi o. Uzun bir süre beni kendisinden uzaklaştırmak için durmadan kırmıştı ancak şimdi öyle çabalıyordu ki sanki kırdığı her yerden beni iyileştirmek istiyordu. Benden kaçmıyordu artık. Ondan kaçmama da izin vermiyordu. Ahsen'dim artık onun için.

Nil değil.

Nilsu hiç değil.

Ahsen.

"Haklı bu arada," dedi Anıl.

"Haklılığın anasını siktin kardeşim," dedi Ceyhun. Hattın diğer ucundan Anıl kafasına bir tane geçirmiş olmalıydı ki Ceyhun hafifçe inledi.

"Ciddi ol biraz," dedi Anıl. Artık tamamen kendime gelmiştim ama onların didişmelerini izlemek keyifli geldiği için sesimi çıkartmadım.

"Hak ettim," dedi Ceyhun masum masum. Görüntülü konuşuyor olmalıydılar. Bir anlığına onları görebilmek istedim ama en azından şimdilik onları görmeye hazır olmadığımı fark ettim. Kendi acıma dalıp onların yaptıklarını unutmuştum ama onlar hiçbir yere gitmemişti. Duruyordu olduğu yerde. Benimle sadece görevleri için arkadaşlık ettiklerini düşündükçe içime başka bir ateş düşüyordu sanki. En çok da Ceyhun'un gözünde sadece görevden ibaret olduğumu düşünmek beni yaralıyordu. Onu gerçekten abim gibi görmüş, benimsemiştim.

Ekin birden telefonu yüzlerine kapattı ve ardından telefonu koltuğun kenarına fırlattı. Kafası o kadar dalgındı ki hâlâ benim uyandığımı fark edememişti.

Başını koltuğa yasladı ve gözlerini kapattı. Benimle uğraşmaktan o da çok yorulmuştu. Keşke ondan gitmişken bana gelmeseydi. Kendimle beraber onu da çukura sürüklememiş olurdum.

"Boynun ağrır," diye mırıldandığım an başını hızlıca kaldırdı ve bana baktı ancak ani hareket ettiğinden olsa gerek boynuna kramp girmişti. İnleyerek başını tutunda içim acıyarak ona baktım. İşte o an onun canının acısının, kendi acımdan daha önemli olduğunu hissetmiştim.

Üzgün gözlerle ona baktım. "Çok acımıştır," dedim.

"Çok," dedi.

Daha çok üzüldüm. Psikolojim pek sağlam sayılmadığı için şu an uçan kuşa bile neden uçuyorsun diyerek ağlayabilirdim.

"Acımasın," dedim gözlerim dolarken. Bana baktı ve dudaklarında güzel bir gülümseme oluştu. "Nasıl geçer ki acısı?"

"Öpersen belki..." dedi. Kirpiklerinin arkasından öyle masum bakıyordu ki... Şu an ona hayır diyebilmek imkânsızdı.

"Gel," dedim oldukça ciddi bir sesle. Birkaç saniye şaşırarak bana baktı ama bu çok uzun sürmedi. Birkaç saniye içinde yanıma gelmiş ve yüzüme doğru eğilmişti bile.

"Bak burası acıyor," dedi kısık bir sesle ve eliyle boynunu gösterdi. Birkaç saniye acısını tahmin ederek ona baktım. Sonra elimi kaldırdım ve boynuna dokundum. Ekin hafifçe iç çekti ve kendini biraz daha bana doğru yaklaştırdı.

"Of," dedim ve bende iç çektim. "Neden senin canın acıdığında senden çok ben üzülüyorum ki?"

Yutkundu. Bakışlarım hareketlenen adem elmasına kaydı ama sonra asıl odak kısmıma tekrar döndüm. "Burası mı?" dedim hafifçe parmağımla okşarken.

Hızlıca başını salladı. "Evet, çok acıyor. Öpmen lazım hemen..."

"Öpeyim bari," dedim ve başımı kaldırıp boynuna doğru yakınlaştım. Gözümden birkaç damla yaş akarken dudaklarım gösterttiği yere dokunmuştu. Kokusu şu an daha çok burnuma dolduğu için kendimi anlamsız bir güven duygusu içerisinde buldum. Sanki yıllardır aradığım onun kokusuymuş da, sonunda bulmuşum gibi...

"Geçti mi?" diye sorduğumda gözlerindeki parıltıyla bana baktı.

"Geçti," dedi sadece ve dudaklarındaki güzel tebessümüyle bana doğru yakınlaştı. "Bende öpeyim mi?" dedi.

"Sen neden öpecekmişsin?"

Absürt bir şey söylemişim gibi baktı bana. "Neden, öpemez miyim?" Sonra biraz daha yakınlaştı ve dudağımın kenarına minik bir öpücük kondurdu. "Sevgilimi..."

Şu an olduğum ruh haline rağmen kalp atışımı deli gibi hızlandırdığı için ona kızsam çok mu abartmış olurdum acaba? Şu an bunları bambaşka bir zaman diliminde yaşıyor olsak muhtemelen günlerce sevinçten uyuyamaz, kendime gelemezdim. Oyna şimdi yaşadıklarımızı dudaklarımda buruk bir gülümseme, kalbimde durmadan harlanan bir ateşle izliyordum.

"Ekin..." dedim ama sesimin titremesine engel olamamıştım. Bu acı geçer miydi? Hiç geçmeyecekmiş gibi geliyordu. Nefes alamıyormuş gibi hissediyordum. Aldığım nefesler de boğazıma düğümleniyordu sanki. Daha önce böyle bir acı yaşamamıştım. Bu acıya fazla hazırlıksız yakalanmıştım. Gözlerimden birkaç damla yaş düşerken titreyen sesimle mırıldandım. "Benimle uyur musun?"

Ekin akan gözyaşlarımı yanağımdan sildikten sonra bu sefer hafifçe alnımdan öptü ve sonra yatakta kayarak ona yer açtığım için sığabildiği kadar yanıma uzandı. Başımı hemen göğsüne koydum ve kokusuna sığındım.

"Geçmeyecek," dedim başımı göğsüne bastırdığım için boğuk çıkan sesimle. Saçımı şefkatle okşarken "İnan geçecek bebeğim," dedi. "Ben yanında olduğum sürece içindeki acıyı söküp atmak için uğraşacağım." Bu seferde öpücük kondurdu okşadığı saçlarıma. "Kalbin yanıyor biliyorum. Canını acıtıyor, biliyorum ama..." derin bir nefes çekti içine. "Benim kalbim ikimize de yetmez mi?"

Yeter miydi?

Yeter miydi?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Çok özlemişim, çok özlemişim, çok özlemişim...

Uzun süre ara verdiğimiz için kitabı unutmuş olmanız muhtemel. İnstagramda grup kurup maraton yaptık ve Sen Çıkmaz'ını baştan sona bitirdik. Maratona katılmayanlar da kitabı tekrar okuyabilirse kaldığımız yerden sağlamca devam edebiliriz.

Çünkü biz geri geldik...

Sen Çıkmazı | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin