3.1

7.4K 703 385
                                    


Emir Can İğrek - Kor

keyifli bölümler<3

*


Oturduğum cam kenarında öylece dışarıyı izliyordum. Ağaçları, yaprakların rüzgarla savrulmasını, kuşların kanat çırpışını, kapalı olan gökyüzünü...

Bazen gerçekten hayatı sorguladığım anların içine düşüyordum. Tam şu an olduğu gibi. Ben neden böyle bir şey yaşamıştım mesela? Neden yaşıyordum? Bu hayata geliş amacım neydi?

Yalnız kaldığımda ve düşüncelerim tarafından esir alındığımda bu tarz düşüncelerimden kurtulamıyordum. Tüm zihnimi ele geçiriyordu.

Açılan kapı sesini duyduğumda bile bir tepki veremedim. İçimden hiçbir şey yapmak gelmiyordu. Yapmak istediğim tek şey oturmaktı. Başka bir şey değil.

Tahminimce bir saattir evde tek başımaydım ve bir saattir oturduğum cam kenarından kalkmamıştım. Gelen kişinin Ekin olması bile tepki verebilmem için yeterli olmuyordu.

Birkaç saniye sonra onun adımlarının salona yöneldiğini hissettim. "Nil," diye seslenirken içeriye girmişti. Bakışlarım onda değildi ancak ne yaptığını hissedebiliyordum. "Nil..." diye kısık sesle kendi kendine söylendiğini duydum. Sonra ise yanıma yaklaşan adım seslerini.

"Gerçekten bir saattir bıraktığım gibi mi duruyorsun?" Neden böyle olduğumu da anlayamamıştım ama içimden konuşmak gelmiyordu. Sessiz kaldım.

Cevap vermediğimi görünce üzerime gelmedi ve benimle sessizliğime ortak oldu. Ben oturuyordum ve o ayaktaydı. Bu yüzden olduğundan daha büyük geliyordu gözüme.

"Yemek yapalım mı beraber?"

Mezarlıktayken onunla konuşabilmiştim ancak şu an konuşmak için ufak bir isteğim dahi yoktu. Tek istediğim sessizlikti.

Hafifçe iç çektiğini hissettim.

"Ben konuşamazken sen susmazdın, ben konuşurken sen susuyorsun," diye küçük bir isyanda bulundu bana. Bu hâli dudaklarımı kıpırdatacak gibi oldu ama yine tepkisiz kalmıştım.

"İlişkimizi gözden geçirmemiz gerekiyor," dediğinde işte şimdi benden istediği tepkiyi almıştı. Şaşkın bakışlarım ona döndüğünde zafer kazanmış gibi gülümsedi.

"İlişkimiz derken?" diye sorarken buldum kendimi. Pekâlâ, beni nasıl konuşturması gerektiğini iyi biliyordu.

"Anlarsın ya," derken sırıtmaya başlamıştı. Bakışlarım gülüşüne kaymasın diye olağanüstü bir çaba göstermem gerekti. "Sen ve ben."

"Sen ve ben," diyerek tekrarladım onu. Hâlâ onun bana attığı adımlarına alışamadığım için afallıyordum.

"Evet," dedi ve sırıtan yüzünü silerek ciddileşti birden. "Gözden geçirmeliyiz."

"Neyi?"

"İlişkimizi."

"İlişkimizi," diye onu tekrar ettiğimde ciddiliği bozuldu ve bana hafifçe güldü.

"Papağana dönüşme aşamasındaysan lütfen haber ver. Bir papağanla ilişki yaşamam hiç etik olmaz."

Benimle açık açık dalga geçtiği için hafifçe kaşlarım çatıldı.

"Bak Ekin," derken tüm bedenimi ona çevirdim. Kollarını birbirine dolayarak tüm dikkatini bana verdi. "Tepki veremeyecek kadar yorgun olmam, tepki verip seni gebertmeyeceğim anlamına gelmez."

"Bir Türk polisini tehdit mi ediyorsun?" dediğinde afalladım. Pekâlâ, hâlâ bunu pek idrak ettiğim söylenemezdi. "Seni dava edebilirim."

"Abart," diye homurdanırken kollarımı birbirine doladım. "Ben de seni dava ederim. Kalp kırmak da suç sayılmalı."

Yeniden hafifçe iç çekti ve dizlerinin üzerinde hafifçe eğilerek benimle göz göze geldi. Yakından gözlerini görmek kalbime iyi gelmediği için nefesim kesildi.

"İzin ver," dedi kısık bir sesle. "İzin ver kırdığım her şeyi telafi edeyim."

Kalbimin atışı, nefes alışverişimi de hızlandırdığı için kendimi sakinleştirmeye uğraştım ama o bu kadar yakınımdayken mümkün değildi.

"İşin çok zor," derken buldum kendimi. "Sen beni çok kırdın ve ben artık sadece senin kırıklarınla uğraşmıyorum," dedikten sonra bakışlarımı ellerime çevirdim. "Sen kırdın, babam paramparça etti."

Saçlarıma dudağını bastırdığında bedenime bir titreme geldi. "Zamana ihtiyacın var. Sadece biraz zaman," derken kollarını belime doladı. "Ama bu zamanı benden uzakta geçirmeyeceksin. Kollarımın arasından çıkmadan, beraber halledeceğiz her sorununu."

"Kafana saksı düşse bu derece değişmezdin. Senin kafana meteor düşmüş, araştırmanı öneririm," dediğimde gülerek kollarını sıkılaştırdı.

"Düşsün," dedi. "Seni tekrar bana verecekse düşsün."

"Kalbime hiç iyi gelmiyorsun," diye mırıldandım ve ayağa kalktım. Ayağa kalkışımla beraber o da bacaklarının üzerinde doğrulmuştu. Gözlerine bakmadan kollarımı bedeninin etrafına sardım ve başımı da omuzuna koydum. İstediğim tek şey ona sarılmaktı.

"Geçecek mi?" diye sordum sessizce. Kendi sesimi ben bile zor duymuştum ancak Ekin ne demek istediğimi anında anlamıştı.

"Geçmeyecek," dedi acımasızca. "Sadece alışacaksın. Alıştığın için de eskisi gibi acıtmayacak."

Cevap vermedim ve öylece ona sarılı kalmaya devam ettim. Karnımdan gelen gurultular tüm ambiyansı bozduğunda Ekin gülerek benden ayrıldı. Belki utanmam gerekirdi ancak hiç utanmamıştım çünkü günlerdir doğru düzgün hiçbir şey yememiştim ve o da bunun farkındaydı.

"Şimdi, beraber yemek yapmaya var mısın?" diye sordu gözlerime bir umutla bakarken. "Ben yemek yaptığımda annem bir türlü anlattıklarını anlamadığım için sinir krizi geçirmiş ve telefonu suratıma kapatmıştı. Ben de annemi aramakla uğraşırken ocaktaki yağı yaktım, yağın altını kapatmak için uğraşırken de yağ yere döküldü ve ben bir saat yağı temizlemek için uğraştım." Hayret içinde ona bakakaldım ve bedenimi ondan iyice uzaklaştırdım.

"Peki. Sen mutfağa girmesen iyi olacak," dedikten sonra önüne geçip mutfağa doğru adımlarımı yöneltmiştim ki arkamdan belime sarılan kollarla olduğum yerde kalakaldım.

"Bu olay on beş yaşındayken falan gerçekleşti. İyi olmadığım tek bir konu bile bulamazsın"

"Mutfakta senden daha iyi olduğuma yemin edebilirim," dediğimde kollarını sıkılaştırdı.

"Tamam," dedi. "Var mısın iddiaya?"

Yine bir iddia vakasıyla karşı karşıya kaldığım için bedenim kaskatı kesildi. O da aynı şeyi hatırlamış olmalıydı ki birkaç saniye sessiz kaldı ancak sonra konuşmasına devam etti.

"Eğer sen benden iyi yemek yaparsan," dedi ve ses tonunu düşürdü. Kulağıma gelen erkeksi ve oldukça hoş sesi tüm dikkatimi dağıtmıştı. "Seni öpeceğim," demesi ise bardağı taşıran son damla olmaya adaydı. Bedenim kaskatı kesilmişti. Nefes bile zar zor alıyordum. "Eğer ben senden iyi yaparsam," dedikten sonra başını boynuma gömdü. Kokumu içine çekti, beni nefes alamaz duruma getirdi ve sonra boğuk bir sesle devam etti. "Sen beni öpeceksin." Mümkünmüş gibi kollarını biraz daha sıkılaştırdı. "İddia başlasın, Ahsen."

*

Ekin benimle de iddiaya girer misin, bir şey deneyeceğim de...

Sen Çıkmazı | textingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin