İçinde olduğumuz durumlar yeterince beni yaralamamış gibi bir de herkes anlatmamı bekliyordu. Ne anlatmamı istiyorlardı. Yağızın zehrayı nasıl terkettiğini? , nasıl tuana olduğumu? maske olmayı neden seçtiğimi?...
Çağanın evine gelmiş yarım saattir oturuyoruz ama kimse konuşmuyor..
ben de ne diyeceğimi bilemiyorum. Anlatmak istemiyorum. Ben tekrar Zehra olmak istemiyorum. Belkide kendimi bir yerden atmalı, içimde tuttuğum her kişiliğe veda etmeliyim? Kimim ben? Yağızın terkettiği ablası Zehra? Yalnız kaldığı yolda ilerleyen tuana? Herkesin merakla aradığı maske?
En kötüsü, Efe'nin nazı? İşte o hiç değilim... ben hiç bir zaman biri için iyi bişey olmayı beceremedim ki...."Anlatacak mısın artık?" Leyaya baktım. Elini dizime koymuş yanımda oturuyordu. Herkes etrafıma toplanmış bana bakıyordu. Herkeste göz gezdirdim. Yağıza gelince durdum.
" tekrar ben burdayken anlatmak ister misin söz eksikleri ben kapatırım." Dedim gülerken. Bu tamamen ben anlatmak istemediğim içindi ama öyle bir ses tonuyla söyledim ki yağız kafasını iki yana salladı. Anlatmak da duymak da onu parçalayacaktı, aynı benim gibi.... Yüzümdeki gülüş ne kadar iyiydi bilmiyorum ama tamamen duygularımı saklamak içindi. Gözlerim dolmasın diye gülüyordum. Acımı saklamak için gülmezsem ağlardım, ağlarsam acımda boğulurdum. Bunu istemedim.
" Zehra Altun" diyerek başladım söze.
" Zehra Altun ve yağız Altun, annesi babası ölmüş iki kardeş." Güldüm. Kafamı kaldırıp diğerleriyle göz göze geldim
" daha doğrusu, iki kardeştiler artık değiller."
Gülmelerim bile ağlamamak için bir tepkiydi. Sanki normal bişey anlatıyormuş gibi anlatmam gerekiyordu.
" neyse işte. Anne ve babalarının ölümünden sonra bambaşka bir şehirde yetimhaneye düşüyorlar. Yetimhaneye doğru giderken aklına koyuyor Zehra, kardeşi için, yağız için acısını gömüyor. Artık Ağlamıyor çünkü ağlarsa acısı gün yüzüne çıkar."
Sanki o anlarda gibiydim. Gözüm halıdaki desene daldı.
" acısı gün yüzüne çıkarsa, kardeşini koruyamaz. Zehra öyle biri değildi. Ağlarsa tam ağlar gülerse tam Güler. Ağlarsa dibe çöker...."
Yutkundum. Nefes almam zorlaşıyordu ama devam ettim.
" sonra bir gün, bi aile gelir. Kardeşleri ayırmak pahasına yağızı almak ister... Zehra sonuna kadar karşı çıkar ama sonunda yalnız kalır."Elimde hissettiğim ıslaklıkla gözlerimi kapatıp açtım. Elime baktım. Gözyaşı.....
ağladığımı fark etmemiştim bile.
Yağızın gözlerinin içine baktım.
"Yağız Altun o aileyle gider!" Sesim sert çıkmıştı. Umursamadım.
Yine gülümsedim. İşaret parmağımı dudaklarıma götürüp düşünüyormuş gibi yaptım.
" yağız Altun yağız kılınç olmuştu dimi sonra? Doğru biliyorum." Dedim yağıza baktım. Gözlerinde acıyı gördüm.
" Zehra yine pes etmez." Yine herkese baktım. Herkes aynı yıkılmış ifadeyle beni dinliyordu. Leya yanımda oturmuş. Eliyle bacağımı sıkıyordu. Bu ben burdayım demekti. Gözyaşıyla ıslanmış dudaklarımı yalayıp yanımdaki Leyaya baktım.
" her gün gidip yağızı görmek ister. Hatta bir gün akşam yurttan kaçar, Yağızın kapısına dayanır. Sonrs ne olur biliyor musunuz?"
Herkese teker teker baktım.
" yağız bir daha oraya gelmemesini ister. Yani hayatından çıkmasını, niye? Çünkü aileyi çok sevmiştir. Geride bi aile bırakmıştır. Zehra o gün tüm gece o kapıdan ayrılmaz ama yağız için bir kıymeti olmaz. Sonra Zehra bir yangında ölür. Yağız da ailesiyle mutlu Mesut yaşamaya devam eder."Kendime gelip hemen göz yaşlarımı sildim.
" güzel masaldı dimi? Bende çok beğeniyorum bu masalı." Güldüm. Dalga geçiyordum çünkü dalga geçmezsem acımda boğulacak gibi hissediyordum.
" peki sonra ne oldu?" Dedi Ülkü.
Omuzlarımı kaldırıp indirdim. Alt dudağımı dışarı kıvırdım.
" bilmiyorum ki, Zehra öldü işte, yağız ne yapmış ne etmiş bilemiyorum." Yağızın gözlerinin içine baktım
"Ben masalın gerisini dinlemedim. Çünkü umrumda olmadı."
Yağızın gözünden yaş düştü. Bakışlarımı ondan çektim.
" ama sonra Zehra ölmemiş. Neden göstermelik bir yangın peki?" Mete'ye baktım gülümsedim. Oda bir masaldan bahseder gibi bahsediyordu.
" Zehra ailesiz kalmanın acısını en çok erkek kardeşini kaybettiğinde hissetmiş. Zaten kardeşi için dayanıyormuş. Artık dayanmasına gerek kalmamış. Sonra biriyle karşılaşmış. O adam onu bulduğunda zehra acıdan ölüyormuş. Adamın ona sunduğu yol mantıklı gelmiş. Zaten artık kardeşi de yokmuş. Zehrayı öldürmüşler. Yani teknik olarak Zehra öldü."" sonra tuana oldun. Peki maske?" Ülküye dönmedim.
" maske..." dedim derin nefes verirken.
"Üçüncü kişiliğim.. maske olmak güzeldi." Çağana baktım.
" bir süre öncesine kadar..." bakışlarımı kaçırdım.
" böyle işte, Zehra öldü. Yağız Altun yer yüzünden silindi." Kafamı eğdim. Yine derin nefes aldım.
" ben yer yüzünden silinmedim!!"
İşte yağız Altun öfkesi geliyordu.... Kafamı kaldırıp bağıran yağıza baktım. Boynundaki damarları öyle bir belli olmuştu ki gerçekten sinirlenmişti. Hatta haklı olduğum için öfkelenmişti.
Bende ayağa kalktım. Karşı karşıya geldik.
" sen zehrayı öldürdün!! Zehrayla beraber yağız Altun'da öldü!!!"
Sesim evde yankılanmıştı. Herkes şaşkınlıkla bize bakıyordu. Zaten bu yüzleşmenin olacağını biliyorlardı. Senelerdir bekleyen, iki tarafında adım atmaya korktuğu bir yüzleşmeydi bu ama yağız dayanamamıştı. Haklı olmam ve onun hatalı olması onu daha çok öfkelendiriyordu.
" ben hiç bir zaman içimdeki yağız Altun'u öldürmedim!!"
Güldüm. İşaret parmağımı ona doğru salladım.
" sen zehradaki yağızı öldürdün!! Sen kendi soyadından, ya hadi bırak soyadı ablandan vazgeçtin!! O çok bayıldığın ailen için zehrayı gerçek aileni geride bıraktın!!"" tuana hadi sakin olun oturun." Esata bakmadım. Yağız da bakmadı. Birbirimize bakmaya devam ettik
" ya sen!!" Sesim sanki etrafta kocaman bir gürültü gibi yayıldı.
" sen daha annenle babanın mezarını bilmiyorsun!! Seneler oldu! Kaç kere gittin yağız kılınç!!"
Etrafa yayılan sesim sanki duvarlardan sekip Yağızın suratına çarptı. Yağızın yüz ifadesi sarsıldı. Sinirli hali durgunluğa dönüştü.
" bende öyle tahmin etmiştim." Derin nefes aldım.
" sen benim kardeşim değilsin! Yağız Altun Zehra Altun'la beraber öldü. Ben tuana Naz tiryaki, sen yağız kılınç ve biz sadece arkadaşız. Başka hiç bişeyiz."Kanepenin üstünden telefonumu aldım. Yağızın yanından geçerken yüzüne baktım.
" hiç bişey."
Hızla yanından geçip evden çıktım. Boğuluyordum artık. Ellerim titriyordu. Kendimi sokağa atar atmaz nefesim kesilmeye başladı ağlıyordum da...
Ellerim göğüs kafesime doğru gitti. Ağlamaktan Nefes alamıyordum.
" tuana!!" Çağanın sesiyle önümde belirmesi bir oldu.
" yok bişey." Dedi fısıltıyla. Kafasını göğsüme yaslayıp benimle beraber yere çöktü. Sırtımı okşuyordu.
" yok bişey, geçti."
Avuç içi sırtımda geziniyordu ama rahatlayamıyordum.
" ç-çağan." Bir eli saçlarımı okşamaya başladı.
" şşş sadece nefes almaya çalış. Rahatla. Bak dışardayız kimse yok."
Nefes almam çok zordu. Gözlerimi kapattım.
" güzel şeyler düşün.Seni mutlu hissettiren şeyler."Sesi huzurlu hissettiriyordu ama hala nefes alamıyordum.
" g-gamzelerin." Dedim zar zor. Çağanın saçımdaki ve sırtımdaki elleri duraksadı ama sonra hemen devam etti.
" çok mu seviyosun gamzelerimi?" Gözlerim kapalıyken gülümsedim.
" yani, güzeller." Dedim sonra çağanın gülüş sesini duydum. Tam kulağımın yanından geliyordu.
Gözlerimi açıp kafamı kaldırdım. Çağanın görünen gamzelerine baktım." seviyormuşum." Sonra gözlerine baktım.
" bana versene, benim gamzem yok."
Çağan öyle bir kahkaha attı ki bende güldüm. Sonra farkettim ki nefes alabiliyordum. Gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım.
" sana onları vermem." Demesiyle gözlerimi açtım. İster istemez dudaklarım büzüldü.
" ama istediğin zaman öpebilirsin de, dokunabilirsin de.." çatık kaşlarımı düzeltip gülümsedim.
" ama onun için senin bana sürekli gülmen lazım. Asla kızgın yada kırgın olmaman lazım." Dedim.
Çağan yaklaşıp alnımı öptü sonra bana sarıldı.
" daha iyi misin?" Dedi. Kafamı omzuna sürttüm. İyice yerleştirdim.
" hıhım iyiyim."
Gerçekten iyiydim. Heyecandan ölmem dışında.... Çağanın temasları sanki beni yakıyordu.....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hacker
ActionMaskenin altındaki yüz... bir kişi hariç kimsenin bilmediği, tanımadığı gizemli ve kod adı maske olan bir hacker... aslında var ama yer yüzünde yokmuş gibi... 2 kişiliği olan biri, hadi gelin tanışalım.