Hafta sonları kuzeyin okulu olmadığı için kafeye o bakıyordu. Bende fotoğraf çekmek için dışarı çıkıyordum. Bu sefer fotoğraf çekmek için daha sessiz bir mekan tercih etmek istedim. Geldiğim göl kenarı tam da böyle bir yerdi. Sessiz sakin ve sadece doğal sesler vardı...
Kablosuz kulaklığımın bir tanesini takmış, şarkı dinlerken dolanıyorum. Kulaklık taktım çünkü ormanın sessizliğini bozmak istemedim. Önce göl kenarının güzel bir şekilde resmini çektim.
Sonra ormana tekrar girdim.
Kaç gündür aklımda dolanan tek şarkı kulağımda çalınıyordu...
Şarkının adı Beni neden sevmedin...
Gördüğüm tavşanla olduğum yerde durdum. Hemen fotoğrafını çektim. Sonra kameranın ekranına baktım. Çok güzel çıkmıştı.Yürümeye devam ettim. Bi kaç saat boyunca resim çekmeye devam ettim. Sonra gidip göl kenarına oturdum. İskeleden bacaklarım sarkıttım. Fotoğraflara bakmaya başladım. Gerçekten güzel çıkmıştı. Kulaklığımı çıkarıp çantama koydum. Çantamı da sağ tarafıma koydum. Ayaklarım iskeleden sarkarken olduğum yere uzandım. Gözlerimi kapattım. Çok sessiz ve huzur veren bir yere geldiyseniz bunu kullanmalısınız. Bende öyle yaptım. Bazı Hafta sonları hariç hiç bir zaman kendim için bişey yapmıyordum. Kendim için yaptığım sadece iki şey vardı. Birincisi kafe , ikincisi ise fotoğraf çekmek..
" güzel ortammış." Şaşkınlıkla gözlerimi açtım gördüğüm kişiyle hemen oturur pozisyona geldim.
" ne işin var burda?" Derken o yanıma oturdu. Bana döndü.
" kafeye gittik kuzey orda olmadığını söyledi. Orhan abi sanırım konumunu görebiliyormuş. Yerini söyledi bende geldim. Sıkılıyordum."
Kafa salladım.
" hakkında hiç bişey bilmiyoruz. Anladığım kadarıyla konuşkan biri değilsin." Dedi gülerek.
Tekrar eski yerime uzandım. O da yanıma uzandı. Ona bakmıyordum. Gökyüzüne bakmayı tercih ederdim.
" bilecek bişey yok ki, kafe işleten sıradan biriyim işte."Sonra ona baktım.
" sen? En son şu telefonunun arkasında resmini sakladığın kız hakkında konuşmuştuk."
O da bana baktı.
" çok aşıktım ama olmadı. Olduramadık. O öldü. Bana küs, kırgın, kızgın bir şekilde öldü."
Yutkundum. Haklıydı.
" neden sana kırgındı? Ne yaptın da kırıldı?"
" boşver." Dedi kafasını gökyüzüne çevirirken.
Bi kaç saniye sessizlik oldu.
" senin yok mu hayatında biri?"
Güldüm.
"Yok, yani vardı, çok eskiden. Beni yaralarımla bırakıp gitti. Acımadan bıraktı. Yalanlar söyledi. Çok acıttı. Acılarımla bırakıp gitti.""
Çağanla yine birbirimize baktık.
" gelmez mi?" Dedi merakla.
Kafamı iki yana salladım.
" gelmez."
" peki gelirse?"
" gelmez." Dedim yine.
" diyelim ki geldi? Affedilmez mi?"
" affedilmez." anlamaya çalışıyordu. Benim üzerimden tuana onu affeder mi diye anlamaya çalışıyordu. Gözlerine bakmaya devam ettim
" hiç mi?" Burukça gülümsedim
" hiç affedilmez çağan..."
" tuana da affetmez yani.." dedi kısık sesle. Konuşmadım." bazen düşünüyorum ölmemiş olabilir mi diye.."
merakla yüzüne baktım.
" o nerden çıktı?" Dedim. Hemen yattığı yerden doğruldu. Bende doğruldum bağdaş kurup oturdu bende oturdum. Yan yanaydık ama o yine önüne bakıyordu. Bende karşıya bakıyordum.
" bir keresinde kendini öldü gösterdi." Dedi. Ona döndüm. Sustum, dinlemek istedim.
" yıllar sonra ortaya çıkmış." Heyecanı gittikçe arttı. Fotoğraf makinemi elime aldım. O bana bakmadan heyecanla konuşurken fotoğraflarını çekmeye başladım. O konuşurken ben her halini fotoğraflamaya devam ettim.
" hani şu haberlere çıkıp ifşa olan maske kod Adlı hacker var ya o Tuanaydı. Kendin öldü göstermiş belki yine öyle bişey olabilir." Dedi. Bana baktı. Fotoğraf makinesini gördü ama bişey demedi. Bi kaç saniye Sonra heyecanı söndü.
" gerçi öldü göstersene göstermese de beni affetmez.
Keşke çıkıp gelse."
Gülümsedim.
" bence biraz önceki heyecanlı halin daha iyiydi." Derken kameranın ekranından fotoğrafları ona gösterdim. İlk 5-6 resimde çok mutlu ve heyecanlıydı. Sonra fotoğraflarda yavaş yavaş heyecanı sönüyordu. Bir damla kameranın ekranına düşünce gözlerimi kameradan çekip çağana baktım.
" ne oldu?" Dedim. Bana doğru döndü. Kafasını kaldırıp yüzüme baktı. Gözleri dopdolu olmuştu.
" onunla konuşacağım." Dedi. Gözlerini Kapatmasıyla yaşlar aktı.
Gözlerini açmadı. Elini kalbine koydu.
" özür dilerim." Dedi fısıltıyla.
" seni seviyorum hep sevdim. Efe'nin nazı olmak sana acı verdi."Gözlerim doldu. Ben burdayım diyemedim. Seni duyuyorum diyemedim. Kalbimde bir ağrı belirdi. Bende ona döndüm. Kamerayı kenara bıraktım. Bağdaş kurup oturdum.gözlerimi kapattım. Elimi aynı onun gibi kalbime koydum.
" seni hep çok sevdim. Sen aşkımı görmezden gelip gittin. Acılarımla, ağrılarımla gözyaşlarımda bıraktın beni. Ben karşılaştığımızda seni bana geldin sanıyordum ama sen hiç bana gelmemişsin. Bir daha da gelmeyeceksin biliyorum. Gelmemeye giden adam seni hep çok sevdim...."
O tuanayla konuşuyordu ben onunla ama o bunu bilmiyordu. Yanağımdan akan yaşın bedenime işkence çektirdiğini hissettim." bir gün kavuşacağız." Dedi devam ederek. Sesi fısıltıydı. Derin nefes aldım yada almaya çalıştım olmadı...
" kavuştuğumuzda, söz veriyorum. Sana yaptığım ne kadar şey varsa hepsinin cezasını çekeceğim. Belkide en kısa sürede yanına gelirim." İçimdeki tuana sanki dışarı çıkmak istercesine göğsümü yumrukluyordu.. yine ve yine....
" gözlerini unutamam." Dedim fısıltıyla.
" dokunuşlarını, sarılmalarını, öpmelerini, hiç birini unutamam ama oyunlarını da unutamam. Beni terketmeni unutamam. Ben acıyla boğuşurken, gitmeni unutamam. Sen benim gelmemeye giden adamımsın. gelemezsin. Gelme."Elime dokunan parmakları hissedince gözlerimi açamadım. Ağlamaya başladım ama gözlerim kapalı kaldı. Çağan elimi yavaşça tutup iki avuç içinin arasına aldı. Gözlerimi açıp yüzüne baktım.
" anlamam mı sandın?" Dedi ağlarken.
Kaşlarım çatıldı.
" neyi?" Diyebildim. Ellerimi bıraktı. Gözyaşlarımı sildim.
" görünüşün farklı." Dedi yüzümü incelerken. Kalbim hızlandı.
" herşeyin farklı." Panikledim. Kolumdaki saate baktım.
" saat geç olmuş kafeye geçelim mi?" Dedim ayağa kalktım. O da ayağa kalktı. Kameramı sırt çantama koydum sonra Sırt Çantamı alıp tek omzum taktım. Yürümeye başladım. Arkamdan geldi. Ağlıyordum. Ağlıyordu. Konuşmadık. Aramızda bir kaç metre vardı.
" kaçacak mısın gerçekten?" Durmadım. Duydum ama dönüp bakmadım. Anlamış olamazdı. Olmamalıydı.
" elinde, tam yüzük parmağının yanındaki doğum lekesi." Dedi bağırarak. Sesi çatlak çıkmıştı. Olduğum yere çakıldım sanki.
Yürüdü yürüdü.
"Herşeyin farklı." Dedi yeniden. Sesi çok yakında geldi. Bi kaç adım arkamda olmalıydı. Gözlerimi kapattım.
" o gece, doğum gününde, seni bırakmadan önce tam 2 saat yüzünü inceledim, öptüm. Okşadım. Ellerini öptüm, sevdim. Sıkı sıkı tuttum. Doğum lekeni o gece farketmiştim." Nefes almaya çalıştım ama alamadım. Avuç içlerimi yumruk yaptım. Bir elimle çantamın kulpunu sıkı sıkı tuttum. Yumruk olsa da sıkı sıkı tuttum. Gözlerimi sıkarak kapattım.
" kafede elini kestiğinde aynı elinde, aynı lekeyi yine gördüm. Emin olmak istedim. Dün oldum da...
Benden sakladınız. Hepiniz. Herkes biliyordu. Ben seni öldün sanıyordum.. sen kendine yeni bir hayat kurmuşsun. Yüzünü değiştirmişsin!!" Öfkelenmişti.Sakin olmam gerekiyordu. Gözlerimi açıp çağana döndüm.
" tuana ölmüş, anlıyorum yaşadığına inanmak istiyorsun ama saçmalıyorsun. Onu tanımıyorum bile. O ölmüş, sende bunu kabullensen iyi olur."
Daha fazla bişey duymak istemiyordum. Hızla önüme dönük yürümeye başladım. Ağlıyordum ama adımlarım çok hızlıydı. Anlamıştı. Kim olduğumu, herşeyi anlamıştı....( bu bölüme düştünüz dimi? Hele ki gözlerini kapatarak konuştukları kısımlar... )
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hacker
AcciónMaskenin altındaki yüz... bir kişi hariç kimsenin bilmediği, tanımadığı gizemli ve kod adı maske olan bir hacker... aslında var ama yer yüzünde yokmuş gibi... 2 kişiliği olan biri, hadi gelin tanışalım.