3 gündür yer altından çıkmıyordum. Yüzleşmem gereken şeyler kalbimin ağrısıyla yarışıyordu. Yüzleşmen gereken şeyler mi daha ağır basıyor yoksa kalp ağrın mı derseniz....
Günlerdir ben bile anlamıyorum. Belkide sırayla ağır basıyorlardır ben ikisinin de ağırlığını eşit hissettiğim için bu kadar dayanılmaz bir şekilde acı çekiyorumdur. Düşünmekten kafam patlıyor ama bir çözüm bulamıyorum.... O ne hissediyor acaba? Pişman mıdır? Niye olsun ki? Ben olsam pişman olur muydum? Ben olmazdım ama Zehra olurdu.... Yağız ne kadarını anlatmış olabilir? Herşeyi mi? Yoksa sadece maske kısmını mı?Peki ben eğer olurda bir gün olursak, çağan için hem tuanadan hem yaptığı şeylerden hemde maske ve yaptığı şeylerden vazgeçebilir miydim?
Onun nefreti biter miydi? Sanmıyorum....
" kara kara düşünme artık." Yağız gelmişti... ne zaman gelmişti?
Yattığım yerden doğrulup öylesine yüzüne bakmaya devam ettim. Karşıma sandalye çekip oturduğunda yine yatağıma yattım. Ona dönüktüm.
" polisleri hallettik. Onlara bizim aramadığımızı söyledik. Birinin şaka yapmış olabileceğine inandırdık. Çağanla da konuştum. Herkes maske olduğunu öğrendi ama kimseye söylemeyeceklerine yemin ettiler." Derin nefes aldı. Nefes sesi bişeylerin yolunda olmadığını bas bas bağırıyordu.
" çağan hariç herkes." Kalbimde sızı hissettim. Yine konuşmadım. Konuşmam lazımdı.
" önemi yok." Dedim duygusuzca.
" kızlar seni merak ediyorlar. Ne olursa olsun maskeye minnettarlar."
Yağızın yüzüne bakmaya devam ettim. Ayağa kalkıp yatağımın basına geldi. Gülümsedi.
" 10 yıldan fazla oldu. Uzun zaman sonra ilk defa Zehra gibi bakıyorsun." Dedi.
Kaşlarım çatıldı. Yüz ifademde ne vardı bilmiyorum ama hemen düzelttim. Yataktan doğruldum. Yağız tepki vermeden ayağa kalktı.
" çık artık burdan. Hayatına devam edebilirsin."Yağızın yüzüne baktım. Yutkundum.
" yağız ben gidiyorum."
Sanki ortaya bir bomba düştü. Yağız olduğu yerde kaşlarını çatıp bana baktı.
" Zehra'nın öldüğü şehre geri dönüyorum. Belkide hiç senin hayatına girmemeliydim. Hatta sizin okula hiç gelmemeliydim."
Ağzımdan duygusuzca çıkan her kelimede yağız daha fazla kaşlarını çattı.
" olmaz!!" Dedi direk korkuyla. Sesi yükselmişti. Dizlerimin önüne eğilip ellerimi tuttu.
" gidemezsin. Saçmalama. Yine ölemezsin."
İçimdeki Zehra can çekişmeye başladı. Sanki içimden çıkıp yağıza sıkı sıkı sarılmak istiyordu. Göğüs kafesimde bir baskı oluştu.
" bi kere olsun beni düşün! Ölemezsin yine!"
Gülümsedim. Bn zaten Zehra'nın son arzusuyla hep onu düşünerek hareket ediyordum.
" üzgünüm." Dedim.
" önce gidip yüzleşeceğim. Hayatını mahvettiğim insanlarla yüzleşeceğim sonra gideceğim."
Eğer bu şehirden gidersem onun için yine ölmüş olacaktım. O içimdeki Zehra'nın oralarda bir yerde olduğuna inanıyordu. Eğer şimdi tuana bu şehri terk ederse Zehra da onunla beraber gider ve başka şehirde ölür sanıyordu. Yağız ablasının yine ölmesini istemiyordu.
" hadi yağız kalk çıkalım burdan." Diyip ayağa kalktım. Eğer kalırsam sarılırdım. Sarılırsam tuana ölürdü. Yıllar olmuştu yağıza sarılmayalı, ona en son Zehra sarılmıştı.
Yağızı beklemeden kapıdan çıktım. Yeraltının 10 metre uzaktaki çıkış kapısına geldim. Boş koridora doğru baktım.
" özür dilerim yağız ama böyle olmak zorunda."
Kendimi dışarı attım. Gidip çağanla konuşmam gerekiyordu.
Yeraltından çıktığım gibi çağanların evine geldim. Veda etmek zorundaydım. Helallik istemek özür dilemek için değil, veda etmek için gelmiştim buraya....
" tuanacım bişey içer misin?" Bakışlarım halıdan kalkıp çağanın annesini buldu. Zorla gülümseyip kafamı iki yana salladım.
" yok Özlem abla." Ben nasıl konuşacağımı düşünürken onun bana böyle yakın olması beni daha da çok zorluyordu.
" tuanacım sen iyi misin? Yüzün bembeyaz olmuş."
Gelip yanıma oturdu. Merdivenlerden ses duyunca o tarafa baktım. Çağanın babasıydı. Göz göze geldik. Şaşırdı ama gülümsedi
" hoşgeldin kızım." Geçip koltuğa oturdu.
Avuç içlerim buz kesmişti hissettim. Avuç içlerini dizlerime bastırdım.
" benim sizinle bişey konuşmam gerekiyor ama nasıl başlayacağımı bilemiyorum."
Özlem abla elini dizlerimin üstünde buz kesmiş ellerimin üstüne koydu. Yüzüne baktım.
" sakin ol tuana ne oldu kızım?" Dedi çağanın babası.
Derin nefes aldım. Dik durmaya çalıştım. Tam konuşacakken bir anda bahçe kapısının açılmasıyla çağan içeri girdi bileğimden tutulmamla Şaşırdım. Çağan bileğimden tutup beni ayağa kaldırdı. Şaşkınlıkla yüzüne bakarken o annesine döndü
" Tuanayı alıyorum siz sonra konuşursunuz." Demesiyle beni de peşinden yürütmeye başladı. Evden çıktık
" ya napıyosun çağan bıraksana!" Dişlerimi sıkıp söylediklerimi umursamadan yürümeye devam ettim. Israrla bileğimden tutup çekiştiriyordu.
" hayır yani anlamıyorum ne diye gelip bozuyorsun! Ne güzel anlatacaktım işte! Ben hayatınızı mahvettim diyecektim!" Çağan aniden durup bana döndü. Kirpiklerimi kırpıştırıp yüzüne baktım.
Yüzümün her noktasına bakıp yine yürümeye başladı. Bu kez sesimi çıkarmadım. Evden uzaklaştığımızda durup bileğimi bıraktı. Hava kararmıştı. Koca sokakta sadece biz vardık.
" ne yapıyorsun sen?" Dediğinde anlamadığım için yüzüne bakmaya devam ettim.
" ne diye gidip kendini ifşa ediyorsun?!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hacker
AcciónMaskenin altındaki yüz... bir kişi hariç kimsenin bilmediği, tanımadığı gizemli ve kod adı maske olan bir hacker... aslında var ama yer yüzünde yokmuş gibi... 2 kişiliği olan biri, hadi gelin tanışalım.