14. Bölüm - Final

118 20 246
                                    

Gecenin ortasındaydım.

Bir ses vardı. Zihnimin içinde. Uğultu gibiydi. Hiçbir şey düşünmeme izin vermeyen bir uğultu.

Bekliyordum. Onlarca ceset, biri kucağımda, ağır.

Hayır!

Onu çoktan götürdüler. Kucağıma baktım. Bir şişe su.

İzlediğim yola geri döndüm. Hastane kapısındaydık. Koluma dikiş atılıp sarılmıştı. Şimdiyse tek başımaydım. Herkes etrafa dağılmıştı. İşleri var gibi duruyordu. Gerçeği sonradan anladım. Gözümün önünde, benden saklanıyorlardı.

Kimse gerçeği konuşmak istemiyordu.

Gerçek...

Bağırmak istiyordum. İçimde, zaman geçtikçe biriken zehri boşaltmak istiyordum. Öfkeliydim. Ama öfkemi atacağım, intikam alacağım kimse yoktu. Babamı öldüren adamları zaten öldürmüştüm. Peki neden hala böyle hissediyordum? Boşluğa düşmüştüm. Annemin, kardeşimin intikamını alınca geçer sanmıştım ama üzerine babamı da kaybetmiştim. Sadece bir kaç saat önce bulduğum babamı. Bu his geçmiyordu. Kaybetmek, hiç durmadan. Bu, bitmiyordu.

Zihnimdeki uğultu arttı.

Omuzlarıma serilen şalı hissettim. Cihan gelmişti. Hiç konuşmadık. Beni kaldırıp arabaya götürmesine izin verdim. Emniyet kemerimi bağladı. Montumun fermuarını düzeltip boynuma kadar çekti. Saçlarımı dışarı çıkarttı. Kapımı yavaşça kapatıp şoför koltuğuna yerleşti.

Hissettiğim şefkatle gözlerim kapandı.

Gözlerimin önünde babam vardı.

Telaşla gözlerimi açtım. Dudaklarım titredi ama ağlamadım. Onu üzmemek için acımı gizleyebilirdim. Onun yaptıklarının yanında bende en azından bunu yapabilirdim.

Korunaklı eve geldik. Artık korunmamız gereken kişiler yoktu. Cihangir'in tüm sistemi, örgütü bu sabah yok edilmişti. Babam yok etmişti.

Orada yatan cesetlerden biri, can vermeden önce babamı da öldürmüştü. İkinci kurşunsa babamı öldüren adama sıkılmıştı. Babam tarafından.

Ata kurtulup yanımıza gelmiş ama bizi orada bulamayınca geri dönüp, babasının ölüsünün başında ağlayan beni bulmuştu. Canını kurtaran babamın.

Babam. 23 sene boyunca bize kavuşmayı bekleyip, sadece kızına kavuşabildiği gün ölen babam.

Arabadan indim. Cihan yanıma gelip adımlarıma ayak uydurdu. Kilidi çevirirken bahçeye başka bir araba girdi. Başımı çevirip baktığımda Ata'yı gördüm. Endişeli bakışları beni buldu. Hızlı adımlarla yanımıza geldi. O sırada eve girmiştik. Bana sarıldığında kollarımı kaldırıp sırtına koydum. Montu ellerimin altında ezilirken başımı omzuna yasladım. "Başın sağ olsun."

Burukça gülümsedim. "Dostlar sağ olsun. Sen iyisin ya." dediğimde benden ayrılıp hüzünle yüzüme baktı. "Ben iyi olacağım diye baban ölümüne yürüdü."

Omuz silktim. "Böyle olacakmış."

Cihan'ın şüpheyle karışık, endişeli bakışlarını hissettim. Ona baktığımda kaşlarını kaldırıp "İyi misin?" diye sordu. Bu 'nasıl hissediyorsun' anlamlı bir soru değildi. 'Neden böyle garip, sanki başına gelenler normalmiş gibi davranıyorsun' sorusuydu. Kafa salladım. İçi rahat etsin diye, yüzüme ufak bir gülümseme de ekledim.


SIRADAKİ KİM?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin